İşadamları: ‘Zulamız değil dağ gibi borcumuz var’

Son dönemde sık sık krize karşı önlem alınmasını isteyenlere sert çıkışlarıyla gündeme gelen Başbakan, bu kez de bazı işadamları için, “Biliyoruz, en az iki yıllık zulaları var” dedi. İş dünyasının temsilcileri, Erdoğan'a, "Zula değil, dağ gibi borcumuz var" yanıtını verdi. Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın hafta başında gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısında krizden yakınan bazı işadamlarına Türkiye'deki birçok işadamının küresel krizden etkilenmeyecek birikime sahip olduğunu söylemesi ve "Tellalların 2 yıl yetecek zulası var" demesi, iş dünyasında tartışma yarattı. Başbakan söz konusu işadamlarına yönelik eleştirilerini şöyle dile getirdi: “Bir bildiğimiz var da ondan böyle konuşuyoruz. Bu çevrelerde yakın dostlarımız var ve söz konusu kişilerin en az iki yıl yetecek zulaları olduğunu söylüyorlar.” İş dünyasının temsilcileri ise Erdoğan'a, "Zula değil, dağ gibi borcumuz var" yanıtını verdi. İş dünyasının önemli isimleri, Erdoğan'ın sözlerinin "geneli bağlamadığını" belirtti. Adnan Dalgakıran: ‘Korkunç borçlarımızla başbaşayız’ Dalgakıran Kompresör ve Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, "İki yıllık zulalar değil, korkunç borçlarımızla başbaşayız. Her zaman zulaları olanlar vardır mutlaka. Ama onlar iş dünyasını temsil edecek fazlalıkta değil" dedi. Son iki ayda makine şirketlerinin cirolarının iç pazarda yüzde 40 eridiğini dile getiren Dalgakıran, "Zaten küresel kriz gelmeden iç pazar yavaşlamıştı. Şimdi kriz ile beraber her şey daha da kötüye gidiyor. Bugün beni en az 5-6 firma arayıp, işten çıkarmaların başlayacağını söylüyor" diye konuştu. Uzun zamandır değerli TL'ye karşı yurtdışı pazarları kaybetmemek için zok düşük karlarla üretim yaptıklarını dile getiren Dalgakıran, "Zulası olanlar ancak 5-6 yıldır ithalatla para kazanan kesimler olabilir. Biz üreticilerin sıkıntıları ise had safhada" dedi. Adnan İğnebekçili: ‘Bırakın 2 seneyi, 6 ay dayanamayacak durumdayız’ Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) ve Set Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili de şirketlerin hesaplarının ve varlıklarının ortada olduğuna işaret ederek, "Küresel krizin derinliği konusunda bir mutabakat olduğunu zannetmiyorum. Ancak şu muhakkak ki Türkiye ekonomisinde önemli bazı gelişmeler yaşanacak" dedi. Şirketlerin dayanma gücünün son derece izafi olduğunu vurgulayan İğnebekçili, "Birçok şirketimiz ciddi dış borçlar içinde. Bırakın 2 seneyi, 6 ay dayanamayacak durumdalar. Sayın Başbakan'ın sözleri biraz kaba bir tahmin, hatta yabancıların tabiri ile 'wishful thinking' ( diye düşünüyorum" şeklinde konuştu. Tuğrul Kudatgobilik: Başbakan şaka yapmıştır Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında hazır bulunan tek işadamı örgütü temsilcisi olan TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik de Başbakan Erdoğan'ın "İşadamlarının 2 yıl yetecek zulaları var" cümlesini "Başbakan şaka yapmış olabilir, şakadır. Ciddiye almıyorum, ciddi olma ihtimali yok gibi" sözleriyle değerlendirdi. Ömer Bolat: "Zulası olan da var olmayan da var. Genelleme yapmak doğru değil." Albayrak Holding CEO'su Ömer Bolat ise, iş dünyasında "zulası" olanların da olmayanların da bulunabileceğini belirterek, genelleme yapmaktan kaçınmak gerektiğini ifade etti. İşadamlarının faaliyet gösterdiği sektörlere göre değişen karları olduğunu anlatan Bolat, "Mesela turizmciler ve ihracatçıların son dönemde yüzü biraz daha gülüyor. Ama iç pazara dönük çalışanlarda sıkışıklık var" dedi. ‘Aynı gemide değiliz’ EKK toplantısına işçi ve memur sendikalarının temsilcileri de katıldı. Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında hükümet temsilcilerinin ortak mutabakat metni açıklamak istedikleri ancak KESK ve DİSK’in buna karşı çıktığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, bu metinde Türkiye’nin işçisi, memuru ve işvereniyle aynı gemide olduğu ve krize karşı birliktelik görüntüsünün vurgulanması anafikri yer alıyordu. DİSK ve KESK, “Herkes aynı gemide değil, siz bugüne dek kıyıda tuttuğunuz işçi ve memuru gemi batarken gemiye çağırıyorsunuz” diyerek ortak metni engelledi. Prof. Tarhan: İnanamıyorum, politikacı nasıl böyle der? Chicago Loyola Üniversitesi Finans Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Vedat Tarhan, TİSK toplantısında ABD’nin krize müdahale için 750 milyar dolarlık paket hazırladığını, 