Aylarca seks kölesi olarak satıldıktan, fiziksel ve cinsel tacizin her türlüsünü yaşadıktan sonra IŞİD’den kurtulmayı başarıp Irak’ın kuzeyinde, Dohuk’taki Baadre, Şeriye ve Kepertu mülteci kamplarına yerleşen Ezidi kadınları, yaşadıklarını anlattı.
IŞİD'in rehin aldığı 19 yaşındaki Dalia, kendisini Aymen isimli Çeçen bir IŞİD emirine hediye ettiklerini dile getirerek, "Aymen, tecavüz etmeden önce beni saçımdan tutup başımı içi petrol dolu bir kovaya soktu. “Siz çok pissiniz, biz sizi böyle temizliyoruz” dedi. Ardından beni eve hapsetti, 3 gün tecavüz etti" ifadelerini kullandı.
Hürriyet'ten İpek Yezdani'nin haberine göre, 10 yaşındaki kız çocuklarından çocuklu kadınlara kadar işkence ve tacize maruz kalan Ezidilerin açıklamalarından satır başları şöyle:
Dalia, 19 yaşında, Irak’ın kuzeyinde Şengal Dağı’ndaki Herdan köyünden. IŞİD’in elinde dokuz ay esir kalan, 4 Nisan 2015’te özgürlüğüne kavuşan Dalia’nın yaşadıklarına ‘vahşet’ demek hafif kalır. İnsanlık onurunu ayaklar altına alan her türlü taciz, tecavüz, işkenceye maruz kalan, tam 7 kez IŞİD militanları tarafından alınıp satılan Dalia ile konuşurken çok dikkatli davranmaya çalışıyorum.
Konuşurken sık sık duraksıyor, gözleri doluyor, arada susup derin nefes alıp veriyor. Dalia, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Lisede edebiyat okuyordum, son sınıfa geçmiştim. 3 Ağustos sabahı kalktığımda IŞİD militanları köyümüzü basmıştı, herkes kaçıyordu. Bizi yakaladılar, hepimizi bir yerde toplayıp ‘Ya Müslüman olacaksınız ya da öleceksiniz’ dediler. Korkudan hepimiz ‘Tamam’ dedik. Buna rağmen köydeki erkeklerin hepsini toplayıp götürdüler. Bir daha onlardan haber alamadık.
Kadınları gençler ve yaşlılar olmak üzere iki gruba ayırdılar. Genç kızları çocuklarla birlikte Telafer’e götürdüler. Sonra yanımızdaki 5 yaşından büyük erkek çocuklarını götürdüler, kardeşim de onların arasındaydı. Bizi Telafer’de bir okula kapattılar. Orası köle pazarı gibiydi. Her gün IŞİD’in emirleri (yüksek rütbeli savaşçıları) gelip aramızdan birilerini seçip satın alıyordu. Aralarında Türkler, Almanlar, Çeçenler de vardı. 12-13 yaşlarındaki kızları satın alıyorlardı. IŞİD’cilerin arasından Telaferli bir Türkmen de beni alıp evine götürdü. Evinde karısıyla üç çocuğu vardı.
Beş ay onun yanında kaldım. Bir gün Ebu Mustafa diye bir IŞİD emiri gelip beni zorla onun elinden aldı, Aymen isimli Çeçen bir IŞİD emirine hediye etti. Aymen, tecavüz etmeden önce beni saçımdan tutup başımı içi petrol dolu bir kovaya soktu. “Siz çok pissiniz, biz sizi böyle temizliyoruz” dedi. Ardından beni eve hapsetti, 3 gün tecavüz etti. Sonra Ebu Salih diye başka bir IŞİD’cinin cariye yaptığı Ezidi bir kızla beni değiş-tokuş yaptılar. Ebu Salih benimle bir gece zorla beraber olup Aymen’e geri gönderdi. 10 gün sonra beni Aymen’e hediye eden Ebu Mustafa geldi, ‘Ben bu kızı sana kendine cariye yapman için verdim, değiş-tokuş yapacaksan bana geri ver’ dedi, beni Aymen’den yeniden satın aldı. Bir ay Ebu Mustafa’nın evinde kaldım, bir ay sonra İzam diye Musullu birine sattı. İzam geceleri beni alıp götürüyordu, zorla birlikte olup ertesi sabah annemin yanına bırakıyordu. Her gece ağlaya ağlaya onunla gidiyordum.
