'IŞİD'e destek' haberleri Türkiye düşmanlığı mı?

'IŞİD'e destek' haberleri Türkiye düşmanlığı mı?

Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, Zaman'daki köşesinde, IŞİD'e Türkiye desteğini anlatan Washington Post'taki söyleşiyi veren yayınlar için "Türkiye düşmanlığı" ifadesini kullanan Star yazarı Ahmet Taşgetiren'e cevap verdi. Bilici, adını anmadığı Taşgetiren için "Daha önceleri hak ve özgürlükler konusunda duyarlı olduğu bilinen ama havuz medyasına geçtikten sonra değişen bir yazar" ifadesini kullandı.

Abdülhamit Bilici’nin Zamanda “Kim devlet düşmanı” başlığıyla yayımlanan (16 Ağustos 2014) yazısı şöyle:

 

Kim devlet düşmanı?

 

Fikrini özgürce ifade edenleri “devlet düşmanı” diye yaftalarsanız, rahatlıkla faşizmi de savunabilirsiniz.

Bildiğiniz gibi faşizm, devlet ve toplumu, iktidar ve liderin ideolojisine göre belirlemektir. Medya da buna göre yayın yapmaya zorlanır. Muhalif sesler çeşitli baskı unsurlarıyla kesilir; sansürlenir, kapatılır. Dünyanın birçok yerinde bir zamanlar çare diye görülen ve bizde de tek parti döneminin ilham kaynağı olan bu ideolojinin, insanlık için ne büyük acılara yol açtığı bugün herkesin malumu. 

Daha önceleri hak ve özgürlükler konusunda duyarlı olduğu bilinen ama havuz medyasına geçtikten sonra değişen bir yazar, Washington Post’un (WP) Reyhanlı’da konuştuğu IŞİD komutanı Ebu Yusuf’a dayanarak, örgütün Türkiye’deki faaliyetlerini anlatan habere yer veren gazeteleri “Türkiye düşmanlığı” yapmakla suçladı. Irak ve Suriye’de Kürtleri, Türkmenleri, Şiileri, Ezidileri katleden, Musul’da başkonsolosluğumuzu basıp vatandaşlarımızı rehin alan IŞİD’in güçlenmesinde Türkiye’nin rolünü ele alan WP, haberde “Türkiye ektiğini biçiyor” diyor. Ankara’nın bu tehlikeli gruplara “kırmızı halı serdiğini” yazıyor; örgütün Reyhanlı’yı “alışveriş merkezi” gibi kullandığını kaydediyor. Ebu Yusuf, “Bazı üyelerimiz Türk hastanelerinde tedavi edildi. Savaşın başında bize katılan yabancıların çoğu ile teçhizat ve erzakımız Türkiye üzerinden geldi.” diyor. Son dönemde Ankara’nın aldığı tedbirlerin geçişleri zorlaştırdığını ama Türkiye üzerinden gelecek yardıma da artık ihtiyaçları kalmadığını ekliyor.

Havuz medyasına bakarsanız, dünya, Türkiye’nin bu ve benzeri gruplarla ilişkisini, TIR’ların durdurulması ve sonrasında yapılan haberlerle öğrendi. Dolayısıyla bu haberleri yapanlar, Türkiye’yi dünyaya jurnalleyerek düşmanlık yaptı. Hâlbuki en az 2 yıldır dünya medyası somut verilere dayanan böyle haberlerle dolu. BBC’nin 2013’te yaptığı “Yabancı teröristler Suriye’ye geçmek için Türkiye’deki güvenli evleri kullanıyor” başlıklı haberi gibi… AKP kurucusu ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış da, 2 yıldır bu tehlikeye dikkat çekiyor.

Geçen yıl BM Genel Kurulu için Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte gittiğimiz New York’ta en çok sorulan soru Türkiye’nin bu gruplarla ilişkisiydi. Meselenin bu kadar ciddi olduğunu ben de o zaman anlayıp, “İhmale gelmeyecek büyük tehlike!” diye bir yazı yazmıştım. Bu tarihten önce de konu gündemdeydi. Erdoğan ve Obama’nın Mayıs 2013’teki Beyaz Saray görüşmesinde, Türk tarafını en çok yoran konunun bu mesele olduğu çok kez yazıldı. Yani gizli saklı bir şey yoktu; herkes konuyu biliyordu.

Peki, bunu ilk kez Türk gazeteciler yazmış olsaydı, hainlik mi yapmış olurlardı? Tam aksine, vatanseverlik bunu yazıp tehlikenin büyümesine engel olmaya çalışmaktır.

ABD’nin, Küba’daki komünist rejimi yıkmak için yaptığı ve fiyaskoyla sonuçlanan Domuzlar Körfezi Çıkarması’nı hatırlayın. Başkan Kennedy, 17-18 Nisan 1961’de CIA öncülüğünde iki bin Kübalı mülteciyi de kullanarak Küba Adası’na çıkarma yapmak istedi. Başarılı bir direnişle Küba işgali püskürttü ve birçok Kübalı ve Amerikalı öldü. Hâlbuki çıkarmadan bir gün önce New York Times ve WP gazeteleri, operasyon haberini almış, Kennedy’yi arayıp haberi doğrulatmak istemişti. Gazetecilere çok kızan Kennedy de, gazete sahipleri ve yayın müdürlerini arayarak şöyle uyarmıştı: “ABD için büyük önem taşıyan operasyonu gerçekleşmeden haber yaparsanız, ülkenin menfaat ve şerefini ayaklar altına alırsanız, sizi vatan haini ilan ederim. Başarısızlıktan sizi sorumlu tutarım. Ölecek her askerin kanının hesabını siz verirsiniz.”

Bu tehdit üzerine iki gazete haberi basmadı. Ama çıkarma fiyaskoyla sonuçlanıp ABD büyük prestij kaybına uğrayınca Kennedy, basın özgürlüğünün önemini göstermesi bakımından şu tarihî konuşmayı yaptı: “Başarısızlıkta ABD yönetiminin sorumluluğu vardır. Fakat bu başarısızlıkta en ağır sorumluluk, iki büyük basın kuruluşunun yöneticilerinindir. New York Times ve Washington Post, çıkarmanın yapılacağını önceden haber almıştı. Yönetim olarak biz yayımlamamalarını arzu ettik. Korktular ve bizi dinleyerek sorumluluktan kaçıp sustular. Görevlerini yapıp haberi yayımlasalardı, belki biz durumu tekrar gözden geçirir, bu hatayı yapmazdık. Basının sorumluluğu, gördüğü yanlışı gecikmeden ve kimseden korkmadan ortaya koyup ilgilileri uyarmaktır. İki basın kuruluşu bunu yapmadıkları, bizi hatadan önce uyarmadıkları için suçludur!”