Euro Bölgesi’ni kasıp kavuran borç krizinde milyar ve trilyonların telaffuz edilmesine o kadar alışıldı ki, İspanyol bankalarının kurtarılması için 100 milyar Euro’ya ihtiyaç duyulması kimsenin uykularını kaçırmıyor.
Dünya’ya akıl erdirmek gerçekten zor. İspanya hükümeti, bankalarını tek başına kurtaramayacağını itiraf ettiği için bütün dünyadan övgü alıyor. Hisse senetleri değerleniyor. Euro prim yapıyor.
Alman özel sektörünün araştırma kuruluşu olan Köln’deki Ekonomi Enstitüsü’nün Başkanı Michael Hüther, Avrupa Birliği’nin karar alıp uygulayabilme kabiliyetini kanıtladığını söylüyor. Hüther, finans piyasasının gözüne kestirdiği İspanya’nın borç erteletmede daha fazla faiz ödemek zorunda kalmasını şöyle izah ediyor:
“Yatırımcı sadece devlet iflası ihtimalini düşünmüyor ama aynı zamanda Euro Bölgesi’nin ayakta kalamama riskini de hesap ediyor. Euro üzerinden geri ödenmeyebileceği ihtimalini dikkate almak zorunda olan yatırımcı İspanyol devlet tahvili almaktan kaçınıyor.”
Yatırımcı şimdilik bu riskten kurtuldu. Commerzbank baş iktisatçısı Jörg Kraemer ise bu ilacın yatıştırıcı etkisinin kısa zamanda kaybolabileceğini belirtiyor. Kraemer, bunu yakın geçmişte, Portekiz ve İrlanda kurtarma şemsiyesine sığındıklarında da yaşadıklarını, krizin bulaşma tehlikesini bertaraf etti diye önce rahatladıklarını, ancak rahatlamanın kalıcı olacağını sanmadığını söylüyor ve ekliyor: "Çünkü İspanya’nın hiçbir problemi çözülmüş değil.”
İspanyol bankaları, emlak balonunun patlaması yüzünden hızla büyüyen batık kredilerin altında eziliyor. Devlet bütçe açığını azaltmaya çabaladığı için bankaları kurtaracak gücü gösteremiyor. Her dört İspanyol’dan biri işsiz. Ekonomi küçülüyor. Nisanda sınai üretim, bir yıl öncesine göre yüzde sekiz oranında düştü. Jörg Kraemer resesyona başkalarının iddia ettiğinin aksine kemer sıkma politikasının neden olmadığını şöyle anlatıyor:
“İspanya yılın ilk üç ayında tasarrufa önem vermedi. Çünkü idari bölge seçimleri vardı. Bu nedenle de İspanya bütçe açığını azaltma sıralamasında gerilere düştü. Ekonomik sorunların ve piyasanın güven kaybetmesinin temelinde de bu neden yatıyor.”
Madrid hükümeti ekonomik ve mali politikalarda şimdiye kadar bekleneni verememiş olsa da, kurtarma şemsiyesinin altına sığınabilmesi için son derece ağır şartlarla karşılaşacağı sanılmıyor. Kurtarma programına kazandırılan yeni özellik ‘kaş yapayım derken göz çıkarmama’ esasına dayanıyor. Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu uzmanlarından oluşan troyka Atina, Dublin ve Lizbon hükümetlerini denetleyip bu ülkelerin ekonomi politikalarına karışabilirken, İspanya sadece finans branşındaki reformların tutarlı olup olmadığı açısından kontrol edilecek. Euro Bölgesi’ndeki dördüncü büyük ekonominin kurtarma operasyonu kredilerinden elverişli şartlarla yararlandırılacak olması iktisat uzmanı Kraemer’e göre, para birliğinin gidişatı hakkında fikir veriyor. Alman iktisatçı, ortak para bölgesinin adım adım transfer ve kefalet birliğine doğru yol aldığını söylüyor. Ancak borçların bütün ortaklara mal edilmesi, borçlu ülkelerin ekonomilerini canlandıracakları anlamına da gelmiyor. Jörg Kraemer, bu nedenle kurtarma paketlerinden söz etmenin yanıltıcı olabileceğini belirtiyor ve kriz ülkelerine şu sözlerle çıkış yolu gösteriyor:
“Euro Bölgesi’nin kenar ülkeleri ancak, realiteleri gördükleri, ekonomi politikalarını şartlara uydurdukları ve kaçınılmaz olduğu kadar acımasızca da olan tasarruf ve reform politikalarını sonuna kadar uygulayabildikleri takdirde kendilerini kurtarabilirler.” (Deutsche Welle Türkçe)