Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yaşanan katliam ile Şanlıurfa ve Diyarbakır'da toplam 3 polisin öldürülmesinin ardından, 16 ilde gerçekleştirilen operasyon kapsamında 298 kişi gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin, Bağcılar, Küçükçekmece, Başakşehir, Eyüp, Sultangazi, Gaziosmanpaşa, Sarıyer, Kâğıthane ve Beyoğlu başta olmak üzere toplam 26 ilçede düzenlediği eş zamanlı operasyonda 2 bini Çevik Kuvvet polisi olmak üzere 10 bin personel görev aldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla 2014 yılında başlatılan, “Terör Örgütü İçerisinde Faaliyet Yürütmek” adlı soruşturma kapsamındaki dosyada adı geçen, PKK ve DHKP-C‘li oldukları önceden belirlenen yaklaşık 47 kişi bugün yapılan operasyon kapsamında polis tarafından gözaltına alınarak ifadeleri alınmak üzere Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.
İstanbul’un Bağcılar ilçesinde önceden belirlenen bir adrese girmeye hazırlanan Özel Harekât polislerine içeriden ateş açıldığı iddiasıyla DHKP-C üyesi olduğu tespit edilen Günay Özarslan, çıkan çatışmada polis tarafından öldürüldü. Halkın Hukuk Bürosu avukatları, Günay Özarslan’ın Yeni Mahalle Bülbül Sokak’ta öldürüldüğü adreste yaptığı tespitlerin ardından, polisin iddia ettiğinin tam aksine olay yerinde hiçbir çatışma emaresinin bulunmadığını ve olayın açık bir infaz olduğunu açıkladı.
İstanbul Barosu avukatlarından, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Bülent Şimşek, PKK ve DHKP-C üyelerinin yargılandığı 2014 tarihli dosya kapsamında gözaltına alınmaları ile IŞİD operasyonunun aynı güne denk gelmesinin algıyı işaret ettiğini belirtti. Müvekkillerinin IŞİD terör örgütüyle bir alakası olmadığını söyleyen Bülent Şimşek, 2014 yılına ait dosyaya İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kısıtlama kararı getirildiğini söyledi.
'Bu operasyon, gerçekleri çarpıtmaya yönelik; hukuksal bir zemini yok'
Bülent Şimşek: 2014 yılında açılmış bir soruşturma dosyasının dünkü Güvenlik Zirvesi toplantısının ardından sabaha karşı bir şafak operasyonuyla yapılan baskınla gözaltıların yaşanması gösteriyor ki, yürütmenin doğrudan müdahalesi için yapılmış bir algı operasyonu olduğu anlaşılıyor. Bu operasyon, gerçekleri çarpıtmaya yönelik hukuksal bir zemini yok. 2014 yılından bu yana bu kişiler soruşturuluyormuş. Toplam 47 kişi gözaltında şu an, bir kısmı da aranıyor. Gözaltında olan kişilerle ilgili olarak savcılık talimatıyla ev aramaları yapılıp gerçekleştirilmiş. Bu, ancak gecikmesi sakıncalı olan hallerde savcılık kararıyla talimat verilip ev aramaları gerçekleştirilir. Gecikmesi sakıncalı olan halin yürütmenin müdahalesi olarak anlaşılıyor. Bugüne kadar bir sakınca olmamış ki gözaltılar yapılmamış. Yani bir mahkeme kararı ile ev aramaları ve gözaltılar yapılmamış.
Bülent Şimşek: Siyasal iktidarın son zamanlarda her şeyi torbaya katma hali var. Hükümet, IŞİD meselesinde de bakın teröristlere aynı muameleyi yapıyorum diye bir algı yaratmaya çalışıyor toplumda. Burada gözaltında olan müvekkillerimiz IŞİD örgütüyle bir alakası olamaz. IŞİD’in vahşi katliamlar gerçekleştiren bir çete olduğunu düşünen kişilerdir. Bu gözaltılar algıyı işaret ediyor.
Bülent Şimşek: Bizim dosyamız ile IŞİD dosyası birbirinden bağımsız dosyalardır, muhtemel ki öyledir. Bizim dosyamız, 2014 tarihli “Terör Örgütü İçerisinde Faaliyet Yürütmek” ama IŞİD’in dosyasının ne olduğunu bilmiyoruz. Birbirinden farklı dosyaların aynı gün yapılıyor olması da tabii bir algı operasyonu olduğunu göstermekte. Aynı dosya kapsamında yargılanmıyorlar. Bizim dosyamızla ilgili kısıtlama kararı var. Hâkim kararıyla getirilen bu kısıtlama kararı nedeniyle dosyayı göremiyoruz. Şimdiye kadar bu dosyanın kısıtlanmayıp bugün itibariyle İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından dosyaya kısıtlama kararı getirilmiş olması bugünden itibaren dosyaya bir delil yerleştirme olarak algılıyoruz. Müvekkillerimizin gözaltına alınması bir hataydı ve derhal serbest bırakılmalarını bekliyoruz.
Bülent Şimşek: Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamaları, yürütmenin idareye açıkça müdahale ettiğinin açık bir göstergesidir. Soruşturma dosyası adli bir iştir. Soruşturmayla birlikte adli ayağı başlar. Dosyada zaten savcının bir müdahalesi var. Orada artık yargı birimi görev alması lazım. Savcılık makamının yargı adına görev alması gerekirken talimat üzerine hareket edildiğinin göstergesi var. Yürütmenin doğrudan bir talimatı olduğu açıkça anlaşılıyor. Yargının müdahale etmiş bir olaya yani Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’ın talimat vererek müdahale etmesi hukuken mümkün değil. Fakat bir hukuk devleti olmamıza rağmen bunları görüyoruz.