Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının geçen yıl 20 Mart’ta Niğde Ulukışla’da gerçekleştirdiği saldırıyla ilgili soruşturmada “Silahlı terör örgütüne yardım yataklık etmek” suçlamasıyla dosyanın sanığı olan Mehmet Aşkar, "MİT’le bağlantılı olarak silahları geçirmek isterlerken askerlerin kendilerini yakaladıklarını" öne sürdü.
Mehmet Aşkar ifadesinde, hakkında MİT’e çalıştığı iddiaları bulunan davanın firari sanığı olan Suriyeli Türkmen Heysem Topalca’nın Suriye’de savaşan El Kaide kökenli cihatçı örgütlere silah sevkıyatında rol aldığını ve Topalca’yla birlikte Suriye’deki muhaliflere silah taşıdığını iddia etti.
Ahmet Şık'ın Cumhuriyet'te yer alan haberine göre, Suriye’deki iç savaş başlamadan hemen önce silah sevkıyatı yaptıklarını belirten Aşkar, MİT’le bağlantılı olarak silahları geçirmek isterlerken askerlerin kendilerini yakaladıklarını söyledi. Aşkar haklarında herhangi bir işlem yapılmadan bırakıldıktan sonra silahları Suriyeli muhaliflere teslim ettiklerini söyledi. Suriye’deki iç savaşta El Kaide kökenli radikal dinci örgütlerin en büyük destekçisi olduğuna dair uluslararası medyada sıklıkla eleştiri konusu yapılan AKP’nin, MİT üzerinden cihatçılara silah sevkıyatı yaptığı Hatay Kırıkhan ve Adana’da yürütülen TIR soruşturmaları sırasında belgelenmişti. 1 Ocak 2014 günü Kırıkhan’da yapılan operasyonda TIR’ların aranmasına izin verilmezken, 19 Ocak günü Adana’daki operasyonda ise yine MİT’e ait olduğu belirlenen TIR’larda çok sayıda silah ve mühimmat olduğu kayıt altına alınmıştı. Soruşturmayı yürüten ve önce görev yerleri değiştirilen savcılar ise geçen haftalarda açığa alınmıştı.
Mehmet Aşkar, Ulukışla saldırısından sonra yakalanan Benyamin Xu’nun üzerinde bulunan bir cep telefonu numarasının kendi üzerine kayıtlı olması üzerine gözaltına alınmıştı. Hatay Yayladağı’nda gözaltına alındıktan sonra getirildiği Niğde’de 25 Mart 2014 günü savcılıkta verdiği ifadesinde Aşkar, kendi adına kayıtlı hattı kullanması için kardeşi Ghassam (Ömer) Topalca aracılığıyla Heysem Topalca’ya verdiğini söyledi.
Adana’da bir kamyonda ele geçirilen el yapımı roket başlıklarının Heysem Topalca’ya gittiğini belirten Aşkar, “Olaya adı karışan Heysem’in kullandığı telefon benim üzerime kayıtlı olduğu için Antakya polisi ifademe başvurdu. Kendilerine durumu anlattım ve başımın belaya girmesinden ötürü hattı kapattıracağımı söyledim. Ancak polisler Topalca’yı takip etmelerinin önemli olduğunu söyleyerek hattı kapattırmadı. Kendilerinden yazılı belge istedim ama bana hakkımda dava açılması durumunda şahitlik yapacaklarını söylediler. Ben de irtibatı kesmedim ve kendisinden öğrendiğim bilgileri polislere ilettim” dedi. Aşkar, telefonla yaptığı bir görüşmede Adana’daki olayın ne olduğunu sorduğunda Topalca’nın roket başlıklarının sevkıyatıyla ilgili izni olduğunu söylediğini belirtti.
Aşkar ifadesinde 9 yıldır tanıdığı ve birlikte kaçakçılık yaptığını söylediği Heysem Topalca’nın, Suriye Gövdal bölgesinde Türkmenlerden oluşan kendisine bağlı muhalif askeri birliği olduğunu duyduğunu belirterek şunları söyledi: “Suriye’deki iç savaşın çıktığı ilk zamanlarda Heysem Topalca Yayladağı’na yanıma gelerek Ford Transti marka aracımı geçici süreliğine istedi. Ne için istediğini sorduğumda bana Suriye içerisindeki bir bölgeden bir başka bölgeye muhaliflere silah geçireceklerini söyledi.
Esad güçleri nedeniyle silahları geçiremediklerini bu nedenle Suriye’den Türkiye’ye sokup Türkiye üzerinden tekrar Suriye’ye nakledeceklerini söyledi. Kendisine işin yasal olmayıp sıkıntılı olduğunu söyledim. Bana sıkıntı olmayacağını, bağlantılarıının olduğunu söyledi. İki araçla birlikte Yayladağı Güveçce sınır karakolundan sınır hattı boyunca ilerleyerek eski adı Tinziril olan Aşağı Pulluyazı köyünde Suriye sınırına yakın bir noktaya kadar gittik. Araçta Türkmen kökenli Ayhan Orli, Rami Karaali ve birkaç kişi daha vardı. Gittiğimiz yerde Suriye tarafından alınan sandıklardaki silahları Heysem Topalca ve Rami Karaali ile birlikte araca yükledik. Yükleme işinde Topalca’nın tanıdığı isimlerini bilmediğim Suriyeli gençler de vardı. Silahları bu şekilde araca yükleyerek Güveçci karakoluna 2-3 kilometre uzaklıkta Suriye sınırındaki Nişrin köyüne götürdük. Bu sırada bizim yanımıza jammer (sinyal kesici) kullanan jandarma piyade birliği görevlileri geldi. İzinsiz noktada ne yaptığımız, sordukları Heysem, askerlere izinleri bulunduğunu söyledi.
Bizi Nişrin bölük merkezine götürdüler. Bu sırada bazı telefon görüşmeleri yaptılar ancak içeriğini bilmiyorum. Jandarmaların silahlardan bilgisi olup olmadıklarını bilmiyorum ama araçta herhangi bir kontrol de yapmadılar. Heysem de askerleri ikna etti ve askeri araçla sınıra yakın bir yere geldik. Sonra silah yüklü aracım Kızılçat ve Böysün köyleri arasından Suriye’ye giriş yaptı ve orada bıraktık. Suriye’den gelen kişiler araçları alıp gittiler. Heysem silahların NATO malı 100 adet tüfek olduğunu ve silah taşıma işinin MİT’le bağlantılı olduğunu söyledi.”