Yeni Şafak yazarı Cem Küçük, 'Musaddık'ın devrilmesi, IŞİD ve Kuzey Irak petrolleri' yazısında IŞİD'in Musul'u hiç çatışma olmadan ele geçirmesinin manidar olduğunu belirterek, 'Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki anlaşma hedef alındıysa IŞİD'in arkasında ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve hatta İran konsorsiyumu var mı sorusu akla geliyor. Bu şimdilik çok uçuk ama hiç de yabana atmamak lazım' ifadelerini kullandı. Cem Küçük'ün yazısı şöyle; "Musaddık 1952'de yabancı petrol şirketlerinin tamamını millileştirdi. Bu durum en çok İngiltere'yi vurdu. İran petrollerindeki kontrolün Sovyetlere geçeceğinden endişe eden İngiltere, ABD'den yardım istedi. Hazar'dan İran Körfezi'ne kadar geniş alan petrol açısından bir vahaydı. Bir Avrupa üniversitesinden hukuk doktorası alan ilk İranlı olan Musaddık çok sevilen bir liderdi. Hatta Time dergisi 1951'de onu yılın adamı seçmişti.
ABD ve İngiltere koalisyonla radikal İslam savaşçılarını, parlamento üyelerini, gazetecileri satın aldı. Musaddık'ın Yahudi ve Komünist olduğu dedikodusu bilinçli olarak ağızdan ağıza yayıldı. İşi şansa bırakmak istemeyen İngiltere sokaktaki haydutlara cami yakması için para bile verdi. Sonunda Musaddık indirildi, yerine Şah Rıza Pehlevi getirildi. Yeni konsorsiyumla ABD petrol gelirlerinin yüzde 40'ını aldı. Standart Oil, Mobilgas, Chevron, Gulf ve Texaco şirketleri ABD'nin Batı'daki anahtar şirketleri oldu.
1979 İran Devrimi'yle bu süreç tersine döndü ve o gün bugündür İran ABD için haydut devlet. Jimmy Carter döneminden Zbigniew Brzezinski'nin tavsiyesiyle Truman Doktrinine artık İran da dahil edilmişti. ABD her ne kadar Irak'la savaşıp Saddam'ı alaşağı etse de İran'la sıcak bir tartışmaya girmedi. Ahmedinejad zamanında ilişkiler gerildikçe gerildi. Ama Ruhani'nin iktidara gelmesiyle ABD ve İran arasında ilişkiler yumuşamaya başladı.
Bu arada 2003'de Irak işgal eden ABD burada kontrolü bir türlü sağlayamadı. Irak neredeyse İran'ın hakimiyet sahası oldu. Kuzey Irak yönetimi, Merkezi Irak yönetimi ve Şii bölgesi olmak üzere Irak içe bölündü. Petrol gelirleri Merkez'de toplanıyor ve gelirler diğer yerlere dağıtılıyordu. Ama Şii Maliki ile Barzani arasında sürtüşme çıktı. Aldığı gelirden pek memnun olmayan Barzani vanaları kapattı. Eskiden olumsuz ilişkileri olsa da Barzani Türkiye'siz bölgede var olmayacağını biliyordu.
Önceden petrol gelirleri ABD bankasına yatırılıyordu. Ancak Maliki ile Barzani arasındaki anlaşmazlıktan Barzani yüzünü Türkiye'ye döndü. Ceyhan'da depolanan petrolün gelirinin Türk bankasına yatırılması konusunda Türkiye ile Barzani arasında görüşmeler oldu. Sonunda bu gerçekleşti. Kuzey Irak'tan 6 aydır Ceyhan'a akan 2,5 milyon varillik petrolün 1 milyonluk bölümünün uluslararası piyasalara satışı geçtiğimiz Mayıs ayında gerçekleşti. 110 milyon dolar değerindeki petrolü Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nden satın alan şirketler, petrolü Ceyhan Limanı'ndan teslim alırken parayı Halkbank'a yatırdı. Bu Türkiye için yepyeni bir adımdı. Kuzey Irak'ta artık bütün ilişkilerini Türkiye'ye göre belirlemişti. Uzun vadede ABD'ye güvenmenin faydadan çok zarar getireceğini en iyi bilen Barzani'ydi.
