IŞİD'den kaçan Iraklı Türkmen kadın: 'Hayatta kalan çocuklara sahip çıksın' dedik

IŞİD'den kaçan Iraklı Türkmen kadın: 'Hayatta kalan çocuklara sahip çıksın' dedik

IŞİD hayatımıza girmeden önce biz, Tikrit'in kuzeyindeki El-Alam kasabasında yaşıyorduk. Ben Şii Türkmen'im, kocam ise Sünni Arap'tır.

Kocam cami imamıydı, yaşı büyüktü ve bizim oraların ileri gelenlerinden biri sayılıyordu. Cami hemen evimizin yanındaydı.

Biz eskiden kim Şii'dir, kim Sünni'dir bilmezdik. Sormazdık da. Bunlar konuşulmazdı bile.

Küçük bir bakkalımız vardı. Çok şükür idare ediyorduk. Evde ekmek yapardım, süt vardı, bahçede sebze ekerdik.

Kimseyle bir düşmanlığımız yoktu. Evimiz büyüktü. Tuzhurmatu ve Amerli'den bir kaç Türkmen öğretmen kız evimde kirada kalırdı.

İki çocuğum da onların okuluna gidiyordu. Okul çok yakındı, birlikte giderlerdi okula.

IŞİD Tikrit'e girince, Speicher Üssü'nde askerleri infaz etti. Hani 1500'den fazla kişinin öldürüldüğü o ilk büyük katliam.

Oradan kaçan askerlerin bazıları bizim kasabaya geldi. Aramızda Dicle Nehri var, onu aşıp bizim oraya geldiler. Sonra da IŞİD geldi.

Kaçanların bazıları Türkmen'di, benim de Türkmen olduğumu görünce bizim eve sığındılar.

Birkaç askere kadın kıyafeti giydirip gönderdik. Bazılarına kocam kendi kimliğini verdi yolladı.

IŞİD onları ararken bir askeri evdeki tandırın içine soktum. İçi sıcaktı, bazı yerleri yandı gencin, "Cızzz" diye ses geliyordu ama gene de bağırmadı. IŞİD'liler gidince oradan çıkardım, kaçtı.

Basralı üç Şii genç vardı. Kocam onları saklamak için camiye götürdü.

Bir gece üçte IŞİD eve geldi. Her yer yağmurdu, çamurdu. Bizim onlara yardım ettiğimizi anladılar.

Basralı gençleri hemen buldular ve vurup öldürdüler.

Kocamı da yanlarına alıp götürdüler. Ondan bir daha hiç haber alamadım.

Ertesi sabah gene geldiler. Evimizi bombaladılar.

Aralarından birisi bana, "Sen aşure yapıyormuşsun, demek imam Hasan'ı seviyorsun, şimdi bunun acısını senden çıkartacağız" dedi.

Bize "Gidin buradan" deyip gönderdiler.

Ben, iki çocuğum, evimizde kalan öğretmenler, onlardan birinin bebeği ve bir de kocamın diğer karısından olan kızım (O da bir genç kızdı) yola çıktık.

Yürürken bir yerde IŞİD bizi alıkoydu.

Çevreden topladıkları başka kadınlarla bizi bir araya getirip arabaların tamir edildiği bir garaja götürdüler.

Bu garaj Havice yolu üzerinde, çöllük bir yerdeydi.

Biz orada 18 genç kız ve kadındık. Genç kızlardan biri hamileydi. Ayrıca dört de çocuk vardı.

Bizi orada evliler ve evli olmayanlar olarak böldüler. Beş tane genç kız vardı. Gözümüzün önünde bu kızlara tecavüz etmeye başladılar.

Kızlar bana "Abla bizi kurtar" diye yalvarıyordu. Ben o kızların üstüne kapanıyordum. "Kuran'a yemin ederim ki bunlar bakire değil, bunlar kadındır, yapmayın, etmeyin" diyordum.

Bana vurdular. Bir tanesi benim omzumu ısırdı, yara oldu. Bugün hâlâ omzum kapkara.

Bir kıza dört adam sırayla tecavüz ediyordu.

Üvey kızım 18 yaşındaydı. Onu ben büyütmüştüm. Ona tecavüz ettiler, o hemencecik öldü.

Diğerleri 20'lerinin başlarındaydı. Bir yandan tecavüz ederken bir yandan vuruyorlardı onlara. Yanlarında silah vardı.

