İş dünyası 'bize de ceza gelir mi' paniğinde

Vergi uzmanı ve Hürriyet yazarı Prof. Dr. Şükrü Kızılot, Doğan Yayın Holding'e (DYH) yasalara aykırı biçimde, şahsa özel yorum yapılarak kesilen vergi cezasının iş dünyasında paniğe neden olduğunu yazdı. Kızılot, arayan birçok iş adamının DYH'nin yaptığı işlemlerin aynısını kendilerinin de yaptığını anlatarak, "Biz yasaları böyle biliyoruz. Ama bu ceza nereden çıktı. Şimdi bize de ceza kesilir mi?" diye sorduğunu aktardı. Kızılot yoğun sorular üzerine kaleme aldığı yazısında olayın hukuki boyutunu tek tek maddeleri açıklayarak şöyle anlattı: Hisse satışında KDV yok "Konu KDV Yasası'nda, çok açık ve net olarak belirtilmiş. Yasaya göre, hisse senedi satış işlemi KDV'ye tabi değil. İncelendiğinde de fark edileceği gibi, KDV Kanunu'nun 17/4-g maddesinde, 'hisse senedi' satışlarının, KDV'den müstesna olduğu açıkça belirtiliyor. (Gelir Vergisi Genel Tebliği, Seri No:232/5) Bir şirketin, bir başka şirketin belli bir hissesini alarak ona iştirak etmesi, bir anlamda ortağı olması, son derece yaygın bir uygulama. Özellikle son yıllarda hızlanan özelleştirme olayında, özelleştirilen kurumların, yüz milyonlarca hatta milyarlarca dolarlık hisse senetlerini alan şirketler, bu kadar para kasalarında ya da banka hesaplarında nakit olarak bulunmadığı için, yerli ve yabancı bankalardan kredi kullandılar ya da başka bir finans kuruluşundan faiz karşılığı borç para buldular. Finansman masraflarını da gider yazdılar. Öteden beri süregelen uygulama 'İştirak hissesi alımındaki finansman giderlerinin, kurum kazancının tespitinde genel gider olarak kabul edileceği' şeklinde. Bu konuda, Maliye Bakanlığı ve Danıştay'ın çok sayıda özelgesi ve kararı var. Son olarak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu tasarının, 5/3 madde ile ilgili gerekçesinde; 'Bir şirketin, bir başka şirketin hisselerini alması (iştirak etmesi) olayında, bu hisselerin alımında kullanılan kredilere ilişkin faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin, kurum kazancından indirilemeyeceği' belirtilmişti. 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin son fıkrasında, çok açık ve net olarak 'İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderlerinin' kurum kazancının tespitinde, gider olarak indirilebileceği belirtildi." Yoruma dayalı vergi olmaz Kızılot, yasaların çok açık olmasına karşın DYH'ye "yoruma dayalı olarak bir vergi cezası" salındığına da dikkat çekti. Kızılot bu konuyu şöyle açıkladı: "Kurumlar Vergisi Yasası'nda, iştirak satışı ile ilgili istisnanın 'satışın yapıldığı dönemde uygulanacağı açıkça belirtiliyor (Bkz. KVK Md. 5/e). Burada satışın yapıldığı dönemin tespiti önemli. Bu dönem; Satışla ilgili görüşmelerin yapılması, satış koşullarının belirlenmesi ile ilgili tarih midir? Yoksa, hisse senetlerinin teslim edilip, parasının da tahsil edildiği dönem midir? Burada da yorumdan kaçarak, yasa hükmüne bakalım. Türk Ticaret Kanunu'nun 415 ve 416. maddeleri aşağıdaki gibi: 1. Hamile Yazılı Senetler: Madde 415 - Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder. 2. Nama Yazılı Senetler: Madde 416 - Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir. Devir ciro edilmiş senedin devralana teslimi ile olur. Şu kadar ki; devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder." Türk Ticaret Kanunu'nun 417. maddesine göre de hisse senedini teslim alan kişi, bunu pay defterine kayıt ettirdiğinde "ortak sıfatına haiz" olabiliyor. Yukarıdaki yasa maddelerinde de fark edileceği gibi, hisse senetlerinin devri yani satışı, teslimi ve pay defterine kayıt ile gerçekleşiyor. Burada, paranın tahsil edildiği tarih değil, hisse senedinin teslim tarihi önemli. O halde, hisse senetleri alıcıya teslim edilmediği sürece, hisse senedinin satışı söz konusu olamıyor. Vergi mükellefi kalmaz Bu durum da Türk Ticaret Kanunu'nun, yukarıda belirtilen 415, 416 ve 417. maddelerinde açıkça yazılı. Kuşkusuz, ortada yasa varken ve yasadaki tanıma uygun olduğu kanıtlanabilen bir teslim tarihi varken, aksine yoruma itibar edilmez. Yoruma dayalı vergilendirme de yapılamaz." Kızılot yazısında bu ve benzeri diğer vergi ve muhasebe uygulamalarına, yorum yoluyla üç kat vergi ziyaı cezası ve 'muhasebe hilesi' diye 3 yıla kadar hapis cezası uygulandığı taktirde dışarıda vergi mükellefi kalmayacağını vurguladı. 2006 ile 2007'de satış arasında ne fark var Şükrü Kızılot yazısında "İştirak Hissesi Satışının 2006 ya da 2007 yılında yapılması arasında bir fark olup olmadığı"nı da bir örnek üzerinden açıkladı: (A) Anonim şirketi, Aralık 2006'da sattığı iştirak hissesi satışından 100 milyon TL, (B) Anonim Şirketi de Ocak 2007'de sattığı iştirak hissesinden, 100 milyon TL kazanmıştır. İstisnadan yararlanma koşullarını taşıyan (A) şirketi de (B) şirketi de; Kazancın yüzde 75'ini (75 milyon TL'yi) istisna olarak düşecek. Kalan yüzde 25'in (25 milyon TL'nin), yüzde 20 vergisini ödeyecek. Sonuçta her ikisinin de ödeyeceği Kurumlar Vergisi ( 25 x % 20) 5 milyon TL, yani aynı olacak. Buradaki ince nokta şu; (A) şirketi 5 milyon TL'yi geçici vergi olarak 17 Şubat 2007'de, (B) şirketi ise geçici vergi olarak 17 Mayıs 2007'de ödeyecek. Başka bir anlatımla, (B) şirketi geçici vergiyi (A) şirketinden üç ay sonra ödemiş olacak.