Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2 Ocak’ta Anadolu Ajansı’na verdiği röportajda kıdem tazminatına dair yapılacak değişikliğin “bir başka bahara”kaldığını açıkladı.* Bu gelişme geniş cenahta sevinçle karşılanırken başka bir ayrıntı gözden kaçtı. Bakan Çelik,aynı röportajda ülkemizde iş cinayetinde hayatını kaybedenlerin sayısının azaldığından bahsediyordu:
“Daha önce 100 işçiden 17 işçi hayatını kaybederken, şimdi 100 işçiden 7'si hayatını kaybediyor. İş kazalarındaki ölümler azaldı ama bunu yeterli bulmuyoruz. Oranın daha da azalmak için çalışıyoruz.”
Gönül isterdi ki gerçekten varolan yasalar uygulanmış, denetimler sıkılaşmış, şirketler tercihlerini kardan değil candan yana kullanıp önlemlerini artırmış, ihmaller ve taşeronlaşma azalmış olsaydı da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın söyledikleri doğru olsaydı. Fakat maalesef rakamlar Bakan Çelik’in beyanın tersini gösteriyor: 2013 yılında 2012’ye göre 355 daha fazla işçi çalışırken hayatını kaybetti.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) bugün açıkladığı rapora göre 2013 yılındaen az 1233 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.** İşçilerin 103’ü kadın, 59’u çocuk ve 22’si göçmen. 2012’nin bilançosu, Türkiye’yi iş cinayetlerinde yinedünya 3.sü yapacak kadar yüksekti ama 2013’ten azdı. Yazılı, görsel ve dijital basındanİSİG’in tespit edilebildiği kadarıyla geçtiğimiz yıl çalışırken hayatını kaybeden toplam işçi sayısı en az 878’di.*** Bu işçilerin61’i kadın, 34’ü 18 yaşından küçük.
İş cinayetlerinin ne sıklıkla yaşandığını değerlendirmek için çok uzağa bakmaya gerek yok. 29 Aralık’ta Antalya’da işçi servisinin devrilmesi sonucu 6 işçiyi kaybetmiştik. Bir hafta öncesinde İzmir Tersanesi’nde alabora olan römorkör yüzünden hayatını kaybeden 10 işçi ise gündemi Ebru Gündeş’in gözyaşlarından daha az meşgul etmişti. 2014 de ülkenin namına yakışır hızda başladı. Yılın ilk günü, 22 yaşındaki Fatih Özkaya, Samsun’da çalıştığı inşaattaki asansör boşluğuna düştü. Ertesi gün, Afyonkarahisar'da50 yaşındaki Adem Erik, ayağının kayması sonucu çöp kamyonunun konteynırına sıkıştı. Artık aramızda değiller. Bunlar sadece basına yansıdığı için haberimiz olanlar.
Türkiye, iş cinayetlerinde Avrupa 1.’liğini, Hindistan ve Rusya’dan sonra dünya 3.’ülüğünü istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. İş cinayetlerinde yakınlarını kaybedenler ve yaralanarak kurtulanlar bu kara madalyalardan kurtulmaya kararlı. Davutpaşa’danOstim ve İvedik patlamalarına, Esenyurt’taki AVM çadır yangınından Kozlu’ya iş cinayetlerinde en çok canı yananlar, “geride kalanlardan başka canlar yanmasın diye” örgütlenmiş durumdalar. “Adalet Arayan İşçi Aileleri” grubu konuyu gündemde tutmak için her ayın ilk pazar günü İstiklal Caddesi Galatasaray Meydanı’nda Vicdan ve Adalet Nöbeti tutuyorlar.
5 Ocak 2014 Pazar günü saat 13:00’te25. defa biraraya gelecekler. Her nöbette bir gazeteci ailelerle canlı röportaj yapıyor, hikayelerin paylaşılmasında katkıda buluyor. Bu ayki nöbetçi gazeteci MirgünCabas. Gündeme getirilecek konular arasında Van Bayram Otel davasında, başsavcılığın Van Valisi ve AFAD yetkililerinin yargılanması için İçişleri Bakanlığı’ndan istediği izin, 31 Ekim’de Özel Doğa Hastanesi’nde tabela asarken hayatını kaybeden 17 yaşındaki Eren Erenoğlu’nun soruşturmasında halen keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaması ve 6 yıldır süren Davutpaşa patlaması davasında gelinen son durum var.
Bahsi geçen hukuki süreçlerin hiçbiri belki günlük hayatımızda karşımıza çıkmıyor. Aynen #Direnİşçisokakeylemleriyle hükümete kıdem tazminatı konusunda geri adım attıran emekçilerin çıkmadığı gibi, Adalet Arayan İşçi Aileleri’nden de çok kişinin haberi yok. Aynen bir iş güvencesi olarak kıdem tazminatını “kırmızı çizgi”si ilan eden DİSK gibi, ailelerin mücadelesi de tüm çalışanlar ve aileleri için hayati önem taşıyor. Her gün 3 ila 5 işçinin hayatını kaybettiği Türkiye’de bu gerçekten uzaklaşmak istatiksel olarak pek de mümkün değil. İşte bu yüzdenAdalet Arayan İşçi Aileleri iş cinayetlerinin “kaza da kader de” olmadığına kulak verecek vicdan sahiplerini dayanışmaya çağırıyorlar.Çabaları iş cinayetlerine sebep olan tüm idari birimlerdeki sorumluların yargılanması. İşte belki o vakit Bakan Çelik’in beyanı gerçek olur.