Bir ay sonra o da beni Musullu başka bir IŞİD militanına sattı, 15 gün onunla kaldım, daha sonra o da sıkılıp beni Telaferli IŞİD’ci bir doktora sattı. O da İzam gibi geceleri beni IŞİD karargâhına götürüp zorla birlikte oluyordu, gündüzleri annemin yanına geri götürüyordu. Bir keresinde artık ölmeyi de göze alıp ‘Gelmiyorum’ dedim. Köyün sorumlusu olan IŞİD lideri bunu duymuş, geldi, ona her şeyi anlattım. Doktora ‘Bu kız her gün başka biri için satılık değil, bir kişi alıp götürebilir” dedi. Sonra beni Kerküklü bir Arap’a sattı. Meğerse o Arap Kürtlerle iş yapıyormuş, ‘Ben seni birlikte olmak için almadım, seni Kürdistan’a göndereceğim’ dedi. Onunla önce Kerbela’ya, sonra Bağdat’a, oradan da Zaho’ya geldik, Zaho’da beni Kürt polislere teslim etti. Babam Zaho’da çalışıyordu, emniyetten beni almaya geldi. Babamı ilk gördüğümde uçuyorum zannettim. O da ağlamaya başladı. O kadar sevindim ki o an yaşadığım her şeyi unutmuş gibi oldum…
Geçen yıl 15 Ağustos’ta IŞİD’in Şengal’e bağlı Koço köyüne yaptığı baskın sırasında esir alınan 20 yaşındaki Leyla’nın annesi, iki kız kardeşi ve bir erkek kardeşi hâlâ IŞİD’in elinde, babası ise kayıp. “Köydeki bütün erkekleri kamyonlara doldurup götürdüler, görmemize bile izin vermediler. Yüzlerce kadınla çocuğu köyün okulunda topladılar.
Telefonlarımızı, altınlarımızı, üzerimizde ne varsa aldılar. Sonra yaşlı kadınlarla genç kızları ayırıp genç kızları Musul’a götürdüler” diyor. Leyla ve beraberindeki yüzlerce Ezidi kız iki gün Musul’da boş bir binada tutulduktan sonra IŞİD tarafından Suriye’ye götürülmüş. İşte anlattıkları:
Rakka’da bizi büyük bir binanın bahçesine yerleştirdiler. Her gün IŞİD militanları gelip beğendikleri 3-4 kızı alıp götürüyorlardı. Kızkardeşlerimi de satın alıp Musul’a götürdüler, ben yalnız kaldım. Daha sonra bir IŞİD’ci beni ve başka bir kızı daha alıp Rakka’ya 6 saat uzaklıkta, Irak’ta Anbar’a bağlı Haseba diye bir köye götürdü. Orada bizi eve kilitledi, 5 gün o evde kilitli kaldık. Sonra beni başka bir IŞİD’ciye sattı, o da beni yeniden Suriye’de Halep’e götürdü. Dört gün boyunca ellerime kelepçe takıp tecavüz etti. O da beni yeniden Mısırlı başka bir IŞİD militanına sattı. Mısırlı IŞİD’ci beni Rakka’ya götürdü, sekiz ay boyunca evde kapalı tuttu, tecavüz etti. Yapma diye çok yalvardım ama dinlemedi, ‘Halifenin emri’ dedi. Çok kez intihar etmeyi düşündüm ama intihar edersem ailem cesedimi bulamaz diye vazgeçtim. Adamın evde olmadığı bir gün evdeki telefondan gizlice amcamı aradım. Amcamın Rakka’da bir tanıdığı
vardı, ‘Ona para göndereceğim, o sana yardım edecek’ dedi. Kaçtım, amcamın tanıdığı adamla Rakka’da bir internet kafede buluştuk. Adam motosikletle beni Türkiye’ye getirdi. Herkes sınırdan kaçak geçiyordu, biz de geçtik. Urfa’da bir lokantada amcamla buluştuk. Amcamı görünce gözlerimden yaşlar boşaldı...
