Sözcü'den Özlem Güvemli'nin haberine göre sürecin aktif ve katılımlı bir şekilde ilerleyeceğini belirten Polat, “Tasarım projelerimizin tamamında yarışma ve benzeri katılımcı süreçlerle ilerleyeceğiz. Yarışma süreci demek sadece yarışma yapmak değil. Amaç; kamunun ve ilgililerin, profesyonellerin ya da halkın veri üreterek, hayal kurarak aktif olarak katılımının sağlanması. Sonuçta bir proje üzerinde anlaşılacak ama kurgulama süreci de en az bunun kadar değerli. Yapmak kadar düşünmek, hayal etmek, tasarlamak da önemli. Bizde kapalı yapılar olarak düşünülen bu projeleri, modern anlamda çağımız açısından açık kurumlar olarak düşünmeliyiz. Kamuoyu tarafından aktif katılım ile bir düş projesi olmasını, tasarlarken heyecanı yükseltmeyi hedefliyoruz. Proje oluşmaya başladığında kamuoyu ile en etkin şekilde paylaşılacak, ortak bir duygunun ürünü olacak. Hayal gücünü cesaretlendirmeliyiz” diye konuştu.
Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı altında yürütülen çalışmalar hakkında da bilgi veren Mahir Polat 300'e yakın restorasyon, çevre düzenlemesi, rekonstrüksiyon, müze tasarım, sivil mimari eser projesini mercek altına aldıklarını söyledi. Bu projelerin tamamını hem yaklaşım hem de vizyon açısından incelediklerini ifade eden Polat, “Kültürel miras koruma alanında ne yazık ki Türkiye'de fonksiyon verme, hayata kazandırma temel sorun. Restorasyon çalışması bittikten sonra yapıların nasıl değerlendirileceği, toplum tarafından nasıl ele alınacağı, hayata nasıl katılacağı konusunda kentin ihtiyaçlarına göre özellikle kadınların, çocukların ve gençlerin bu alanları kullanması hassasiyeti ile fonksiyonlarını tekrar kazandırma amaçlı değerlendirmeye başladık. Tarihi yapılar insanlardan ve yaşamdan koparılarak korunamaz, tarihi yapılar da insanlar içindir ve acil olarak gündelik yaşama dahil edilmelidir. Tarihi yapılar hayata değer katacak, ilham verecek duygularla yüklüdür” dedi.
Kentteki yaygınlıkları açısından bakıldığında bugüne kadar dikkate alınmamış ve aşırı tahrip edilmiş tarihi çeşmeler konusuna özel bir önem verdiklerini belirten Polat, “Hem kentlilerin hem de farklı paydaşların çok fazla dikkate almadığı, kentsel vandalizmin en çok etkisini hissettirdiği çeşmeleri korumak ve İstanbul'un hazineleri olarak baktığımız bu yapı grubuna gerekli özeni göstermek için çok özel bir çabamız olacak. Bu konuda İstanbul'un yüksek entelektüel kültürel miras duyarlılığına sahip insan potansiyelinden yararlanacağız. Genelde kentsel aktivizme, bu konu açısından da sosyal medya aktivistlerinin çabalarına büyük saygı duyan birisiyim. İnsanların kendi yaşamlarının içine giren bu çeşmelere sahip çıkacakları modeller üretmeye çalışacağız” diye konuştu. Polat, sarnıçlarla ilgili de çalışmalara başladıklarını da söyledi.
Polat, daha önceki dönemde çok dikkate alınmayan ve sürekli bir tahribatın söz konusu olduğu Osmanlı kültürel mirasının en önemli konularından sosyal tarihe de ciddi etkisi olan Osmanlı mezarları ve hazireler konusuna da eğilecekleri kaydetti. Tarihi mezarlıkların ve külliyelerin bahçesinde kalan hazirelerin ciddi düzeyde tahribata uğradığına dikkat çeken Polat “Özellikle Karacaahmet, Eyüp, Kozlu mezarlığı gibi büyük ölçekli alanlarda mezarlık ölçeğinde restorasyon ve koruma yöntemleri geliştirmek gibi bir planımız var. Bunun için uzmanları dahil edeceğimiz açık bir süreç yaratacağız, çalıştaylar, buluşmalar, fikir platformları oluşturacağız. Bu alana özgü detaylı bir çalışma olacak. Mevcutların sağlamlaştırılması ve korunmasını sağlayıp yeni gömü ile tarihi mezarların tahrip edilmelerinin önüne radikal bir şekilde geçeceğiz. Daha önce Mezarlıklar Müdürlüğü'nün yetkisinde olan bu konuyu yeni dönemde Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı ve Mezarlıklar Daire Başkanlığı'nın eş güdümü ile yeniden ele alacağız. Tarihi mezarların envanterinin çıkarılması burada yatan şahısların kent tarihine mal olmuş bu çok değerli insanların İstanbul'un kent belleğinde doğru yere oturmasını sağlayacak bir kılavuz oluşturulması çok önemli. İstanbullular bu şehrin tarihinin içinde yaşamalı” dedi.
Polat, İBB bünyesinde çalışmaları süren müze projelerine de değindi. Yapımı devam eden İstanbul Kent Müzesi projesini özel bir önem verdiklerini, özellikle sosyal tarih ve toplumsal hafıza açısından insan hikayelerine, deneyimlerine odaklanan, İstanbulluluk üzerine düşünmeye, hafıza kaynakları üretmeye açık bir alan olması için çalışacaklarını, Feshane'nin Tasavvuf Müzesi'ne dönüştürülmesi için başlayan çalışmaların da hızlandırılacağını söyledi. Özellikle İstanbul kent kültüründe çok önemli yeri olan tasavvuf ve İstanbul ilişkisine her açıdan eğilecekleri, bu kent tarihinin hak ettiği bir duygu müzesi üretmek istediklerini söyledi.
Tekfur Sarayı Müzesi'nin yakında resmi açılışının yapılacağını duyuran Polat, Yenikapı'daki liman batığından çıkarılan buluntularla ilişkili İstanbul Şehir Müzesi'nin projesinin katılımcı süreçlerle yeniden değerlendirileceğini söyledi. TGC'nin Basın Müzesi binasının da restore edilerek elden geçirileceğini dile getiren Polat, restorasyonu süren Yerebatan Sarnıcı'nı da kentsel estetiği nedeniyle önemsediklerini ve daha yaratıcı şekilde kullanmak için proje çalışması başlattıklarını belirtti. Özgür düşünce ve tahayyül için büyük değeri olduğunu düşündükleri karikatür konusuna özel önem vereceklerini, Karikatür Müzesi'nin yepyeni bir formatta, çağdaş ve katılımcı niteliği olan bir müze olarak yeniden ele alacaklarını, bu konuda çalışmalara başladıklarını dile getirdi.
Ataköy'de Millet Bahçesi içinde kalan tarihi Baruthane yapılarının restore edileceğini kaydeden Polat “Bu bölgede halihazırda restorasyon ihtiyacı olan 4 tarihi yapıda fonksiyon açısından tematik çalışma yapma imkanı var. Özellikle dezavantajlı mahallelerde yaşayan kadınlar ve çocuklar için eğitim ve sosyal fonksiyonlu bir alan oluşturmak mümkün. İhtiyaç da var. Oralar çok rehabilite edici alanlar. Hem tarihi yapı korunacak hem de sosyal bir fonksiyon verilecek” dedi.