"İşçiler, referandumda neye göre oy verecek?"

"İşçiler, referandumda neye göre oy verecek?"

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, anayasa değişikliği referandumuyla ilgili olarak "Anayasa değişikliğinin maddelerini bilmediği halde, desteklediği partinin görüşüne göre hareket edeceğini söyleyenlere AKP ve MHP tabanında sıkça rastlanıyor" dedi. "'Evet’ diyeceğini belirten MHP’li bir işçi, “Anayasa maddelerini biliyor musun?” sorusuna, “Valla bilmiyorum” yanıtını veriyor" diyen Polat, "Yine, arkadaşımız Şerif Karataş’ın, Ümraniye’deki İMES Sanayi Sitesi’nde görüştüğü işçilerden Aydın Çilo da soruyu 'Okumaya gerek duymuyorum. Hükümete güveniyorum' diye cevaplıyor" ifadesini kullandı. 

Fatih Polat'ın "Saha notları ve referandum" başlığıyla yayımlanan (22 Şubat 2017) yazısı şöyle:

Gazete olarak, seçim süreçlerinde sokağın, fabrikaların nabzını tutmanın kamuoyu araştırmalarından daha güvenilir sonuçlar verdiğini epey bir zamandır deneyimledik. Örneğin, AKP’deki yükselişi, anket şirketlerinin öngöremediği seçimlerde, büyük fabrikalardan ve birçok ilden daha büyük nüfusa sahip ilçelerden yaptığımız haberlerle görebilmiştik.

Bu referandum sürecinde de, yine bu yönde titiz bir çaba içerisindeyiz. 

Bu haberlerimizden bazılarını, bir köşenin sınırları içinde ele almaya çalışacağım.

Politika editörümüz Çağrı Sarı, İstanbul’un Türkiye’deki birçok ilden büyük ilçelerinden Esenyurt’un nabzını tuttu. Çağrı’nın kahvelerde görüştüğü kişilerde gözlemlediği ‘fişlenme’ korkusu, OHAL sürecinde gittiğimiz bu referandumun altı çizilmesi gereken bir özelliğini oluşturuyor. 

Tercihlerini belirlerken, anayasa değişikliğinin maddelerini bilmediği halde, desteklediği partinin görüşüne göre hareket edeceğini söyleyenlere AKP ve MHP tabanında sıkça rastlanıyor. Örneğin Çağrı’nın kahvede görüştüğü ‘evet’ diyeceğini belirten MHP’li bir işçi, “Anayasa maddelerini biliyor musun?” sorusuna, “Valla bilmiyorum” yanıtını veriyor. Yine, arkadaşımız Şerif Karataş’ın, Ümraniye’deki İMES Sanayi Sitesi’nde görüştüğü işçilerden Aydın Çilo, “18 maddelik anayasa değişikliğini inceledin mi?” sorusuna “Okumaya gerek duymuyorum. Hükümete güveniyorum.” yanıtını veriyor. Aynı haberde işçi Yıldırım Atalay ise, başkanlık sistemine şöyle bir savunma getiriyor: “Deniz Gezmiş ne diye öldü? Dedi ki, tam bağımsız Türkiye. Buradan bakacaksan tam bağımsız Türkiye başkanlık sistemiyle olur.”

Muhabirlerimizden Uğur Zengin’in, Sultanbeyli’de yaşayan 24 yaşındaki Kürt, dindar bir tekstil işçisi olan Mehmet ile görüşmesi de, yine benzer bir örneği ortaya koyuyor. Mehmet, “Başkanlık sistemi tartışmalarını takip edebiliyor musun?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Ben ilk başta bu olaya mesafeli yaklaştım. Çünkü bilmiyorsun neyin ne olduğunu. Ama şunu söylüyorlar, çok başlılık ortadan kalkacak. Bu iyi bir şey mi? İyi bir şey. Aslında Rusya’da, ABD’de çok başlılık yok.” Mehmet, Uğur Zengin’in ilerleyen soruları üzerine kafasının karıştığını ifade ediyor ancak, ‘evet’e daha yakın olduğunu da belirtiyor.

