11 Haziran günü Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'na düzenlenen baskın sonucu alıkonulan Türk vatandaşları ve yakın tarihlerde rehin alınan Türk şoförler dahil IŞİD'in elindeki en az 80 Türk vatandaşının durumuyla ilgili Irak kriz masasından düzenli olarak açıklamalar geliyor. Rehinelerin can güvenliği sebebiyle getirilen yayın yasağı halen devam ederken, alıkonulan Türk vatandaşlarının durumu kamuoyu tarafından merak ediliyor.
Irak kriz masasından son olarak dün yapılan açıklamada da aynı ifadeler tekrarlandı. Öyle ki, açıklamanın ilk cümlesinde "24 Haziran 2014 tarihinde yapılan açıklamamız geçerliliğini sürdürmektedir" denildi.
Alıkonulan Türk vatandaşlarının durumuyla ilgili ise önceki basın açıkalamalarında da bulunan şu ifadeler yer aldı:
"Irak’ta alıkonulan tüm vatandaşlarımızın ülkemize en kısa sürede, sağ salim dönmeleri amacıyla gerekli çalışmalar hassasiyetle sürdürülmektedir. Bağdat Büyükelçiliğimiz halen Irak’ta bulunan vatandaşlarımızın güvenli bir şekilde ülkemize dönebilmelerini teminen gerekli çalışmaları yürütmeye devam etmektedir. Bu çerçevede, Kriz Merkezi’ne ulaşan bilgi ve destek talepleri, eldeki güncel bilgiler ışığında ve Irak’ta devam eden olağanüstü koşullara rağmen ilgili birimlerimizce süratle cevaplandırılmaktadır."
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'na yapılan baskınla ilgili yayın yasağı kararının kaldırılması için Ankara 9. Ağır ceza Mahkemesi'ne başvurdu.
Tanrıkulu'unun avukatı tarafından Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere verilen dilekçede, 11 Haziran 2014'de Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü mensuplarınca Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'nda bulunan Türk vatandaşlarının kaçırıldığı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından gerçekleştirilen taleple Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin yayın yasağı aldığı hatırlatıldı. Basın özgürlüğüne vurgu yapılan dilekçede, şöyle denildi:
"Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen yayın yasağı kararı, insan temel hak ve özgürlüklerini orantısız şekilde kısıtlayan, hukuki dayanaklardan uzak ve atıf yaptığı kanun maddeleri ile birlikte değerlendirildiğinde dahi kabul edilemez niteliktedir. Bu nedenle yeni vakıf olduğumuz kararın itiraz incelemesi neticesinde kaldırılması demokratik hukuk devleti olmanın ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile T.C. Anayasası hükümlerinin zorunlu sonucudur."