İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne Sorumlu Müdür Yardımcısı olarak getirilen Sedat Selim Ay’ın 21 Şubat 1997’de gözaltınd işkence gören Ayşe Yılmaz, Birsen Kaya, Mukaddes Çelik ile şu an devlet memuru olduğu için ismini açıklamak istemeyen S.A., açıklamalarda bulundu. Gözaltına alındıklarında ağır işkenceden geçirildiklerini söyleyen mağdurlar “Polisler hakkında işkence davası açtık. Burada Sedat Selim Ay ve diğer polisleri teşhis ettik. Ancak mahkeme sonucunda çok hafif cezalar verildi. Daha sonra dava Yargıtay aşamasında düştü. AİHM’e başvurduk ve Türkiye mahkûm edildi” dedi.
Taraf'ta yayımlanan haber şöyle:
Mağdurlardan Ayşe Yılmaz artık emekli olan eski bir yayıncı. Yılmaz’ı dün Aksaray’daki evinde ziyaret ettik ve korkunç hikâyesini dinledik. Yılmaz, 1997’de öğretmenlik yapan eşi Erdoğan Yılmaz ile aynı operasyonda gözaltına alınmış. Günlerce işkence gördüklerini söyleyip, şunları anlattı: “Operasyon yapıldığı gün polisler uzun namlulu silahlarla evimizi bastılar. Beni ve eşimi gözaltına alarak Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler. Burada eşimi başka odaya alıp ağır işkence yaptılar. Sonradan öğrendim, Filistin askısına alıp dövmüşler. İşkenceler sırasında burnunda ve çenesinde kırıklar oluştu; vücudunun tamamı morarmıştı. Gözaltı sırasında polislere karşı geldiği için onu yaralı halde günlerce hücreye kapattılar.”
Yılmaz daha sonra sözü kendisine getirdi: “Ben de işkence gördüm. İşkence odasına alıp gözlerimizi bağladılar. Beni sorguya aldıklarında Asiye Zeybek Güzel’in ismini sorgu sırası tutanağında gördüm. Daha önce hiç tanımıyordum. Bizimle hiç yan yana getirmediler onu. Sonradan öğrendiğimize göre Asiye’ye önce evinde, sonra da Emniyet’te polisler tecavüz etmiş. Gözaltı süresinin ardından 15 gün sonra savcılığa çıkarıldık. Ben ve eşim suçsuz olduğumuz için tahliye edildik.”
Peki Ayşe Yılmaz, Asiye Zeybek Güzel’in yaşadığı travmayla ilgili başka ne biliyordu? Sorduk, anlattı: “Sonradan Asiye ile irtibata geçtim. Hikâyesini kitaplaştırmasını söyledim. O dönemde yayıncılıkla uğraştığım için kitabını bastım. Asiye yaklaşık dört buçuk yıl cezaevinde kaldı. Çıktıktan sonra onun tedavi süreciyle ilgilendim. Sonra da yurtdışına çıktı. Biz daha sonra işkenceci polisler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Polislerin bazıları çok komik cezalar aldı. Zaten cezaları da ertelendi. Biz de davayı AİHM’e taşıdık. Dava 2008 yılında sonuçlandı ve biz 15 biner euro tazminat aldık. Bize işkence yapan polisler arasında Sedat Selim Ay da bulunuyordu. Şimdi bu polisin TEM’de üst düzey bir göreve atanması bizi çok üzdü.”
1997’de Sedat Selim Ay’ın da aralarında bulunduğu bir grup polisin zulmüne uğrayan kadınlar Ayşe Yılmaz ve Asiye Zeybek Güzel’le sınırlı değil. Bir diğer mağdur Mukaddes Çelik’e telefonla ulaştık. Yaşadıklarını bize şöyle anlattı: “Emniyet’te gözüm bağlı günlerce işkence yaptılar. Polislerin seslerini duyuyordum ama yüzlerini göremiyordum. Hastaneye götürüldüğümde Selim Ay’ın sesini duydum ve tanıdım. Mahkeme sırasında ise bana işkence yapan polisin yüzünü tesbit edemedim. Çünkü gözlerim kapalıydı. Bize ağır işkenceler yaptılar ve yargılama sırasında ceza almadılar. AİHM’e yaptığımız başvuruda gördüğümüz işkence sabit olduğu için Türkiye mahkûm edildi.”
