Sibel Yükler
Adıyaman'da onlarca kişinin enkaz altında kaldığı İsias Otel'e ilişkin soruşturmada, otelin sahibi Ahmet Bozkurt'un avukatı, 24 Şubat'ta yaptığı başvuruda, şüphelilerin tutukluluğuna itiraz etti. Otel inşaatının ölümlü iş kazasından dolayı 2001'e kadar durdurulduğunun ortaya çıktığı itiraz dilekçesinde, otelin depremden değil yan binaların “domino etkisi” yaparak devrilmesinden ötürü, “çekiçleme etkisi” ile yıkıldığı iddia edildi.Tutukluluk nedeniyle şirket işleri devam etmediği için ailenin mağdur olduğu öne sürülen dilekçede, otel sahiplerinin kefaletle salıverilmeleri talep edildi. Dilekçeye göre, dere çakılı kullanılan İsias Otel inşaatında tüm güvenlik önlemleri alındı, kaliteli malzeme ve nevür kullanıldı, kaçak kat ve kolon kesme yapılmadı.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminde Adıyaman’daki İsias Hotel’inde konaklayan 31 turist rehberi ve KKTC’li ortaokul voleybol takımı kafilesinden 25’i çocuk 35 kişi ile onlarca insan kişi hayatını kaybetmişti.
Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yıkılan binalara ilişkin yürütülen deprem soruşturması kapsamında otel sahibi Ahmet Bozkurt ile şirket ortağı olan oğulları Mehmet Fatih Bozkurt ve Efe Bozkurt, “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 17 Şubat’ta tutuklandı. Bozkurt’un yine şirket ortağı olarak görünen eşi Ulviye Bozkurt ve kızı Şule Özbek hakkında ise yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildi.
18 Şubat’ta tefrik yazısı hazırlayan Cumhuriyet Savcısı Kadir Kocakaya, İsias Hotel'in depremde yıkılması sebebiyle yürütülen soruşturmanın dosyadaki diğer yıkılan binalarla bir ilgisinin olmadığına karar vererek, üç sanığın dosyasını diğer dosyalardan ayırdı.
İsias Otelcilik Turizm ve Taşımacılık Ticaret Sanayi Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bozkurt’un avukatı ise 24 Şubat’ta tutukluluğa itiraz etti. Yedi sayfalık itiraz dilekçesinde, Bozkurt’un ifadesinin bir kısmına da de yer verildi.
Yapının, aile apartmanı olarak planlandığı ve 2001’de şirketin kurulmasıyla otele döndürülerek Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan İşletme Belgesi alındığı ortaya çıkmıştı. Bozkurt, ifadesinde, müteahhidinin kendisi olduğu otel inşaatına 1995 yılında başladığını, yaklaşık 1 yıl kadar süre içinde kaba inşaatının bitirildiğini ancak daha sonra ara verildiğini söyledi.
Bugüne kadar inşaata neden ara verildiği belli değilken, gerekçesini yine şüpheli ifadesi ortaya koydu. Bozkurt, ifadesinde, yapı 1995'te inşaat halindeyken ölümlü iş kazası gerçekleştiğini, bu nedenle 2001'e kadar kendi inisiyatifiyle inşaatı durdurduğunu ve belediyeden inşaata devam ruhsatının 2001'de alındığını belirtti.
Söz konusu şirketin 2001'de kurulduğunu ve inşaatın tamamlanmasının ardından 2002'de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na müracaatla 4 yıldızlı otel işletme ruhsatı alındığını söyleyen Bozkurt, kredi aldığı Kalkınma Bankası ve Kültür Bakanlığı'nın otelin yapı ve denetim kontrollerini yaptığını anlattı.
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İnşaat Mühendisliği bölümünün hazırladığı 16 Şubat tarihli Adıyaman Grand Isias Otel Ön İnceleme Raporu’na göre, enkaz alanında yapılan incelemede kırılan iki kolon donatılarının nervürsüz olduğu ve bundan dolayı betonun kolaylıkla sıyrıldığı tespit edilmişti.
Ancak Bozkurt’un avukatı itiraz dilekçesinde, 1995'te başlayan inşaatta 2000'de çıkan deprem yönetmeliğinden de önce nervürlü demir (burgulu demirler) kullanıldığını iddia etti.
