Hatay'daki kazılarda, üzerinde Grekçe "Neşeli ol hayatını yaşa" ve "Yemeğe koş geç kalma" yazdığı iddia edilen mozaiklerin bulunmasıyla birlikte tarih ve arkeoloji dünyasında yeni tartışmalar başladı. Hatay Arkeoloji Müzesi Arkeoloğu Demet Kara bulunan mozaiklerle ilgili olarak, "Türkiye'de eşi olmayan bir mozaik. İtalya'da buna benzer bir mozaik var. Ama bu daha geniş kapsamlı. Milattan önce 3. yüzyıla ait olması açısından önemli" ifadelerini kullanırken bazı epigraflar da mozaiğin bütününe odaklanılmadığını belirterek, “Neşeli ol, hayatını yaşa” çevirisine katılmadıklarını söylediler.
Habertürk'ten Sami Akbıyık'a konuşan epigrafların açıklamaları şöyle:
Haris Rigas (Antik Yunan edebiyatı uzmanı)
“Mozaikte 3 panel yer alıyor. Ancak açıklamalarda mozaiğin bütününe odaklanılmadı. Soldaki iskeletli panelde yer alan ‘euphrosynos’, neşeli anlamına gelen ‘euphron’ sıfatının şiirsel bir versiyonu. Görselle beraber çevirisi ve esprisi: ‘Sadece ölene kadar değil sonrasında da içelim’ anlamına gelmekte.
Ortadaki panelde yer alan ‘trekhedipnos akairos’ yazısının anlamı ‘geç kalmış bir şölene koşan’... MS 1. yüzyılda yaşamış ünlü Yunan yazarı Plutarkhos’a göre, ‘şölene- koşan’ kavramı, Yunan argosunda ve Yunan ya da Roma komedyasında çok yaygın olan parasites (parazit) denilen bir insan tipini tanımlıyor.
Daha düşük statüsü olan ‘parasitos’lar dost muhabbetiyle değil, yalakalık yaparak, zenginlerin şölenlerine bedava katılırdı. Parasitos ve trekhedeipnos kelimeleri, ‘yalaka, fırsatçı, bedavacı ve soytarı’ anlamlarını da taşıyor. Öyleyse cümlenin serbest çevirisi ‘Şölene geç kalmış bedavacı’ olur...
Paneldeki iki bedavacı güneş saatine bakıp şölene geç kaldıklarını fark ediyorlar. Burada belki de başka bir espri var. Kompozisyonda ‘Geç kalmış bedavacılar gelene kadar ben içmekten öldüm, ama yine de hoşum’ mesajı verilmiş olabilir. Burası zengin bir ailenin şölen salonu şüphesiz. Roma ve Helenistik döneme ait zenginlerin şölen salonlarında bu tür esprili yer dekorasyonları çok yaygın.”
Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi (Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı Başkanı)
“İskeletin bulunduğu mozaikte ‘euphrosynos’ yazıyor. Bu özel isim de olabilir, sıfat da olabilir. Nasıl kullanıldığı net değil. ‘Neşeli durumda olan’ anlamını taşıyor. ‘Neşeli ol, hayatını yaşa’ gibi bir emir kipi yok. Ortadaki mozaikte ‘trekhedipnos’ ve ‘akairos’ yazıyor. Birinci kelimenin imlası bozuk. ‘Akşam yemeğine koşan’ anlamında okunabilir. ‘Akairos’ ise ‘zamansız’, ‘uygun zamanda olmayan’ demek.”
Prof. Dr. Evangelia Balta (Atina Helenik Tarih Araştırmaları Merkezi Başkanı)
“Rehed(e)ipnos kelimesi ‘akşam yemeğine koşan kişi’, akarios da ‘doğru olmayan zamanda’ anlamına gelir. Cümle olarak ‘geciktiği akşam yemeğine koşan kişi’ demektir.”
Doç. Dr. Fatih Onur (Akdeniz Üniversitesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı)
“Yazılar belli ifadelerin kişileştirilmiş halleri. Ortadaki figür hikâyeyi anlamamız için çok önemli. Uzun tunik giymiş kişi, bir sütun üzerindeki güneş saatine işaret ederek uzanıyor ve ‘akşam yemeğine koşturan/geç kalan’ anlamındaki ‘trekhedipnos’ kelimesi kullanılmış.
Bu aynı zamanda şölenlere sızarak beleşçilik yapan kimselere de deniyor. Hatta geç antik dönem yazıtlarından Alkiphron’da bu sözcük, ‘akşam yemeğini daha erken yiyebilmek için saatin çubuğunu ileri alan kimse’ için bile kullanılmış. Burada da bu yazarın anlattığı hikâyeye bir atıf olabilir.
Tam arkasındaki yaşlı ‘akairos’ figürü ise ‘zamansız, vakitsiz, yersiz’ olarak gösterilmiş. Zamanla ilgili bir mesajı daha da fazla vurguluyor. Bu kişi, Alkiphron’daki hikâyede de yemek saatini beklemeye sabredemeyen Trekhedipnos’un ikna etmeye çalıştığı Lopadekthambos adlı arkadaşını simgeliyor olabilir.
Soldaki figürün, yani bir şarap amforası ve ekmeklerin arasında keyif yapıyor olarak betimlenen iskeletin etrafındaki yazı ise ‘hayatı keyifli yaşayan; neşeli kimse’ demek. Bu da orta sahnedeki parazit gibi yemeğe katılmaya çalışan kişilerin, nihayetinde ölüp iskelete döndüklerinde bile yeme içmeye böyle devam edeceklerini zannediyor olmalarına kinayeli bir dokundurma yapıyor.”