IŞİD'in canlı bombalarını takip eden devlet katliamları nasıl önleyemedi; İsmail Saymaz belgelerle anlatıyor

IŞİD'in canlı bombalarını takip eden devlet katliamları nasıl önleyemedi; İsmail Saymaz belgelerle anlatıyor

Gazeteci İsmail Saymaz, CNN Türk’te Didem Arslan’ın sunduğu programda, IŞİD’nin canlı bombalarını takip eden devletin katliamları nasıl önleyemediğini belgeleriyle anlattı. 

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nin 21 Eylül 2015 tarihinde yazdığı rapordaki “Türkiye’den çatışma bölgelerine giden radikal unsurların sayısının neredeyse Tunus, Suudi Arabistan ve Ürdün seviyelerinde olması radikal vasatı oluşturan 10 bin 20 bin civarında oluşturan kişilerin bulunması ülkemiz açısından tehdit oluşturmaktadır.” ifadelere değinen Saymaz, raporda 7 Eylül 2015’te MİT’in verdiği bilgiyi dayanak olarak kullandığını söyledi.

Ankara’da 103 kişinin hayatını kaybettiği patlamadan 20 gün önce yazılan raporda Türkiye’de selefi akımlara yönelen 20 bin kişinin yüzde 70’inin IŞİD, yüzde 30’unun El Nusra Cephesi saflarında olduğunu belirten Saymaz, “Bu topluluğun bazılarının sempatizan düzeyinde, bazılarının militan düzeyinde, bazılarının eylemci ve lojistik düzeyde örgüte destek verdiğini söylüyor. Şu an Suriye ve Irak’ta Eylül 2015 itibariyle oraya gidip gelen Türk sayısı 2750. Halen orada bulunan insan sayısı 1211. Bunların 749’u IŞİD’çi, 136’sı Nusra’cı. Orada ölmüş olan militan sayısı 450 civarında. Rakka’da Türk selefilerin yaşadığı bir mıntıka oluşmuş” dedi. 

 

"Bazıları ganimet elde etmek için örgüte katılıyor"

 

Rapora göre, IŞİD ve El Nusra’ya katılanlardan bazılarının ganimet elde etmeyi amaçladığına değinen Saymaz, “Bu rapora göre neden gidiyor oraya? Diyor ki bunlardan bir kısmı ganimet elde etmek için gidiyor. Bu ganimete kadınlar dahil. Evlenme, şehit olma bu nedenle Suriye onlar açısından cazip. İslam Devleti’nin hilafet müjdesi, oraları cennet gören bir anlayışı tetikliyor. Türkiye’den yoğun bir kitleyi Suriye ve Irak’a doğru çekiyor.” diye konuştu.

 

"Emniyet 'kritik eşiğe gelindi' diyor"

 

Emniyetin raporunda İncirlik Üssü’nün IŞİD’e yönelik operasyonlarda kullanılmasından sonra Türkiye’nin IŞİD tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Saymaz, “Emniyet diyor ki bilhassa İncirlik Üssü’nün IŞİD’e yönelik operasyonlarda kullanılmasından sonra IŞİD, Türkiye için bir tehlike oluşturmaya başlamıştır. Artık ‘kritik eşiğe’ gelinmiştir diyor.” dedi.

 

"1 Kasım seçimlerinin ardından ülkede istikrarsızlık yaşanabileceği rapora yansıdı"

 

21 Eylül 2015’teki raporda emniyetin 1 Kasım seçimlerinin ardından ülkede istikrarsız yaşanabileceğine dikkat çektiğini ifade eden Saymaz, IŞİD’in Türkiye’deki organizasyonunun başında bulunan İlhami Balı adlı teröristin 2011’den bu yana Balı’nın bütün lojistik geçişi kontrol ettiğini vurguladı. “2012’den beri telefonları dinleniyor. Kayıtlara göre 1000’den fazla insanı yurt dışına geçirdi. Geçirdiği sırada kayıtları dinleniyor. Dahası, 2012 yılında Ankara’ya geldiğinde polis onu izledi. Polis ona müdahale etmedi. İddianamede Suriye’de olduğu belirtiliyor. IŞİD’in Gaziantep ayağının kurucusu. Gaziantep canlı bombaların Türkiye’ye sokulması açılmasından önemli” diyen Saymaz, “İlham Bali Rakka’da bu organizasyonu yaptı. Suriye Antep arasında Abdurrahman Alagöz, Yunus Emre Alagöz. Bu iki kardeş. Abdurrahman Alagöz Suruç’ta patladı. Yunus Emre Alagöz 10 Ekim’de patladı. Suruç’ta 20 Temmuz 2015’te saldırı meydana geldi, 30 küsür insan hayatını kaybetti.” ifadelerini kullandı.

