İşsizlik korkusu yayılıyor; farklı mesleklerden insanlar anlattı

İşsizlik korkusu yayılıyor; farklı mesleklerden insanlar anlattı

Covid-19, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada kapitalizm, küreselleşme, neoliberal politikalar, sosyal devlet, bireyselleşme gibi konu başlıklarını yeniden tartışmaya açtı. İnsanlar, bir yandan salgından sonra dünyanın nasıl şekil alacağını, bir yandan yaşamlarının nasıl değişeceğini düşünüyor.

Ancak daha sıcak ve somut bir yaşam kaygısı, tüm bunları düşünmeyi erken kılıyor. İzolasyon günlerinin başlamasıyla, başlangıçta sadece “gündelik işlerde çalışanlar ne olacak?” soruyla gündeme gelen geçim derdi, artık kendi işini kurmuş ve kendi yağında kavrulmaya çalışan küçük işverenden, buralarda çalışanlara, maaşlı ve güvenceli bir işte çalışanlardan, çalışamayanlara kadar herkesin ortak sorunu. Zaten işi olmayanlar, işini kaybetmekten korkanlar, saat karşılığı çalışanlar, turizmciler, lokantalar ve hatta “devlet ne kadar dayanabilir” diye kaygılanan kamu görevlileri, izolasyon günlerinin uzaması hatta sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi durumunda, kısa vadede neler olabileceğini düşünüyor. Farklı sektörlerde çalışan, dışarıda çalışmak zorunda olan, evinden çalışmayı sürdüren, çalışamayanlar yaşadıklarını T24’e anlattı. İsimler gizli ve hatta rumuzlar değiştirilmiş durumda çünkü zaten işini kaybetme korkusu yaşayan insanlar, bir yandan sesinin duyulmasını istiyor diğer yandan elindekini de kaybetmekten çekiniyor:

İstanbul’da vakıf üniversitesi çalışanı: Her vakıf üniversitesi aynı değil. Bizdeki durum vahim… Bir çok üniversitede okutmanlar, uzmanlar sabit maaşla çalışıyor. Bazı üniversitelerde, bizimki de dahil farklı sistem var. Taban maaş artı 12 saat dersin üzerine çıkınca normal bir gelir elde edilebiliyor. Tek gün rapor alsam ek ders kesintisi yaşanıyor ve gelirimden oluyorum. Şimdi online ders sistemine geçilecek ama herkese online ders verilmeyecek. Bu durumda normal bir gelir elde edilemez. Taban maaşla çalışmayan, sözleşmeli hocalar da var. Bunlar online ders veremezse tek kuruş maaş alamayacaklar. İstanbul’da tek başına yaşayan, kira ödeyen birçok sözleşmeli arkadaşımız var. Bu süreçte iş bulmaları da mümkün değil.

Ankara’da 4 yıldızlı otelin genel müdürü İ.K.: Rezervasyonlar doğal olarak iptal oldu. Bundan sonra kaç ay boş kalacağımız belli değil. Otel sahiplerinin tek işi bu. Doğal olarak buradan para kazanıyorlar. Elbette kendileri için yetecek malvarlığına, güce sahiptirler. Ancak otel için ne olur bilemiyorum. Bu ay ödemeleri yapmamam tavsiye edildi ancak tüm maaş ödemelerini yaptık. Kendileri de ikna oldu. Şimdi önümüzde daha temel bir sorun var. Maaş desteği alamazsak devletten, 45 çalışandan 15’ini göndermek zorundayım. Birkaç ay daha uzarsa bir 15 daha. Yok bunu yapmaz da direnmeye çalışırsam sonbahar gibi otelin kapısını kapatmak zorunda kalırız. Patronların bunu karşılayacak maddi güçlerinin kalmayacağını biliyoruz. Bir holding değil, tek işi bu olan insanlar. Ücretsiz izne çıkartsam personel ne yiyecek, ne içecek. Tek çare maaş ve sigorta desteği, başka yol gözükmüyor. Borçlanarak bu süreci atlatsak, borç ödeme vakti gelince ne yapacağız. Ne zaman işlerin açılacağı belli değil ki. Belli ki en geç biz kazanmaya başlayacağız. Umudumuz çok az maalesef.

Ajans çalışanı H.G.: İlk hafta ofisten çalışmayı sürdürdük. Küçük bir ajans burası… Geçici işler yapanlarla birlikte 8-9 çalışanı var. Patronlar da bizimle birlikte çalışıyor. Şimdi evden çalışıyoruz ancak gelecek ay için kaygılız. Gelen işlerin çoğu iptal edildi. Gelecek ay için yeni iş alma şansı yok zira bütün sektörler durmuş durumda. İlk etapta geçici işler yapanlara iş verilmemeye başlanacaktır. Bu durumda onlar nereden, ne kazanacak bilmiyorum. Üretim olmayacak. Bizim durum da birkaç aya netleşir. Belki hepimiz fedakârlık yapıp, daha az kazanmayı tartışabiliriz. Bunu tartışabileceğimiz bir ortam var ajansta. Sadece işlerin açılmasını umut ediyoruz.

Simitçi Adem Y.: Hala her sabah fırından iki tepsi simit alıyorum. Açıkçası her sabah benden alan taksiciler, dolmuşçular dışında alan kalmadı. Açıktan satıldığı için insanlar tedirgin. Pastaneden daha temiz aslında ama dün yarım tepsi dışında satamadım ve zarar ettim. Böyle giderse nasıl eve ekmek götüreceğiz, bilmiyorum.

Taksici Halil A.: İşler yüzde 90 azaldı. Başta minibüse, otobüse binmeyenler gelip biniyordu, işler açıldı. Bir yığılma oldu. Ama şimdi herkes sokakta. Ancak duraktan binenler, gelip bankaya, markete gidiyor. Başka binen yok. Ben şoförüm. Gececi arkadaş var bir de. Günlük hasılatı bölüşüyoruz araç sahibiyle. Araç sahibi rahat… Kendi aracı, dışarı çıkmıyor. Ev kendisinin. Geçinir gider. Bizde maaş yok, gelir yok. Allah büyük, bekliyoruz.

Çalışmazsam ne yapacağım?

Satış temsilcisi Y.K.: Çalıştığım şirket, çok düşük bir taban maaş, satış olması halinde ciddi bir prim ödüyor. Bu ayı bir biçimde geçirdik. Gelecek ay için satış olmayacağını tahmin ediyoruz. Nasıl satalım? Bu durumda kaç arkadaşın taban maaşı ödenir, ne kadar süreyle ödenir bilmiyorum. Evdeyim ve işleri telefonla hallediyorum ama nafile. Kim, ne alacak bu durumda? Dönüşte bir işim olur mu bilmiyorum?

Set çalışanı H.T.: Setlerin bütünüyle durdurulması isteniyor ama ban yevmiye ile çalışanlardanım. Bütünüyle durursa ne yiyeceğiz, ne içeceğiz. Birikmiş paramız mı var bizim, hiçbir şey yok elimizde. Günlük çalışıp yaşıyoruz. Kaygılananları da anlıyorum elbette ama onlar bizi anlıyor mu emin değilim. Benim de canım değerli ama stok yapıp da eve kapanamıyorum, gidip çalışmam lazım. Çalışmazsam kirayı da ödeyemem, eve ekmek de getiremem. Zaten o durumda sokaklara vuracağım kendimi, ne iş olsa yapacağım, ne yapayım. Her şeyi bir arada düşünmek gerekiyor.