İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Atatürk Havalimanı'nda pistlerin sökülerek ağaç dikimi yapılmaya başlanması hakkında konuştu. "Daha 1/100000'lik planın uygulaması bile yapılmadan orada ihaleler yapıldı, müteahhitler içeri sokuldu, bazı yerlerde düzenlemeler yapıldı, bunlar tümüyle yasaya aykırı ve bu yasaya aykırılıklar ilerde dava açma sürecinde başlı başına değerlendirilecek olan konulardır ve bunların değerlendirildiği aşamada da belediyelerle işbirliği yapılmamış olmasının da sonuçları ortaya çıkacaktır" diyen Durakoğlu, 29 Mayıs İstanbul'un Fethi'ni kutlamak üzere ağaç dikimi yapılıyor olması hâlâ hukuka aykırılıkları oluşturuyor. Çünkü henüz bir uygulama imar planı ortada yok!" diye konuştu.
Sözcü yazarı Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtlayan Durakoğlu, "Halkın, uzmanların ve ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarının yıkılmasına ve yerine “millet bahçesi” yapılmasına karşı çıktığı, “kamu yararına olmayan projeler hukuka aykırıdır” dediği Atatürk Havalimanı pistleri ısrarla kırılarak millet bahçesi yapımına başlandı. Acaba bu girişim nasıl durdurulabilir, böyle bir imkan olacak mı?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Bu plan değişikliğinin gerçekleşmesinden sonra Cuma gününden itibaren askıya çıkarılacaktır, 30 günlük askı süresi var, bu sürenin sonunda dava açılabilir, dolayısıyla bir “tesis edilmiş işlem” söz konusu olacak ve Danıştay'da, idari mahkemelerde açılan davalar tesis edilen işlemlerin iptali amacıyla açılır, o nedenle bu davaların açılması olanağı doğacak. Öyle sanıyorum ki, geçmiş uygulamalarında gördüğümüz kadarıyla bu yetki –plan değiştirme yetkisi- belediyenin elinden alınarak verildiği için ve çıkarılan yeni planın da Belediye ile herhangi bir işbirliği yapılmaksızın gerçekleşmiş olması nedeniyle için İstanbul Büyükşehir Belediyesi özellikle teknik anlamda, yerel yönetim anlamında itirazlarını yapacaktır ve bu itirazları daha sonra da hiç kuşku duymuyorum ki yargıya taşıyacaktır.
Zaten bu plan yapılmadan önce Ekrem İmamoğlu da bu açıklamayı yapmıştı. Bunda bir sıkıntı yok, aynı şekilde Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası'nın da yine kendileri açısından –yine teknik bakımdan söylüyorum- plan değişikliğini yargıya taşıyacaklarını ben biliyorum ve bu anlamda hiç kuşku yok ki hukuki gerekçelerini ortaya koymak bakımından da bizim de aynı şekilde davranışımız beklenmelidir. Bunun için söylediğim gibi planın askıya çıkmasından, kesinleşmesinden sonra davalar açılacaktır.
Ancak, bu işin hukuka aykırı olan bir başka yanı da herhangi bir plan olmaksızın, bir projeden bahsetmiyorum, plan bile olmaksızın yapılıyor olmasıdır, kaldı ki bakın teknik olarak söylüyorum; değiştirilen plan 1/100000'lik plandır, böyle bir planla uygulama yapılmaz. 1/100000'lik plan uygun 5000'lik, en son 1000'lik planların çıkması lazım, uygulama planı odur, oralara gelmiş olması gerekiyor ki uygulamayı yapasınız.
Ancak daha 1/100000'lik planın uygulaması bile yapılmadan orada ihaleler yapıldı, müteahhitler içeri sokuldu, bazı yerlerde düzenlemeler yapıldı, bunlar tümüyle yasaya aykırı ve bu yasaya aykırılıklar ilerde dava açma sürecinde başlı başına değerlendirilecek olan konulardır ve bunların değerlendirildiği aşamada da belediyelerle işbirliği yapılmamış olmasının da sonuçları ortaya çıkacaktır.
İşin hukuki yanı bu, dolayısıyla baktığınız zaman 29 Mayıs İstanbul'un Fethi'ni kutlamak üzere; rekreasyon alanı olarak, alt yapı alanı olarak ya da millet bahçesi olarak yapılması düşünülen yerlerde ağaç dikimi yapılıyor olması tamamen, bugün itibariyle dahi, yani planın çıkmış olması halinde dahi hala hukuka aykırılıkları oluşturuyor çünkü söylediğim gibi henüz bir uygulama imar planı ortada yok!
Bana öyle geliyor ki işin tartışılması gereken başka yönleri de var, bunlardan biri İstanbul Havalimanı'nın yapılmasından sonra ortaya çıkan durum. İktidar değişikliği ihtimali tedbir almaya itmiş olabilir Ona olan tepkinin, özellikle de belirli yerlere hiç de zorunlu olmadığı halde bir kaynak aktarımı amaçlama nedeniyle yapıldığı anlaşılan bir havaalanının, şimdi geleceğe yönelik bir gelir elde etme projesinin de parçası olması nedeniyle Atatürk Havalimanı'nın açık kalmasının ortaya çıkarabileceği durum da ayrı bir tartışma konusu.