 

"Devlet insanların parçalanmasını izledi"

 

Suruç’taki patlamadan 3 gün önce Şanlıurfa Valiliği’nin Suruç Emniyeti’ni uyardığını da hatırlatan Saymaz, “Abdurrahman Alagöz Suruç’ta patladı. Yunus Emre Alagöz 10 Ekim’de patladı. Suruç’ta 20 Temmuz 2015’te saldırı meydana geldi, 30 küsür insan hayatını kaybetti. Patlamadan 3 gün önce Şanlıurfa Valiliği,  Suruç emniyetine şu yazıyı gönderdi: Görev alan tüm personel meydana gelebilecek canlı bomba saldırıları için dikkatli olmalıdır. Suruç emniyeti ne yaptı? Oraya gelen bütün gençleri aradı, merkezin kapısına güvenlik görevlisi koymadı, karşı kaldırımda izledi. Yani insanların parçalanmasını izlediler.” dedi.

 

"İntihar saldırısı yapılacağı biliniyordu"

 

Suruç saldırısından önce Mayıs 2015’te devletin intihar saldırısının yapılacağını bildiğini belirten Saymaz, “Saldırıdan 1 ay önce 16 Haziran 2015’te Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün ismi gitti. Bu yazıda diyor ki söylediğim telefon kaydı var. IŞİD’e katılan ve eylem yapabileceği belirtilen 2 kişiden bahsediliyor. Yunus Emre Alagöz ve Abdurrahman Alagöz. Abdurrahman Alagöz patladı. Kapıya bir güvenlik koysalardı, deselerdi ki hemşerim sen kimsin? Bulacaklardı. Çünkü terör nitelikli arama kaydı bu. Sen kimsin dese, nüfus kağıdıyla gitmiş oraya. Nüfus kağıdından öğrendik zaten onun ismini. Türkiye’nin her yerine bir isim yayıldı saldırıdan sonra. Yunus Alagöz, bu adam saldırı yapacak dediler. Maalesef 27 Temmuz, 1 Ağustos, 4 Ağustos, 6 Ağustos, 8 Ağustos’ta dört yazı geldi, hepsinde adı geçiyor. Bu yazılara rağmen bu isim Ankara’da saldırı yapmayı başardı. Ne oldu orada da? Otoyollarda arama yapması gerekiyordu maalesef yapmadı, Gaziantep’ten çıkan araçla Ankara’da saldırı gerçekleştirdiler.” diye konuştu. 

 

"Emniyet 'El Nusra ve IŞİD birbirini din dışı ilan etmese daha güçlü olacaklar' diyor"

 

IŞİD’in Gaziantep’te emniyete saldırısıyla beraber devlete savaş açmış durumda olduğuna değinen Saymaz, örgütün o saldırıdan önce PKK ve sosyalistelere saldırarak muhafazakar ve milliyetçi toplumun sempatisini kazanmayı amaçladığını belirtti. Saymaz, Gaziantep’te emniyete yapılan saldırının ise, örgütün artık devletin olduğu her yere saldırabileceğine anlamına geldiğini belirtirken,  El Nusra Cephesi ve IŞİD’in birbirlerini din dışı ilan etmemeleri halinde çok daha güçlü olacaklarının emniyet raporuna yansıdığını da ifade etti. 

Saymaz sözlerini şöyle noktaladı:

“Şu an IŞİD’e karşı en güçlü en etkili direnişi gösteren bazı tarikatçılardı. IŞİD’i kendilerini dinsiz ilan ettikleri için sürekli tartışıyorlardı. Gerçek İslam bu değil gibi argümanlarla tartışılıyordu. Bu tümüyle Türkiye’yi savaş alanı gören ve hedefleyen ve şeriatı hakim görmek isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. 

Gaziantep’te bir hücre 150 kişi eğitmiş. 36 kişilik bir iddianame çıktı. Gaziantep’te ve bu civarda Arap yoğunluğunu kullanarak kendi militanlarını gizliyor. 2 milyon Suriyeli var, gizleniriz diyor. 10 Ekim iddianamesinde Savaş Yıldız var, Ebu Cihad kod adını kullanıyor. IŞİD’in Türkiye’de 7 Haziran’dan önce yaptığı en önemli saldırıyı gerçekleştirdi. Adana ve Mersin’de HDP binalarına bomba koydu. O kişi bir daha bulunamadı. Bulunsaydı, Gaziantep’te olduğu Suruç saldırganını intihar eylemine hazırladığı ortaya çıkacaktı.”