Aynı operasyonda gözaltına alınan ve şu anda devlet memuru olduğu için ismini açıklamak istemeyen S.A. ise yine telefonda, Taraf’a konuştu. Atılım gazetesinde muhabirlik yaptığı dönemde 22 yaşındayken gözaltına alındığını söyleyen S.A. “Bizzat Sedat Selim Ay, bana ağır işkenceler yaptı. Beni Filistin askısına astı, hastanede dövdü, koğuşumda dövdü. Bu işkencelerin hepsini raporlarla kanıtladım. On beş gün gözaltına alındıktan sonra mahkemeye çıkarıldığımda başımdan geçenleri anlattım. Sonra Selim Ay ve ekibi hakkında suç duyurusunda bulunduk. Hepsi hafif cezalarla kurtuldu. Daha sonra AİHM’de Türkiye, 33 bin euro tazminat cezasına mahkûm edildi. Selim Ay’ın yeniden bu görevin başına getirilmesi Türkiye’nin 90’lı yıllara geri dönmesi demektir. İşkenceci polis sorgularının yeniden başlaması demektir. Selim Ay’ın yüzünü ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. O işkenceyi çok iyi bilir” dedi.
Mağdurların avukatı Gülizar Tuncer ise mahkeme sırasında sahte tanıklarla davanın yavaşlatıldığını anlattı. Tuncer şunları söyledi: “Polis işkencesi davasının görüldüğü mahkemede, heyet hep güvenlik güçlerinin yararına olacak kararlar veriyordu. Yargılama sürecinde defalarca raporlar alıp duruşmalara gelmediler. Davayı zaman aşımından düşürmek istiyorlardı. Mahkeme sürerken mağdurlar duruşma salonunda tehdit ediliyordu. Hatta bizim hakkımızda da örgüt üyeliğinden soruşturma başlatıldı. Mahkeme sonunda polisler hakkında komik cezalar verildi. Daha sonra ise bu cezalar Yargıtay aşamasında zaman aşımından düştü. Sonuç olarak işkence yapan polisler ceza almadı.”
Gözaltına alınıp işkence görenlerden bir diğeri ise Birsen Kaya. Şu anda kadın şiddetine karşı aktivist çalışmalar yaptığını söyleyen Birsen Kaya TEM’de gördüğü işkenceyi Taraf ’a anlattı: “Gözaltına alındığımızda 20’li yaşlardaydım. Beni taciz edip Filistin askısına astılar. Burada dövdüler. Gözaltında kısmi felç geçirdim. Daha sora hastaneye götürdüler. Doktorlar bize rapor bile vermedi. Daha sonra hastanede de dayak yedim. 15 gün gözaltı süresinin ardından serbest bırakıldım. İşkence yapan polisler hakkında AİHM’e başvurdum ve dava sonuçlandı. Türkiye 15 bin euro tazminat cezasına mahkûm edildi. Ama ne bu mahkûmiyet kararı ne de diğerleri benim umrumda değil. Ben çocuk yaşta türlü işkencelerden geçirildim. Hiç suçum yoktu. Zaten gözaltı süresinden sonra serbest bırakıldım. Selim Ay’ın bu göreve getirilmesi bizi çok şaşırttı. Ama bu olayın peşini bırakmayacağız. Aktivist arkadaşlarımızla birlikte bu terfiyi protesto edeceğiz.”
Sedat Selim Ay’ın da yargılandığı 1997/171 esas no’lu duruşma tutanağında Asiye Güzel tanık olarak “Ben TİM-3 denilen görevlilerce ve bu davada mağdur olanlarla birlikte gözlem altına alındım emniyete götürüldüm (...) Ben yakalandıktan sonra bu birimde ters ve düz askıya alındım. Gözlerim bağlı idi. Sesinden Bayram Kartal olduğunu anladığım kişinin emri ile tecavüze uğradım” diyor. Güzel’in “Tecavüz normal bir şekilde mi yoksa ters bir ilişki ile mi” sorusuna karşılık tepkisi ise tutanaklara “Cevap veremedi. Fenalaştı yüzünü kapadı” şeklinde yansımış. Bunlara karşılık sanık Sedat Selim Ay’ın söylediği tek cümle ise “Bu ifade veren kişi, gözetim süresinde ve sonunda muayene olmuştur.”