"Medrese" adı altında açılan kurum sayısının artmasına tepki gösteren İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, "Türkiye’nin özellikle laik yapısının değiştirilmesi konusundaki özel çabalardan biri. Anayasada yazılı laik devlet ilkesine aykırı bir yapılanma olduğu kanaatindeyim" dedi.
Cumhuriyet'ten Sefa Uyar'ın haberine göre, son dönemde medrese adı altındaki kurumların sayısının artması, hukuki tartışmayı beraberinde getirdi.
3 Mart 1924’teki devrim yasalarının ardından mahalle mektepleri ve medreseler kapatıldı. Ancak “medrese” adını kullanan yapılar varlığını sürdürüyor. Son olarak Diyarbakır’da Alimler ve Medreseler Birliği’nce “Şeyh Ahmed Şorşibi Külliyesi” adıyla medrese açıldı. İslami İlimler Merkezi’nin “Sultanahmet Medresesi” adını verdiği merkez ise “e-medrese” ile çevrimiçi program yürütüyor. Bu gelişmeler, medreselerin hukuki durumunu yeniden gündeme getirdi. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, bu yapılanmaların, Cumhuriyet ile birlikte oluşturulan temellerin zayıflatılmasına yönelik çabalar olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Tevhidi Tedrisat Yasası’na aykırı, eğitim anlayışımızı başından sonuna kadar değiştirecek bir çaba olarak görüyorum. Asıl hedefin, bazı kitlelerin konsolide edilmesine yönelik seçim çabaları olduğu kanaatindeyim. Türkiye’nin özellikle laik yapısının değiştirilmesi konusundaki özel çabalardan biri. Anayasada yazılı laik devlet ilkesine aykırı bir yapılanma olduğu kanaatindeyim.”
Hukukçu Celal Ülgen ise Türkiye’nin, Atatürk’ün aydınlanma devrimleri ile çağdaşlaşma yoluna adım attığını, bunun en önemli adımlarından birinin ise Öğretim Birliği Yasası’nın kabul edilmesi olduğunu vurguladı. “Laik eğitime geçiş önemli ölçüde sağlanmış oldu. Medreselerin kapatılmasıyla bütün okullar, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı” diyen Ülgen, söz konusu yasanın, anayasanın 174. maddesiyle “devrim yasaları” kapsamında korunduğunu anımsattı.
Ülgen, “Medreselerin yeniden açılması, Cumhuriyet Aydınlanmasına ve Atatürk devrimlerine meydan okumadır. Müspet bilimler yerine ilim adı verdikleri bir Arap felsefesine ağırlık vermeleri üzüntü vericidir. Bu durum İslam’ın değil siyasal İslam’ın yayılmacı politikasının kendisidir” diye konuştu.