40 milyar dolarlık vergi iadesi yaptığını, Türkiye’de devletin tamamen reel sektöre odaklanması gerektiğini söyledi. Merkez Bankası’nın, faizleri düşürmesi gerektiğini belirten Tarhan, krizden muaf bir ülke olmayacağını anlattı. Tarhan, “Bazen okuduklarıma inanamıyorum. Durum böyleyken, nasıl bir politikacı çıkar ’bu bizim için büyük fırsat’ der?” dedi. Krizin Türkiye için fırsat olduğunu Başbakan Erdoğan söylemişti. Memur ve işçiden kriz mitingi KESK ve DİSK’in çağrısıyla 29 Kasım’da Ankara’da “Krize, İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” düzenlenecek. KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek, dün DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ile düzenlediği basın toplantısında, gaz ve elektrik zamlarının halkı olumsuz etkilediğini, binlerce kişinin işinden atıldığını söyledi. Şimşek, gelecek hafta başından itibaren tüm illerde “Krize Karşı Emek ve Demokrasi Platformları” oluşturulacağını bildirdi. Şimşek, miting için Türk-İş’le de görüşeceklerini kaydetti. Keseler farklı ‘Zula’ tartışmasına Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras da 6 Kasım 2008 tarihli yazısıyla katılıyor. Yazısında patronun zulası ile işletmenin bilançosunun farklı olduğuna vurgu yapan Uras şunları söylüyor: Patronun zulası farklı, işletmenin bilançosu farklıdır Başbakan R. T. Erdoğan, krizle ilgili uyarı ve serzenişlerde bulunan işadamlarının “2 yıl yetecek zulaları olduğunu” söylemiş. (Referans, 5.11.2008, Hacer Boyacıoğlu’nun haberi) (Açıklama: Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe sözlüğüne göre, “zula”, kaçak ya da gizli şeylerin saklandığı gizli yer, saklı köşe demektir.) Küresel krizi değerlendirmek için Ankara’da yapılan, Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında “Krizi fırsata dönüştürmek isteyen veya kriz tellallığı yapan kesimler bulunduğu mesajını vermiş. İşadamlarının krizden etkilenmeyecek birikimlerinin bulunduğunu belirttikten sonra da, “Bir bildiğimiz var da ondan böyle konuşuyoruz. Bizim bu çevrelerde yakın dostlarımız var ve söz konusu kişilerin en az 2 yıl yetecek zulaları olduğunu söylüyorlar” demiş. Başbakan’ın “iş çevrelerindeki yakın dostları”nın zulaları ne durumdadır bilinmiyor ama, işletmelerin zulasında pek bir şey olmadığını, tersine, iş dünyasının ağır bir borç yükü altında olduğunu Başbakan’ın Sanayi ve Ticaret Bakanı Z. Çağlayan 28 Ekim’de açıkladı. Ve de bu açıklama, 29 Ekim günü yayımlanan gazetelerde yer aldı. Üretim durursa... Çağlayan’ın açıklamasına göre, 2007 yılı sonunda, vergisini ödeyen (kayıt içi) 2 milyon 10 bin 377 işletmemiz var. - Aktiflerinin toplamı (toplam varlıkları) 1.5 trilyon YTL. (2007 yılında milli gelir 853 milyar YTL.) - Net yıllık satış 1.7 trilyon YTL. - Ticari kârları 98 milyar YTL (100 YTL’lik satışta 5.7 YTL) - Bu işletmelerin 835 milyar YTL borcu var. Açık anlatımıyla, borçları varlıklarının yüzde 58’i. - Borcun yüzde 65’i kısa vadeli. - Borçlarının yüzde 22’si olan (2007 döviz kuruyla) 184 milyar YTL döviz cinsi borçlar. Dış ve iç talep daralır, işletmeler üretimlerini sürdüremezse, 2007 yılındaki satış geliri elde edilemez. İşletmeler, üretimlerini satarak, satış geliri elde ederek yaşarlar. Satış gelirleri düşerse işçi ücretlerini, bankalara borçlarını ödeyemezler. Keseler farklı Türkiye’de genelde “işletme sahibi” (patron) ile “işletme”(şirket) karıştırılır. Şirketin parasının olup olmadığı bilançoda görülür. İşletme sahibinin parasının olup olmadığını, zulada ne kadar parasının olduğunu ise “sadece kendi bilir”. Patron kendi parası işe şirketin parasını karıştırmaz. Şirket sermaye olarak tahsis edilen para ve de borçlanılarak bulunan parayla çalışır. Şirketin geliri giderini karşılayamayınca, şirket batar. Şirket batınca, işçi işini kaybeder. Ülkenin geliri azalır. Devlet vergi alamaz. İşletme sahibi kanunen şirkete koyduğu sermaye ölçüsünde sorumludur. (O nedenle, şirket batınca patron da batmaz.) Zuladaki parasının ekonomiye, işçiye bir yararı olmaz. 2007 yılındaki normal piyasa koşullarında işletmelerin toplam satışlarının yüzde 5.7‘i oranında kâr edebilmeleri, kayıt içi işletmelerde kârlılığın düşüklüğünü göstermektedir. Toplam satışların düşmesi halinde işletmelerin zarar riskinin büyüklüğünü göstermektedir. Başbakan’a “...bu çevrelerdeki yakın dostlar”ının yanlış bilgi verdikleri anlaşılıyor. Başbakan R. T. Erdoğan’a Sanayi ve Ticaret Bakanı Z. Çağlayan’ın doğruları anlatmasında yarar vardır.”