Selma’yla (26) görüştüğümüzde IŞİD’in elinden kurtulalı henüz 12 gün olmuştu. 4 yaşında bir oğlu, bir de 6 aylık kızı var. Kızı, IŞİD’in elinde rehineyken doğmuş, işte anlattıkları:
Köyü bastıktan sonra çocuğu olan diğer Ezidi kadınlarla birlikte beni de Telafer’e götürdüler, bir ay hapishanede tuttular, sonra oradan Rakka’ya gittik, 500’e yakın kadınla birlikte beni bir binanın en üst katına yerleştirdiler. Sonra IŞİD militanları gelip her birimizi teker teker satın aldı. Bir IŞİD’ci de oğlumla beni alıp evine götürdü, evde karısı da vardı.
Bebeğim onun evinde doğdu. Bebek doğduktan sonra 2600 dolara beni başka birine sattı. O da yeniden 4000 dolara bir Halepliye sattı. Oradan telefon bulup kocamı aradım, yerimi söyledim. Sonra kocam 20 bin dolara beni tekrar IŞİD’den satın aldı... Çocuklarla önce Türkiye’ye, sonra da Urfa üzerinden Zaho’ya gittik.
Bahar (15), dört ay boyunca kuzenleri Hadiya (24) ve Nawin (19) ile birlikte Rakka’da Suudi Arabistanlı evli bir IŞİD militanının evinde tutsak kalmış, başından geçenler şöyle:
Adam her gün üçümüzü de dövüyordu, akşamları da yanımıza gelip taciz ediyordu, karısı ‘elimden gelse size yardım ederdim’ diyordu ama hiç bir şey yapamıyordu.
‘Biz hilafeti İslamı yaymak için kurduk, o yüzden siz de İslamı kabul edeceksiniz’ dedi. Ölmemek için kabul ettik. Ama yine de bir şey değişmedi, bize ‘Ezidiler kafirdir, o yüzden siz bizim malımızsınız’ diyordu. Birkaç kez kaçmayı denedik ama hiç birinde kaçamadık. Bir gün ‘Ben Kobani’de cihata gidiyorum’ diye evden çıktı. Bizi de başka bir IŞİD’ci arkadaşının evine bıraktı. Onun yanında da Ezidi bir kız vardı. Kızın amcası, bize yardım etmesi için Rakka’dan bir tanıdığını ayarladı. Adamı aradık, saat 13.00’te meydana gelin dedi, meydandan taksiyle bizi aldı, Türkiye sınırına getirdi. Türkiye sınırını kaçak geçtik. Sınırı geçtikten sonra Diyarbakırlı bir Kürt bize yardım etti, bizi arabasıyla Gaziantep’e kadar götürdü. Oradan Cizre’den geçip Halil İbrahim Sınır Kapısı’ndan Zaho’ya geldik.
IŞİD’in yaklaşık 20 gün önce serbest bıraktığı 216 Ezidi’den biri de dokuz ay boyunca IŞİD’in elinde rehin kalan 10 yaşındaki Rudeyna. Rudeyna’yla konuşmadan önce halası yanımıza gelip “Çocuğun gözünün önünde kafa kesmişler, işkence yapmışlar, büyük travma geçirmiş, deli gibiydi, sürekli bağırıp ağlıyordu. Hâlâ geceleri uykudayken bağırarak uyanıyor. Sakallı birini görünce ağlamaya başlıyor” diyor.
Rudeyna, kendisiyle sohbet etme teklifimizi kabul edince hep birlikte çadıra giriyoruz. Rudeyna şunları anlatıyor: “IŞİD 3 Ağustos’ta köyümüze saldırdığında çok korktum, annemle evdeki bir odaya saklandık ama IŞİD’ciler bizi yakaladı, sonra rastgele ateş açıp yan evdeki komşularımızı gözümüzün önünde öldürdüler. O gün bütün ailemi yakaladılar, hepimizi toplayıp başka başka yerlere götürdüler. Kardeşlerimi de aldılar. O günden beri annemle babamı görmedim...” IŞİD militanları, Rudeyna’yı annesinden ve babasından ayırıp babaannesiyle birlikte önce Musul’a götürmüş, sonra da diğer Ezidi kadınlarla birlikte Telafer’de bir okulun salonuna bırakmış: “Birkaç gün sonra gelip salondaki genç kızları götürdüler, bize de ‘bir daha ailenizi görmeyeceksiniz’ dediler. Karşı koyanlara işkence yaptılar. Bana da kötü şeyler yaptılar. Dünyanın en kirli insanları bunlar...”