ABD'nin Arizona eyaletinde, Tucson şehrinde 14 bin sokak lambasının 10 gece boyunca saat 01.30'da karartılarak yapılan bir araştırma, gece gökyüzünü kirleten yapay ışığın ana kaynaklarını ortaya çıkarıldı.
Fizikçi Dr. Christopher Kyba'nın Lighting Research & Technology dergisinde yayımlanan "uzaydan ışık" deneyi, israf edilen yapay ışığın çoğunun aslında sokak lambalarından değil, gökyüzüne doğru bakan başka kaynaklardan geldiğini gösterdi.
Almanya'nın Potsdam kentinde çalışmalarını sürdüren Alman Yerbilimleri Araştırma Merkezi'nden Dr. Kyba BBC'ye verdiği demeçte, "İnsanların uyuduğu gece geç saatler, büyük bir enerji tasarrufu yapabileceğimiz zamanlandır" diye konuştu.
Dr. Kyba, reklam tabelalarının, projektörlerin, aydınlatılmış binaların, cephe aydınlatmalarının, otoparkların ve spor sahalarının ışık emisyonundan sorumlu tesisler olduğunu belirtti.
Bu çeşitliliğin durumu çözmeyi daha da zorlaştırdığını ifade eden Dr. Kyba açıklamasında, "Bu, geceleri hangi ışıkların ne kadar parlak yakılması gerektiğine karar vermek için herkesin bir araya gelmesi gerektiği anlamına geliyor" ifadelerini kullandı.
Daha önce çeşitli araştırmalar yapay ışığın uykuyu ve sağlığı ne denli etkilediğini ortaya çıkarmıştı.
Işık kirliliği sorununu çözmenin yolları hakkında aydınlatıcı bir TED konuşması yapan Virginia Üniversitesi'nden bir gökbilimci olan Prof. Kelsey Johnson ise konuya ilişkin BBC'ye "Uzaya giden ve kimseye bir faydası olmayan ışık için muazzam kaynakları israf ediyoruz" dedi.
Işık emisyonlarının çok fazla kaynaktan gelmesi sebebiyle, verimsiz veya gereksiz yapay ışıkta boşa harcanan enerjinin kesin miktarını tahmin etmek zor.
Ancak Uluslararası Karanlık Gökyüzü Derneği, yapay ışığın yüzde 35'inin kötü amaçlanmış veya korumasız olması nedeniyle boşa gittiğini tahmin ediyor.
Bu, yalnızca ABD'de "gökyüzünü aydınlatmak" için harcanan yılda yaklaşık 3 milyar dolara karşılık geliyor.
Aşağı yukarı her yerde şahit olabileceğimiz bu kentsel ışıltı, dünyadaki çoğu insanın doğal olarak geceleri sadece karanlık bir gökyüzü görmediği anlamına geliyor.
Ancak söz konusu kirlilik aynı zamanda aydınlık-karanlık döngüsüne sahip göçmen kuşları, böcekleri ve diğer hayvanları da etkiliyor.
Daha felsefi olarak, Prof. Kelsey Johnson ve diğer gökbilimciler bu boşa harcanan ışığın yıldızlarla olan bağlantımızı yok ettiğini savunuyorlar.
Prof. Johnson, durumun dünya görüşümüz üzerinde derin bir etkisi olduğu inancında: "Bugün büyüyen ve gerçekten karanlık bir gökyüzünü asla deneyimlemeyecek olan tüm çocuklar için çok üzgünüm."
Ve 2016 yılında yapılan bir araştırmaya göre, küresel nüfusun yüzde 80 kadarı hiçbir zaman doğal olarak karanlık bir gökyüzü görmüyor.
Işık kirliliğini önlemek ve artan ışık seviyelerini azaltmak için yasa çıkaran Slovenya'da ışıklandırılmış bir kiliseyle yakın zamanda yapılan bir proje, sorunun çözülmesinin nispeten basit olduğunu ortaya çıkardı.
Bir aydınlatma şirketi bir kiliseyi, ışık için güç tüketimini yüzde 96 oranında (1,6 kW'dan yalnızca 58 W'a) azaltacak şekilde yeniden aydınlattı.
Ayrıca, ışığı doğrudan kiliseye parlatmak için basit maskeler kullanarak toplam atık ışık emisyonunu da azalttı.
Ayrıca şirket ışığı doğrudan kiliseye yansıtmak için basit filtreler kullanarak toplam atık ışık emisyonunu da azalttı.
İnsanların iklim krizinden bahsederken ışık kirliliğinden bahsetmediğini aktaran Dr. Kyba, "Bu önemli bir kızım. Geceleri çoğumuz uyurken ışıklandırmaya harcadığımız enerji başka işlere de yarayabilir. Mesela elektrikli araçlarımızı şarj edebiliriz. Biraz zekice ve harekete geçme isteği ile yapılabilecek türden bir şey."