Yapılan bütün itirazlar sırasında özellikle müteahhitlerle, İstanbul Havalimanı'nın yapılışı sırasında “yapılış yöntemine ilişkin sözleşmenin” ortaya çıkmamış olması, bütün ısrarlara rağmen bu sözleşmelerden bizim haberimizin olmaması, gelir ortaklığı dediğiniz şeyin hangi süre içerisinde, hangi koşullarda, nasıl ve ne biçimde yapıldığı, dolayısıyla gerçekten Avrupa yakasında ikinci bir havalimanı olmasına izin verilip verilmediği, böyle bir çekincenin sözleşmede olup olmadığı konuları kuşkusuz son derece önemli. Ama bilgi sahibi olamıyoruz, hükümet şeffaf değil, öyle anlaşılıyor ki bir iktidar değişikliğinde anlatmaya çalıştığım gelir ortaklığının yeterince verimli olmayacağı endişesi, özellikle de Atatürk Havalimanı'nın yeniden açılma ihtimalinin bulunması, bu ihtimalin İstanbul Havaalanı'nı önemli ölçüde sekteye uğratacağı gibi gerçeklikler şimdi hükümeti bu anlamda bir tedbir almaya itmiş olabilir, bu plan değişikliği de bunun bir parçası olabilir, konuyu bir de bu açıdan irdelemek gerekiyor. Atatürk Havalimanı işletilmeyecek idiyse, bir millet bahçesine çevrileceğini kendileri biliyor idiyse, İstanbul Havalimanı'nın isminin Atatürk Havalimanı olarak konulması mümkün iken bunun hiç akla getirilmemiş olması öyle anlaşılıyor ki Atatürk Havalimanı'nın “Atatürk” ismine ilişkin bir başka çekinceyi de ifade etmektedir. Yani 2023'ü kendileri için önemli bir milat sayan, değişimin tarihi olarak nitelendirilen bu rövanş anlayışının bir parçası da öyle gözüküyor ki Atatürk ismine ilişkin bir refleks ortaya çıkmış, bir rövanş duygusunun ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor. Ben yapılan işlemlere böyle bakıyorum ve sonuç itibarıyla söylediğim gibi işin başından itibaren hukuka uygun hiçbir işlemin yapılmamış olması nedeniyle çıkarılan planların askıya çıkmasından sonra, askının son gününden itibaren başlayacak iptal davası açılması şeklinde pek çok kurum gibi bizim de harekete geçmemizi temin edecek bir sonuç ortaya çıkacaktır."
Durakoğlu, “Atatürk Havalimanı'nın millet bahçesine dönüşmesi için imar planında yapılan değişikliğin en başta yapılması gerekiyormuş. “Yıkmaya başladım, ona göre de imar planını değiştiriyorum” deme konusunda bir yaptırım yok mudur?” sorusuna da şöyle yanıt verdi:
“Sadece TAV Havalimanları Holding'e “kira sözleşmesi bitmeden kapanması nedeniyle” devletin ödeyeceği para 389 milyon avro! Devlet tarafından yapılan bir ihale bu, sonuç itibarıyla bu planın iptali aşamasına gelindiğinde bütün bunlar ortaya serilecektir. Ancak planın ortaya çıkmış olması önemlidir, bir işlem tesis edilmiştir, artık bir şikayetin yapılması söz konusudur. Şu tartışılabilir; ortada bir plan, bir proje olmadan bu ihale nasıl yapılmıştır, kimler yapmıştır, ihaleyi alanlar neyin ihalesini almışlardır? Bırakın projeyi –ortada bir proje olmadığı anlaşılıyor- ortada bir planın bile olmadığı bir aşamada bütün bunların nasıl yapılmış olduğu kuşkusuz şikayetin konusu olabilir. Burada bir de “kamu yararı ilkesi” var, yapılan işlemin ne denli kamu yararına uygun olup olmadığı da dava sırasında tartışılacaktır. Havaalanı olarak açılmış, işleyen, metrosu, ulaşımı, pek çok şeyi tamamlanmış olan bir alan için şimdi oranın sadece millet bahçesi gibi bir alana dönüştürülecek olmasında ne gibi bir kamu yararı olabilir, bu tartışma konusudur.
Havalimanı'nın hala yepyeni duran binalarını da yıkacaklar mı? Sanmıyorum, Plan 377 hektarlık alanın havaalanı olarak kalmasını öngörüyor, 500 hektarlık bir alanı ayırıyor, oralarda yeni yapılar yapılmasını öngörüyor. Dolayısıyla alanın ve bazı pistlerin bırakılması ihtimal dahilinde, Şehircilik Bakanı Murat Kurum da “Bir pist açık kalacak” açıklaması yaptı. Kırılan pistler de sonradan geri yapılabilir. Eğer mahkeme bu yapılan planın hukuka uygun olmadığına, iptaline karar verirse zaten eski haline getirilecektir, oraya millet bahçesi de yapılamaz, söyledikleri gibi bir kentsel alt yapı alanı olarak düşünülen şeyler de yapılamaz, başka çözüm söz konusu değildir, 1/100000'lik planla uygulama yapılmaz, bu çok net, 1/ 1000'lik plan uygulama planıdır ve o olmadan uygulama yapılamaz, inşaata başlanamaz. Elindeki yetkiyi bile kullanmadan, 1/100000'i bile yapmadan ihaleye çıkan, o ihale sonucunda da 29 Mayıs'a yetiştirilmeye çalışılan bir uğraştan söz ediyoruz. Dolayısıyla bütün bunlar hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen şeyler.”
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.