Yine Çağrı’nın Esenyurt izlenimine dönerek, bir kahvede görüştüğü ve ‘evet’ diyeceğini belirten bir AKP’linin gerekçesini aktaralım: “Cumhurbaşkanını kimse yargılayamıyor ya,  şimdi yeni gelecek sistemde yargılama olacak.” 

Arkadaşımız Vedat Yalvaç’ın Beylikdüzü Arçelik işçileri ile görüşerek yaptığı referandum haberinde ise, MHP’li genç işçiler Bahçeli’nin başkanlık konusunda fikirlerinin bir anda değişmesine tepki göstererek ‘hayır’ diyeceğini belirtirken, orta yaş üstü MHP’li işçiler ise ‘memleketin bekası’ söylemiyle ‘evet’ diyeceklerini belirtiyor. Bu fabrikada ‘hayır’ oyu baskın görünürken, fabrikada çalışan AKP’li işçiler, Arçelik’te çalışan işçilerin hepsinin lise mezunu olduğunu belirterek, okur yazarlık oranının daha düşük olduğu fabrikalardan ve yoksul mahallelerden ‘evet’ oyunun daha çok çıkacağını öne sürüyor.

MHP’deki bölünme kadar, AKP tabanında Erdoğan’ı desteklediği halde başkanlık konusunda kafasında tartışma yaşayanlar da referandumun sonucunda etkili olacak bir kesimi oluşturuyor. Bunlardan birini önceki gün Evrensel’in manşetine taşımıştık. İzmir’in en büyük ilçesi Bornova’daki Özkanlar Pazarı’ndaki esnaflardan Muhammet Gökçe, şöyle diyordu: “Ben Tayyipçiyim. Yani Tayyip Erdoğan’ı seviyorum. Ama bir Fatih Sultan Mehmet değil sonuçta ve o dönemde de yaşamıyoruz. Padişahlık sistemi istemiyoruz.”

Arkadaşımız Sinan Ceviz’in, 8 Şubat 2017 tarihli Evrensel’in manşetine taşıdığımız haberinde ise, LC Waikiki’nin Esenyurt depolarında çalışan ve daha önce AKP’ye oy verdiği halde ‘hayır’ diyeceğini belirten bir işçi gerekçesini açıklarken şöyle diyordu: “Bizim depoda Cuma günü namaza çıkınca işçiler iki ayrı camiye giderler. Yani düşünün memlekette bölünme ibadetimize kadar yansımış.” 

Bu arada, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın, bu habere dair güvensizlik ifade ettiği yazısı üzerine, bu işçinin kendisine mektup göndererek adını da açıkladığını, ancak Hakan’ın köşesinde bir düzeltme yoluna gitmediğini de hatırlatalım.

Fabrikalarda ve sokakta şu anda böylesi parçalı bir tablo yansıyor. Fotoğrafın toplamına baktığımızda ise, AKP ve MHP’nin tabanında, partilerinin merkezlerinden yansıyan propagandaya uygun hareket etme eğilimi yanında, önümüzdeki süreçte nasıl şekilleneceği referandum sonucunda önemli olacak bir tartışma da yaşanıyor. 

AKP’nin referandum broşüründe özel vurgu yaptığı, yeni sistemde cumhurbaşkanının yargılanacağı argümanı başta olmak üzere diğer argümanların AKP tabanında önemli bir karşılık bulduğunu da özellikle belirtmeliyiz. 

Dolayısıyla referandum sürecinde, ‘evet’ cephesi ile kıyaslanamayacak kadar sınırlı medya imkanlarına sahip olan ‘hayır’ cephesinin, sahadan yansıyan bu gerçekleri dikkate alan enerjik bir çalışma yapması önemli.

Kürt illerinde referandumun nabzını ise, farklı illerin eğilimlerini gösteren haberlerle birlikte başka bir yazıda ele alacağım.