Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal hafta sonu oynanacak Beşiktaş derbisi öncesinde basın mensuplarıyla sohbet toplantısı düzenledi. Sözleşmesinde ne tazminat ne de şampiyonluk primi maddeleri olmadığını söyleyen Kartal, Fenerbahçe camiasının bir ferdi olduğunu vurgulayarak, "Benim buradan ayrılmam, istifa etmem 1 saniye sürer" dedi.
Süleyman Arat’ın Hürriyet’te yer alan haberine göre, İsmail Kartal'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Hırsımdan, inancımdan, sinirimden dolayı gözlerim doldu. Ben bugün Fenerbahçeli olmadım. Uzun yıllar bu forma altında futbol oynadım. Antrenörlük hayatım da Fenerbahçe’nin en kötü günlerinde, 3 Temmuz sürecinde de yer aldım güzel günlerinde de yer aldım. Bu takım son şampiyon. Ne oldu da bir grup tarafından bu oyuncular protesto edilmeye başlandı? Başka bir hocanın ismine tezahürat yapılması antrenörü üzecek şeyler. Ben burayı sahiplenmişim, ben Fenerbahçeliyim. Dışarıdan gelen bir antrenör olsa bunları kafasına takmayabilir. Ancak arada bir fark var; ben bu kulübe neredeyse hayatımı verdim. Yaşananlar var; 3 Temmuz süreci, şampiyonluklar... Bu yaşananlarda belki arka plandaydım ama kalbinde olan bendim ve ben her zaman vardım. Ben bugün Fenerbahçeli olmadım.
Mağlubiyeti kabul etmeyen hırslı bir insanım. Buraya sahiplenmiş Başarılı olmak için kendini adamış Fenerbahçe’nin içinden çıkan bir insan olarak sinirlerdim, gözlerim doldu. Bazen üzülürsünüz bazen şampiyonluk da bile ağlarsınız. Hepimiz insanız; rol yapan politik bir insan değilim. Çok farklı bir şekilde, politik bir şekilde engelleyebilirdim ama olmadı. Ben net bir insanım.
Bu oyuncular şampiyon. 3-4 ayda ne değişti de protesto ediliyor. Bu tarz tezahüratlar bu takımı aşağı çeker. Gol de yiyebiliriz, 2-0 geriye de düşebiliriz. Bunlar futbolda var. Böyle bir tezahürat geldiği zaman takımı aşağı çeker. Takımını gol yese de yemese de sürekli destekleyen bir taraftar grubu ise bu takımı ileriye iter.
Çocuklar bir mesaj vermek istedi. Biz bugüne kadar hep beraber olduk. Üzüldüğümü, sinirlendiğimi anladılar. 'Hocam orada oturma çık beraber sevinelim' dedi Emre. Hep beraber kendiliğinden olan bir şey... Gol atalım da hocaya gidelim diye önceden bazı hazırlıklar olur; bu planlanan bir şey değildi. Sakatlıklar üst üste geliyor
Geçen sene ilk 7 haftalık dönemimize baktığınız zaman Sivas ve Elazığ maçı haricindeki maçlar da son dakikalarda, kılpayı çevirdiğimiz maçlardı. Net konuşuyorum biz 6 maç çok iyi oynadık, bir maç kötü oynadık. Akisar maçında mağlup olduk. Geçen sezon ilk 7 haftada full kadro oynuyorduk bu sene Akhisar maçına Emre, Volkan, Raul ve Egemen'den yoksun olarak çıktık. 4 tane en önemli oyuncunuz oynamıyor. Birçok konuda elim sıkışık. Geçen hafta maça çıkacağız, 6 stoperden 2’si cezalı, 3’ü sakat. Bazı oyuncuların yerlerini kaydırarak bir kadro belirlemem gerekiyordu.
Hakan Cinemre’yi oynatmayı düşünüyoruz. Ancak milli takımda ayak bağlarından sakatlanmıştı. Serdar’ı tam oynatmayı düşünüyoruz antrenmanda dizi dönüyor. Hepsi üst üste geliyor. Bakıyorsunuz Bruno Alves ve Bekir cezalı. Altyapıdan Mehdi’yi çağırmak istiyorduk, o da zehirlendi hastaneye yattı. Bir terslik de var. Mehmet Topal’ı stopere aldık mecburen. Bir şey olursa Gökhan’ı mı Selçuk’u mu oynatırız diye düşünüyoruz. Allah’tan olmadı.
Başkan bir kere bile aramadı şahidim Allah… Başkanın antrenmana gelmesi, futbolculara moral vermesi olumlu bir etki yapmıştır.
Bayern Münich’de Ribery sonradan oyuna girebiliyor. Chelsea’da bazı isimler sonradan oyuna giriyor. 24 kişilik kadroya sahibiz. Kendime göre bir sistemim var. 20 kişiyse kadro herkesin aynı seviyede olmasını istiyoruz. Her an herkesi oynatabilmeliyiz. 11-12 kişi üzerinde yoğunlaşırsanız diğerleri aynı derecede olmazsa sıkıntı olur. Takım olamazsınız. Uzun süre oynamayan Hasan Ali çok iyi oynadı. Webo oynuyor, Alper çok iyi durumda. Bu çocuklarla yaşayan benim. Her şeylerine bakıyoruz, koşma mesafelerine, sprintlerine, maç performanslarına... Buna göre değerlendirme yapıyoruz. Daha sonra rakiplerin tarzına, fizik, taktik gücüne göre bir strateji belirliyoruz. Forma giyemediği için üzülen, tepki koyan oyuncular da olacak. Onlarla yaşayan benim, onlara takıntılı değilim. Herkesi en iyi konuma getirmek için uğraşıyoruz.
