İsrail Başkonsolosu Shai Cohen Mavi Marmara saldırısı sonrası İsrailli yetkililer hakkında açılan davalar yaptırımla sonuçlanmayacağını, Türkiye ile bu konuda anlaşıldığını söyledi.
Türkiye-İsrail ilişkileri Mavi Marmara krizinden 6 yıl sonra normalleşme sürecine girdi. İsrail Başkonsolosu Shai Cohen, Türkiye-İsrail arasındaki anlaşmayı, normalleşme sürecini ve sonrası hakkında açıklamalarda bulundu.
Cohen, NTV televizyonunda katıldığı programda Mavi Marmara saldırısıyla ilgili olarak İstanbul'daki mahkemelerde dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı'nın da olduğu yetkililer hakkında açılan davalara değindi.
İki ülkenin konuyla ilgili anlaşmaya vardığını söyleyen Cohen, "Türk tarafı ile hukuki açıdan bu davaların herhangi bir yaptırımla sonuçlanmayacağı konusunda anlaşıldı" dedi.
Başkonsolos, ayrıca Türkiye'de Hamas'ın hiçbir 'askeri ya da terör' aktivitesine izin verilmeyeceği konusunda da anlaşmaya varıldığını belirtti.
Cohen'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Kesinlikle uzun süreli normalleşme olacaktır. Normalleşme her iki ülkenin ve bölgenin de yararına olacaktır. Güven tesis edilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ekonomik, ticari ve akademik konularda adım atılması gerekiyor. Son 2-3 yıl içerisinde çok çaba gösterdik. Her iki ülke arasında işbirliği için büyük çalışma vardı.
İlk bakan düzeyindeki temaslar ekonomi konusunda olacaktır. Bu yönde hareket etmek de doğru olacaktır diye düşünüyorum. Ekonomik ilişkiler çok önemli. Ekonomik ortak hükümetlerarası bir komiteyi ortaya koymamız gerekiyor. Enerji işbirliğini artırmak her iki ülkenin de çıkarına olacaktır. İsrail Enerji Bakanı Türkiye'nin doğalgaz ihracatı için iyi bir aday olduğunu söylemişti. Ekonomik ilişkilerin ortaya konmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
İkili ticaretimizden bahsetmek istiyorum. Son 3 yıl içinde yıllık 5 milyar dolarlık bir rakam var. Bu siyasi durumdan bağımsız olarak gerçekleşti. Bu Mavi Marmara öncesinin iki katıydı. Uzmanlar 8 milyar dolarlık bir ticaret hacminden bahsediyor. Bu rakamın 2-3 yıl içinde gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum. Bunun için farklı alanlar var. Önümüzdeki dönemde işbirliğinin yeniden ortaya konması gerekiyor.
2015 yılı yaz sonunda ekim ayı sonuna göre 270 bin İsrailli turistin Türkiye'ye geldiğini görüyoruz. Yüzde 170'lik bir artış var 2014'e göre. Şu anda turizmin bir krizi yaşadığı gizli bir bilgi değil. Genel durum İsrailli turistleri de etkiliyor. Normalleşme anlaşması İsrailli turistin Türkiye'ye gelmesini olumlu etkileyecektir. Dini turizmde de bir artış olduğunu düşünüyoruz.
Başbakan Netanyahu'nun geçen hafta söylediklerini ifade etmek istiyorum. Enerji işbirliğinin iki ülkenin de çıkarına olduğunu söylediğini ifade etmek istiyorum. Bizim amacımız bu çıkarları korumak.
Doğalgaz konusunda işbirliğine ulaşmak için hükümetlerarası karşılıklı görüşmeler olması gerekiyor. Bu özel bir çerçeve sağlayacak. Enerji Bakanı 3-4 veya 5 yıl içerisinde gerçek bir projenin fizibilitesinin yapılarak gerçekleştirilmesini öngörüyoruz demişti. Tabii ki sürece bakmamız gerekiyor. Öncelikli olarak doğalgaz sahalarının geliştirilmesi gerekiyor. Bunlar yapıldıktan sonra boru hattının inşasına başlamanız gerekiyor.
Boru hattı inşasından sonra, gazı istediğiniz yöne gönderiyorsunuz. Tüm bunların yapılması gerekiyor. Bu süreç 3-5 yıl sürebilir. Şimdi herkes doğalgaz alanlarının geliştirilme çalışmalarının başlatılmasını umuyor. Bu herkes için önemli bir durum. Bu sadece İsrail ve Türkiye'nin değil tüm bölgenin yararına olacaktır. Enerji işbirliğinin Kıbrıs, Yunanistan, Mısır ve Filistin'in faydasına olacağını düşünüyorum.
İsrail ve Türkiye, Ortadoğu'nun istikrarı için anahtar ülkeler. İki ülkede ortak fikirleri olan demokratik ülkeler. İran tehdidinin devam ettiğini görüyoruz. Nükleer programı şimdilik kontrol altına alındı ama farklı konularda tehdit devam ediyor. Bu bölge ülkelerinin hoşuna giden bir şey değil.
Suriye'de 3 tane kırmızı çizgimiz var. İsrail'in politikası Suriye'nin içişlerine müdahale etmemek yönünde. Golan tepelerinde hiçbir terör varlığına izin vermeyeceğiz. İkinci kırmızı çizgimiz hiçbir şekilde ağır silahların ve stratejik silahların terör örgütlerinin eline geçmesine izin vermemektir. Üçüncü olarak da hiçbir kimyasal silah kullanılmasına ya da varlığına izin verilmemesi. Suriye'deki kimyasal silahlar bölgenin tamamı için çok tehlikeli. Suriye'nin geleceğine yönelik kararı da Suriye halkının vermesi gerekiyor.
Davalar bizi yakından ilgilendiriyor. İsrailli askerler ve siyasiler aleyhine bir çok dava açılmış durumda. Türk tarafı ile hukuki açıdan bu davaların herhangi bir yaptırımla sonuçlanmayacağı konusunda anlaşıldı. İki taraf arasında bu konuda karşılıklı bir anlayış olduğunu söyleyebilirim. Bu İsrail için çok önemli bir konu. Gelecekteki atılacak siyasi adımlar için de önem ifade ediyor.
İsrail'in Hamas konusundaki duruşu uzun zamandır biliniyor. Biz Hamas ile terör örgütü olarak mücadele ediyoruz. Türkiye geçtiğimiz günlerde Atatürk Havalimanı'nda bir terör saldırısıyla karşılaştı. Bu durumda Türkiye'nin İsrail'in durumunu çok iyi anladığını düşünüyorum.
Türkiye ile Hamas'ın hiçbir askeri ya da terör aktivitesine izin vermeyeceği konusunda anlaşıldı. Buna Türk topraklarında para toplanması da dahil. Özellikle İsrail'e olmak üzere Türk topraklarından hiçbir eylemde bulunmalarına izin verilmeyeceği konusunda bir söz verildi.
Aynı zamanda şunu da anlamak gerekiyor; Hamas Türkiye'nin bir parçası değil, Türkiye Hamas'ın Gazze ya da başka yerlerde yaptıklarından sorumlu değil.
Türkiye Hamas'ın sadece topraklarında yaptıklarından sorumlu olarak bu konuda iki tarafın bir anlaşıya varmış olması çok memnuniyet verici. Anlaşmaya göre Hamas Türk topraklarından hiçbir eylemde bulunmayacak."