Ergenekon davasında İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tanıklığına izin verilmeyen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Işık Koşaner, ‘tanıklığını’ yazılı olarak yaptı. Koşaner, emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un kaos yaratma amaçlı herhnagi bir imasının bile olmadığını belirtti.
Koşaner’in el yazısı ile yazdığı, selefi emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı dönemine ait tanıklığını içeren 5 sayfalık yazılı tanıklık belgesi, dava dosyasına girdi. Başbuğ’u 1974’den beri tanıdığını ve 2010’a kadar görev ilişkisi içinde bulunduğunu belirten emekli Orgeneral Koşaner şunları söyledi:
Sayın avukat İlkay Sezer, bana sormuş olduğunuz soruları mahkemede ifade olanağı verilmiş olsaydı orada da açıklayacağım şekilde cevaplıyorum. Emekli Orgeneral Sayın İlker Başbuğ’un, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yasadışı bir örgüt adına sızdığı şeklindeki bir iddia ile ilgili, bu iddiayı doğrulayacak veya destekleyecek herhangi bir duyumum kesinlikle yoktur. Başbuğ ile katıldığım Yüksek Askeri Şûra ve Milli Güvenlik Kurulu gibi devletimizin ve hükümet üyelerinin de katıldığı üst düzey toplantılarda, Sayın Başbuğ’un devlet yöneticileri veya hükümet üyelerini baskı altına almak olarak tanımlanabilecek herhangi bir söz veya eylemine tanık olmadım. Bu tür üst düzey toplantılarda gündemde yer alan konular hakkında her katılımcı düşüncelerini, endişelerini, taleplerini, tekliflerini açıklık ve samimiyetle dile getirir. Bunlar bazen diğer katılımcıların düşünceleriyle ters de düşebilir, ancak konular samimiyet ve devlet adamına yakışan bir tarzda tartışılarak bir sonuca ulaşılır. Ulaşılan sonuç esastır ve herkes tarafından saygıyla karşılanır. Katıldığım toplantıda bunun dışında bir uygulama olmamıştır. Sayın Başbuğ’un da görüşülen konular hakkında bilgisini, görüşlerini, talep ve tekliflerini açıklamaktan başka bir söylemine veya eylemine şahit olmadım.
Emrinde görev yaptığımız sürede Sayın Başbuğ’un bana veya astlarıma, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak, kaos yaratmak amacıyla herhangi bir iması, düşünce açıklaması, söylemi veya vermiş olduğu bir emir veya talebi olmamıştır. Aksine emekli Orgeneral Sayın İlker Başbuğ, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Genelkurmay Başkanlığı yaptığı dönemlerde ülke güvenliğinin idamesini ve teröre karşı yürütülen mücadelede daha başarılı olunmasını, gerek düşünce gerekse eylem bazında daima ön planda tutmuş, ast kademeleri de emir ve direktifleriyle bu istikamette yönlendirmiştir. Emrinde görev yaptığım sürede, bana ve astlarıma devlet otoritesini zaafa uğratmak veya ele geçirmek amacıyla herhangi bir iması, düşünce açıklaması, söylemi veya vermiş olduğu bir emri, talebi yoktur.
Sayın Başbuğ’un resmi bir görev nedeniyle yurtdışında bulunduğu 12 Haziran 2009’da bir gazetede iddia olunan ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’na’ ilişkin bir haberin çıkması üzerine, soruşturma açılmasının uygun olacağını düşündüm ve Genelkurmay 2’nci Başkanı emekli Orgeneral Sayın Hasan Iğsız’a, Sayın Genelkurmay Başkanı’na ulaşarak direktifleri alması emrini verdim. Emekli Orgeneral Sayın Iğsız, Sayın Genelkurmay Başkanı’na ulaştığını ve soruşturma açılmasını uygun gördüğünü söyledi. Bunun üzerine soruşturma açılması için ben emir verdim. Olay tamamen bu şekilde gerçekleşmiş olup, farklı bir şekilde yorumlamanın ve farklı anlamlar yüklemenin bir gerekçesi yoktur. Başbuğ ve Iğsız, soruşturma açılmaması yönünde herhangi telkin veya talepte bulunmamıştır.
Silahlı Kuvvetlerimizin personeli hakkında, çeşitli nedenlerle ortaya atılan iftiralar, kaynağı belirsiz belgelere ve gizli tanıklara itibar edilerek açılan soruşturmalar, gizli kalması gereken soruşturma bilgilerinin basına sızdırılması suretiyle kamuoyunun yönlendirilmesi, bazı basın organlarının bunları fırsat bilerek ve konuları saptırarak Türk Silahlı Kuvvetleri personelini hedef alması ve olaylarla hiç ilgisi olmayan birçok personelin de anlaşılmaz bir şekilde suçlanması, doğal olarak Türk Silahlı Kuvvetleri personelini tedirgin etmiş, bu yoğun asimetrik psikolojik saldırı karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin korumasız bırakılması personelin moralini olumsuz yönde etkilemiş, personelin doğru bilgilerle bilgilendirilmesine ve iftiralara karşı savunulmasına ihtiyaç doğmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bu görev Genelkurmay Başkanı’nın görev alanına girmektedir. Emekli Orgeneral Sayın İlker Başbuğ’da basına yansıyan veya yansımayan, ancak şahit olduğum tüm konuşmalarında, sadece yurt savunmasını daima üst seviyede hazır olması gereken ve teröre karşı mücadeleyi özveriyle sürdüren, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin moralini yüksek tutmak amacıyla, doğruları söylemiş, endişeleri gidermeye çalışmış, iftiraları açıklığa kavuşturmaya ve çürütmeye gayret etmiştir.
Ergenekon davasının 18 Şubat 2013’teki duruşmasında İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in hazır bulunduğunu ve tanık olarak dinlenilmesini talep etti. İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi bu talebi kabul etmedi. Koşaner, tanıklık için geldiği Silivri’de mahkeme kapısından döndü. Bunun üzerine avukat Sezer, Koşaner’den yazılı beyan istedi. Görev süresi dolmadan kendi isteği ile istifa ederek emekli olan 27’nci Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşaner, tarihi tanıklığını kendi el yazısı ile 5 sayfa olarak yaptı.