Bazı şeyleri oturtmak için fazla mesai harcıyorum. Takımın içinin dolması lazım. Gelinen noktada pas, topla oynama yüzdesi, teknik verilerde birçok takımdan üstünüz. Skor olarak bunu kendi lehimize çevirmekte sıkıntı yaşıyoruz.
Başakşehir duran takım; kontratak yapan bir takım. G.Saray oynadı oynadı sonuç elde edemedi. Üretken değildi. Biz de aynı sıkıntıyı çekiyoruz. Kapanan, hızlı hücuma gitmeye çalışıyor. Bu böyle gitmez. Her zaman da tutmaz. Bir şeyler de üretmek zorundasınız. Bu tip takımlar bekler, gelsin üstüme derler.
Beşiktaş iyi ve coşkulu oynuyor. Saha sonuçları da onlara yardım etti. Beşiktaş'ın Türkiye'de en iyi futbolu oynadığı görüşü... Kişiden kişiye değişir. Ben buna katılmıyorum. Türkiye'nin en iyi oynayan takımlarından bir tanesi benim takımım. Gökhan Töre 3. bölgede topu tutan, ters ayakla içeri girerek rakibin dengesini bozan bir oyuncu. Bu hafta kimin oynayacağını bilmiyoruz. Kerim Frei'ın oynayacağı söyleniyor. Neyle karşılaşacağımızı göreceğiz.
Bizim Galatasaray maçında Emenike'ye yapılan harekete kırmızı kart verilebilir ama kimse konuşmuyor. Bu hafta Kadlec'e yapılan yüzde yüz kırmızı kart. Aynı şeyi biz yapsak direkt atılmıştık. Bütün bunları bir kenara koyarsak, Beşiktaş takımı coşkulu oynuyor. İyi durumdalar. Her şeye rağmen biz de iyi durumdayız.
Bu sene Türkiye'de futbol kötü oynanıyor deniyor. Herkes aynı şeyi söylüyor ama ben buna katılmıyorum. Gelen her takım kapanıyor. Oynamaya çalışan takım sayısı az olduğu için oyun kitleniyor, üretkenlik azalıyor. Kötü performanslar tabii ki olacak. Her şeye kötü diye diye kimse maçlara gelmiyor. Passolig çıktı. Kendi kardeşim bile 'maça gelmek bir ton iş, neden bunlarla uğraşayım ki' diyor ve maça gelmek istemiyor. Her şeyi böyle söylerseniz bir algı oluşur. O zaman kim gelecek maça. Kötü olabilir ama bu kötüyü hep beraber, birbirimize destek olarak düzeltmeliyiz.
Benim buradan ayrılmam 1 saniye sürer. Ne tazminat alırım ne başka bir şey. Ben Fenerbahçe'nin çocuğuyum. Boş sözleşmeyi imzaladım. Yardımcı antrenör ve futbolcuyken boş kağıda imza attım. Ne tazminat, ne şampiyonluk pirimi var. Bu sezon sonunda da mukavelem bitiyor. Bir yıllık anlaştık.
Diego, iyi ve kariyerli bir oyuncu. Türkiye ligi hakikaten çok sert. O da buraya yeni yeni adapte oluyor. 5 maç oynattık. Baktığımızda biz de eşikteyiz o da tam eşikte. Diego, 19 yaşında değil ki oynatıp futbolcuyu kazanalım. Diego oynadığı zaman bize maç alması lazım. Daha tam o kıvama gelmedi. Bu lige adapte olması lazım. Yoksa Diego'yu oynatmak için oynatıp hem futbolcuyu hem de maçı kaybetmek olmaz. Diego, çalışmalarına devam ediyor. Zaman zaman bazı antrenmanlarda zorlanıyor ama istek ve çalışma konusunda sıkıntısı yok. Hiçbir kaprisi yok.
Kuyt da yedek oturabilir. Kuyt her antrenmanda her maçta olağanüstü çalışan, maçlarda yapabileceğinin en iyisini yapan bir oyuncu. Bazı oyuncular sakatlandığı zaman bir düşüş yaşayabiliyor. Kuyt her zaman, her yerde, her şeyini verebilen bir oyuncu. Kuyt oynadığı zaman her mevkide oynayabilen bir oyuncu. Bu tip oyuncular çok azdır.
Biz maçı izledik 4. hakemin gözü önünde olup rakip antrenör de devreye giriyorsa herkesin bazı şeyleri gözden geçirmesi lazım. Antrenör müdahale etmeden 4. hakem görece ve hakemi uyaracak. Kadlec'in dizine rakibi 4. hakemin önünde basıyor. Hakem pozisyonu görüyor ama uyarmıyor bile. Görmedim diyor. Onu görmüyorsan neyi göreceksin. Kadlec rol yapan bir oyuncu değil. Gözünün önünde oluyor.