DAÜ raporunda, enkazda incelenen beton kalitesinin bariz şekilde düşük olduğu, ayrıca çakıl ve kum olarak dere çakılı ve kumu kullanıldığı da tespit edilmişti. Yine raporun tam tersine tüm güvenlik önemlerinin alındığı iddia edilen dilekçede ise, “Söz konusu yapıyı yaparken müvekkilimce hiçbir şekilde masraf kaçınılmadığı, tüm güvenlik önlemlerinin alındığı, deprem yönetmeliğinde belirtilen tedbirlerin üstünde önlemler alındığı, kaliteli malzeme kullanıldığı açıkça görülmektedir” denildi.
DAÜ raporunda, temeli ve kolonları beş kata göre tasarlanan inşaatta kat artırımı yapıldığı ve binanın en düşük depremlerde dahi yıkılacağı belirtilmişti. Ancak Belediye ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü kayıtlarına göre, herhangi bir kaçak katın olmadığı iddia edilen dilekçede, “Dosyaya sunulan fotoğraflar, MOBESE kayıtları, Adıyaman Belediyesi’nden alınan ruhsat, yapı kullanma belgeleri, yapı denetim raporları, deprem yönetmeliğine uygun şekilde yapılan inceleme ve raporlar incelendiğinde herhangi bir kolon kesme, kalitesiz malzeme kullanımı söz konusu değildir” ifadeleri kullanıldı.
Otelin herhangi bir şekilde deprem sırasında yıkılmadığı ve yan tarafta bulunan binaların otelin üzerine devrildiği için yıkım olduğu da öne sürüldü. Dilekçede, batı bitişik kısmında bulunan Sadık Gürsoy İş Merkezi, Halil Gürsoy İş Merkezi ile altında simit sarayının da olduğu iki apartmanın “domino etkisi” yaratarak otelin üzerine doğru yıkıldığı ve otelin bu baskıya dayanamayarak “çekiçleme etkisi” sebebiyle yıkıldığı iddia edildi.
İddiaya dayanak olarak deprem sırasında otelde olan bir valenin de tanık olacağı söylenirken, Bozkurt ve diğer tutuklu şirket ortaklarının herhangi bir kusur ve ihmallerinin olmadığı öne sürüldü.
Ahmet Bozkurt ile diğer şirket ortakları olan eşi ve çocuklarının kusurlu olmadığı ve suç işlemediği, 2019'da şirkette hisse sahibi olan Efe Bozkurt’un otel işleri ile pek ilgilenmediği, Mehmet Fatih Bozkurt’un ise her ne kadar şirkette hisse sahibi olarak görünse de otelin işletilmesi ve diğer hususlarla sadece Ahmet Bozkurt’un ilgilendiği öne sürüldü. Dilekçede, üç şüphelinin kendi istek ve iradeleriyle kolluk kuvvetlerine teslim olduğu iddia edildi.
Dilekçede ayrıca, Boztaşıt Motorlu Araçlar Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin de yetkilisi olan Mehmet Fatih Bozkurt’un tutuklu olmasından dolayı şirket işlerinin devamı ve ailenin geçimi noktasında mağdur olunduğu, şirket çalışanlarının maaşları ile işlerin devamı noktasında sıkıntı yaşandığı ifade edildi.AİHM içtihatlarına göre tutuklamanın en son tedbir olduğu öne sürülerek, adli kontrol kararı verilmeden verilen tutuklama kararının hukuka aykırılık teşkil ettiği iddia edildi.
Kaçma şüphesi bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve delilleri karartma şüphesi olmadığı öne sürülen dilekçede, şöyle denildi:
“Tüm deliller toplanmıştır. Siyasi saiklerle, sosyal medya baskısı ile verilen bu tutuklama kararı hukuka ve hakkaniyete aykırıdır. Şüphelilerin tutuklu kalması aşırı bir tedbirdir. Ölçülük ilkesine aykırıdır. Şüphelilerin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verilmesi, mahkeme aksi kanaat ve düşüncede ise adli kontrol hükümlerinin uygulanması veya belirlenecek nakdi kefalet karşılığında serbest bırakılmalarına karar verilmesi arz ve talep olunur.”