İşte böyle bir ortamda birden IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) terör örgütünün faaliyetleri gündeme geldi. 2006'da El-Kaide'nin bir kolu olarak kurulan IŞİD ABD'ye yönelik faaliyetleriyle gündeme gelmişti. Kurucusu Ebu Ömer Bağdadi Nisan 2010'da öldürüldü. Yusuf İnanç'ın 7 Ocak 2014'de USA Sabah'ta yazdığı gibi IŞİD Özgür Suriye Ordusu gibi 'demokratik' bir Suriye'den bahsedenleri kâfir ilan etmesi, El Kaide'nin ülkedeki en büyük kolu olan Nusra Cephesi'ni kendisine bağlı bir örgüt olarak görerek anlaşmazlığa düşmesi gibi sebeplerle El Kaide'den 2013'ün Haziran'ında ayrıldı.
Son bir yıldır IŞİD Esad'la savaşsa da muhaliflerle daha çok çarpışıyordu. Suriye'de petrol açısından zengin Rakka'nın kontrolü IŞİD'te. Bu sefer IŞİD Felluce ve Ramadi gibi zengin petrol yataklarını ele geçirdi ve son olarak Musul'u düşürdü. Türkmen şehri olan Tuzhurmatu'de kontrolü sağladı. Tam da Kuzey Irak ile Türkiye arasında petrol anlaşması devam ederken IŞİD'in bu saldırıları, 'Acaba bu bir sabotaj mı?' sorusunu istemesek de akla getirdi.
'Çözüm süreci'ne yönelik Lice merkezli provokasyonlar sürerken IŞİD'in, Musul'u alması çok manidar. Felluce, Anbar ve Ramadi'den sonra Musul'u ele geçiren IŞİD'in Samarra ve Tikrit'e ilerlemesi Kerkük ve Erbil'de de alarma yol açtı.
Soru şu: IŞİD nasıl oldu da elini kolunu sallaya sallaya Musul'u ele geçirdi? Niçin karşısına tek bir güç çıkmadı ve çatışma olmadı? Bu soruların cevabını şimdi bulmak zor. Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki anlaşma hedef alındıysa IŞİD'in arkasında ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve hatta İran konsorsiyumu var mı sorusu akla geliyor. Bu şimdilik çok uçuk ama hiç de yabana atmamak lazım. Eğer IŞİD'in arkasında kimse yoksa durum daha vahim demektir. Her şeyi tereyağından kıl çeker gibi hallediyorlar. Musul Merkez Bankası'nda toplam 429 milyon doları almışlar. Bir şekilde dünyanın en zengin terör örgütü oldu.
Normalde Irak'ta ABD ve Şiilerle mücadele eden IŞİD Irak'ta sadece Sünni bölgelere saldırıyor. Musul'u düşürmesi ilerleyen günlerde Kerkük'ü alacağının da sinyali olabilir. Bu arada petrol rafinerisinin bulunduğu Baiji kentine de girdi.
Türkiye bu durumda çok dengeli bir siyaset izlemeli. Türkiye hemen Musul'a girsin diyenler var. Tarihi fırsatı kaçırmayalım diye ses edenler var. Bazen acele iş birçok yanlışı yaptırır. IŞİD'in yakın zamanda yapacakları amaçlananın ne olduğunu bize gösterecektir. Dün Ülke TV yayın yönetmeni Hasan Öztürk, '135 milyar dolar kasada varsa, pekala Musul'a girmek mümkün olabilir' dedi. Tabii ince eleyip sık dokumak lazım."