Öğretmen kızlardan bir tanesi çok güzeldi. Ona çok tecavüz ettiler, çok fenalık yaptılar.

Bir tanesi kayanın üstüne düştü, vücudu kırıldı, öldü.

Diğerlerinin de hepsi kanıyorlardı. Ben böyle bir şey görmedim, çok kanıyorlardı.

O tecavüz edenlerin yüzüne baktım, gördüm ki ikisini tanıyorum. Bizim komşumuz Araplar'dı.

Evleri uzaktaydı ama bizim yöredendiler.

Bizim oralardaki bir Sünni köyden çok insan IŞİD'li oldu.

Ama başka bir Sünni köy de IŞİD'e çok direndi, çok savaştı.

Biz garajda kadın başımızaydık. Günler içinde kendimizi kaybettik, baygın haldeydik.

Beynimiz çalışmıyordu. Çok zayıfladım, yüzüm kabuk döktü. Akrep soktu onu bile hissetmedim.

Birbirimize hep, "Hayatta kalan çocuklara sahip çıksın" diyorduk.

O garajda 21 gün kaldık. Yiyecek hiçbir şey yoktu.

Tecavüz edilen kızlar ölüyordu. Tecavüzden, kanamadan, kahırdan…

IŞİD bizim başımıza yaşlı bir adam koymuştu. Adam bizi çok sevdi.

Tecavüz edenler gidince o yanımıza geliyordu, bize su veriyordu.

Bir gün bir keçi getirdi, çocukların ağzına doğru keçiyi sağıp çocuklara süt içirdi. Bu, çocuklara şeker gibi gelmişti.

Bir gün gelip kalanları iki gruba böldüler ve diğer kadınları götürdüler.

Biz; ben, iki çocuğum, bir diğer kadın ve öğretmenlerden birinin bebeğiyle kaldık.

Sonra o yaşlı adam o gece geldi ve "Sizi de sabah götürecekler, onlar gelmeden buradan kaçın" dedi.

Bizi bir yola kadar götürdü, sonra geri döndü.

Ben o garajdayken sürekli "Allah'ım yardım et, ya Hüseyin yardım et' diye dua ediyordum. İnanıyorum ki o adamı bize Allah yolladı.

Sonra ileride, bize yardım ettiği için IŞİD'in o yaşlı adamı da öldürdüğünü öğrendik. O adam çok iyi adamdı, çok iyi adam...

Yaya yola çıktık. Beş gün boyunca çöllük alanda yürüdük. Yağmur, çamur...

Üstümüzde doğru dürüst giysimiz yoktu. Yolda hep ot yiyorduk.

O öğretmenin bebeği yolda öldü. Battaniyeye sarmıştım, kollarımda ölüverdi.

Günlerce yürüdükten sonra Kerkük'ün Mekteb-i Halid bölgesine vardık. Orada Haşdi Şabi'ye bağlı bir grup bizi gördü. Onların yanına gittik. Kurtulduk.

Ben sonra çocuklarımla Kerkük'teki yaşlı teyzemin yanına yerleştim.

Benim birlikte olan kızı, ailesi namus meselesi deyip istemedi. Kız şimdi İran'da, psikolojik tedavi görüyor.

Kocamdan bir daha hiç haber alamadım. Kasabaya dönmeyi denedim ama olmadı.

O bize yardım eden adamın ve üvey kızımın mezarını aradım ama bulamadım.

Ölen kadınların ailelerinin bazılarını da biliyorum. Hepsi dört yana dağılmış durumda, aileler hep çile içinde.

Şimdi buradaki hayatımda elimde hiçbir şey yok. Hiçbir şey yapamıyorum, ekemiyorum. Her şeyi parayla almam gerekiyor.

Annemin emeklilik maaşı vardı ama o vefat edince o da kesildi.

Yaşlı bir kadına bakıyorum. Ondan aldığım parayla çocuklara bakmaya çalışıyorum.

Çocuklarım yaşadıklarını unutamıyor. Oğlum o gün bugündür pek konuşmuyor.

IŞİD bize çok zulüm etti. Bizim oradaki Kürtler de çok çok zulüm gördü.

Biz çok acı çektik, çok fenalıklar gördük. Bunları görmeyen anlamaz ki.

Derbeder olduk. İki çocuğum var, şimdi onlar için yaşıyorum.