Diyarbakır’a hem Nevruz’u izlemeye hem de seçimin nabzını tutmaya gittim. İki yıldır gitmemiştim; değişiklikleri yerinde görmek, kahve sohbetleri yapmak,esnafla, gençlerle,farklı görüşe sahip seçmenlerle konuşmak istedim.
Diyarbakır değişmiş, değişimi görmemek mümkün değil. Hendek olaylarından sonra seçilmiş eş başkanların yerine atanan kayyım ve merkezden gelen büyük ekonomik destekle devletin daha önce elini sürmediği alt yapı çalışmaları hızla bitirilmiş, havaalanı, çevre yolları, caddeler, kaldırımlar yapılmış. Devletin ‘sihirli değneği’ bir anda Diyarbakır’a değivermiş. Yeni mahalleler, iç içe geçmiş siteler, birbiri ardına açılan alışveriş merkezleriyle farklı bir görünüme bürünmüş. Doğu’nun merkezi Diyarbakır artık bir metropol... Hükümete sorarsan kayyım atandıktan sonra yapılanlar bir başarı hikayesi ama HDP’ye oy verenlere sorarsanız kayyım atanmadan önce seçilmiş belediye başkanlarının zaten yapmak için projelendirdiği, bütçeye koyduğu ama devletin kaynak aktarmadığı, zorluk çıkardığı, yaptırmadığı, ihmal ettiği yatırımlar.
Şehrin bir de öteki yüzü var tabii. Tamamen yıkılmış ve girilmesi yasak Sur Mahallesi. Dönemin Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu’nun ‘ Toledo’ yapacağız dediği Sur, henüz 'Toledo' olmaktan çok uzak. Mahallenin etrafı beton duvarlarla çevrilmiş, girilemiyor.
Bir de garip bir durum var. Sur'a girilmemesi için sokakları beton duvarlarla kapatmışlar ve bu duvarlar seçime girecek muhtar adaylarının tanıtımına yarıyor. Gelin görün ki aday var ama mahalle yok!
Sur içinde kalan Savaş mahallesinde çocukluğu geçmiş bir Diyarbakırlı restorasyon çalışmalarından şikayetçi. “Her yeri tek tip yapıyorlar. Eskisi de güzel değildi belki ama mahallenin içinde eski Diyarbakır evleri vardı. Onları korumadılar. Ruhu gitti, havası gitti “ diyor. Kişiliksiz binalar, kimliksiz sitelerle yeniden bir şehir kurulmaya çalışılıyor.
O giden ruh döner mi bir gün? Eskisi gibi sokaklara tabure atılıp barış konuşulur mu? Küskünlük, hüzün geçer mi? Yanına yaklaştığım görmüş geçirmiş Diyarbakırlılar sözlerle değil gözlerle anlatıyorlar hüznü. Yaşlı bir Diyarbakırlının “ ölü balık taklidi yapıyoruz “ sözü çok anlamlı.
Siyasi gelişmeler, hapishanedeki siyasetçiler, ölüm oruçları ve seçim... Yine sorulamaz, sorulsa da cevap alınamaz olmuş. Eskisi gibi. Kim kazanır sorusuna yine bakışlar cevap veriyor. Seçimden çok ekonomik kriz ve işsizlik dillerde. Diyarbakır’ın yeni yapılan görkemli caddelerinin arka sokaklarında ise işçi pazarları kuruluyor. Gençler bir umut günlük iş bekliyor.“ Her yeri vuran kriz Diyarbakır’ı iki kat vuruyor” diyor konuştuğum Diyarbakırlılar.
Kayyımın gelmesiyle belediyede çalışan ve HDP’ye yakınlığı bilinen çok sayıda işçi işten çıkarılmış. Kalabilenler ise çok dikkatli davranmak zorunda. Konuştuğum belediye işçileri Nevruz kutlamalarına gitmelerinin yasak olduğunu, giderlerse işten hemen atılacaklarını söylediler. Yasaklarla akıyor günlük hayat Diyarbakır’da.
Bu seçimde adaylar ne vaat ediyor? Hem HDP’nin hem de AKP’nin adaylarını ziyaret ettim. Halka vaatleri nedir? Yarın T24’te...