'İstanbul Barosu'na eşbaşkanlık sistemini getirip, LGBTİ komisyonu kuracağız'

'İstanbul Barosu'na eşbaşkanlık sistemini getirip, LGBTİ komisyonu kuracağız'

18-19 Ekim’de yapılacak olan İstanbul Barosu Genel Kurulu’nda Baro Başkanlığı’na Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Derneği’nin iki adayı Yıldız İmrek ve Ercan Kanar “Eşbaşkanlık” dönemini başlatacaklarını söyledi. ÖDAV adına konuşan İmrek ve Kanar, yönetime geldiklerinde neler yapmak istediklerini, mevcut Baro Yönetimi, adalet sistemi ve gündeme dair pekçok konuda düşüncelerini T24'e paylaştı. Avukat Ercan Kanar, "eşbaşkanlık dönemlerinde ilklerin altına imza atacaklarına" vurgu yaptı. Kanar, "Avukatlar, stajyer avukatlar ve yakınlarına özel bir hastane projemiz var. Adliye muhabirleri için atölye çalışmamız olacak. Bu atölyelerde görevli avukat arkadaşlarımız hukuk eğitimi verecek. Mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımız için de büro niteliğindeki avukat odalarının inşa edilmesini sağlayacağız" dedi.

Avukat Yıldız İmrek ise, LGBTİ konusuna ilişkin olarak, "Biz ÖDAV olarak İstanbul Barosu Yönetimine geldiğimiz zaman, şimdilerde işlevini yitirmiş olan Kadın Hakları Merkezi’ni güçlendireceğiz. Baro içerisinde özerk çalışan bir LGBTİ komisyonu kuracağız. Biz seçilmezsek eğer bu komisyonun kurulması için Baro Yönetimi’ni zorlayacağız" diye konuştu.

T24'ün sorularını yanıtlayan İmrek ve Kanar'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle: 

ÖDAV avukatları ne istiyor neyi savunuyor? 

Ercan Kanar: Biz ÖDAV olarak, işçi avukatların sendikalaşma hakkını savunuyoruz. İşçi ve stajyer avukatların emekli sandığından imkanlar sağlaması gerektiğini düşünüyoruz. Kamu avukatlarının memur statüsünden kurtarıp Baro’ya üye olmalarını istiyoruz. Milli güvenlik gerekçesiyle Vali'nin gerekirse Baro'yu kapatilme yetkisinin yasalardan çıkartılmasını savunuyoruz.  Bizler 'Adalet Bakanlığı'nın gerekirse  kaldırılmasının tartışılmasını istiyoruz. Çünkü adalaetin bakanı olmaz. Yargıç ve savcılar kurulları özerk olmalı. Devlet sadece onların mali donanımlarını karşılamalı.

 

'Merkeziyetçiliğe karşıyız'

 

Ercan Kanar: Biz ÖDAV olarak idari hukuk açısından merkeziyetçiliğe karşıyız. Eyalet parlamentoları olmalı ve her türlü mülkü idare yöneticileri halk tarafından seçilmeli. Merkezi idarinin ataması ile olmamalı. O bölgenin sorunları ile ilgili yasaları yine o bölge parlamentosu çıkarmalı. Orada seçilenler görevini hakkıyla yerine getirmiyorsa seçim dönemi beklenmeden belli sayıda imza ile o görevdeki kimselerin görevden alınması için oylama yapılabilmeli. Müebbet yasaları cezalardan çıkartılmalıdır. Ölene kadar hapis cezası bir insanlık dışı cezadır. Müebbet cezaları da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında vurgulandığı gibi beş ile yedi yıl arasında yeniden gözden geçirilmelidir yani kesin hüküm olmamalıdır. İnsanların özgürlüğü umut etme hakkı olmalıdır. Ayrıca biz ÖDAV olarak gerek ceza da gerek infazda hücre cezasının kaldırılmasını istiyoruz. Şuanda infazı dolduğu halde hücre cezası aldığı için bırakılmayan 2 yüzün üzerinde insan var ceza evlerinde. Düşünceyi engelleyen tüm yasa maddelerinin ve terörle mücadele yasasının tamamen ortadan kaldırılması gerekir. Beş yıl avukatlık yapmadan savcı ve yargıç olunmamalı.

 

'Doğrudan demokrasiyi savunmalıyız'

 

Ercan Kanar: Barolar Birliği ve İstanbul Barosu alternatif bir hukuk yönetimi ortaya koyamıyor. Yargılama faaliyetinde avukatlar halkın temsilcisidir bizler halkın ve ezilenlerin  hukukunu üretmeliyiz. Doğrudan demokrasiyi savunmalıyız. İstanbul Barosu, halkların haklarını savunmaması, azınlık haklarına sessiz kalması, çifte standart uygulaması ve davalar arasında ayrım yapması nedeniyle biz İstanbul Barosu'na talip olduk. İstanbul Barosu atıl bir kurumdur. Barolar ne devlettir ne de bir vakıf. Baroların kendine özgü sürrealist bir yapısı olması lazımdır. İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal katıldığı bütün televizyon programlarında Mahmut Esat Bozkurt, dönemine dönülmeli diyor. 1930'lu yıllar Bozkurt dönemi "Sivas Katliamı" dır. 

 

'Baro'nun yeni etik kuralları olmalı'

 

Ercan Kanar: İstanbul Barosu, etik kurallarına yeni maddeler eklemeli. Örneğin görevi sırasında insan haklarına haykırı davranan savcı ve hakimler emekli oldukları zaman avukatlık yapmak için baroya başvurduklarında baroya kabul edilmemesi gerekir bu bir etik kural olmalıdır. Kadına yönelik şiddet uygulayan tacizcilerin de avukatlığa kabul edilmemelidir. 

Yıldız İmrek: Avukatlık mesleği halkın savunma hakkını temsil eden bir meslektir. İstanbul Barosu, avukatların dokunulmazlığını korumada yetersiz kalmıştır. KCK ve ÇHD davalarında meslektaşlarımızın maruz kaldığı şiddetin karşısında baro hiçbir şey yapmamıştır. 

Ercan Kanar: İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, KCK davasında yargılanan meslektaşlarımızla "aynı karede yer alamayız" demiştir. Ortada ne fezleke ne iddianame vardı ama Kocasakal 50'ye yakın arkadaşımızı mahkum etmiştir. 

Neden ayrı bir grup oluşturdunuz? 

Ercan Kanar: İstanbul Barosu içerisinde yer alan çeşitli gruplar var. Bunlardan Hukukun Üstünlüğü Grubu, Ak Parti’nin lokaline dönüşmüştür. Milliyetçi Avukatlar Grubu ise ırkçı ve faşizan bir zihniyete sahipler. Tek bayrak, tek vatan ve tek millet anlayışındalar. Çağdaş Avukatlar Grubu ise bizim çok emek verdiğimiz bir oluşumdur. Ancak gelinen noktada problemleri cesaretle ortaya koymaktan uzak, teğet geçen ve iki arda bir derede politikalar üreten bir konuma geldiler. ÇAG ile halkların hakları, ermeni soykırımı, azınlık hakları ve idari hukuku konularında ayrışıyoruz.  Baro işleyişi açısından da diğer gruplarla farkımız var. Temsilcileri Baro Yönetimi atamamalı seçimle gelmeli. Bütün temsilciler ve çalışma grupları özerk olmalı ve Baro Yönetimi’de bu grupların çalışmalarını mali yönden desteklemelidir. 

Peki LGBTİ konusunda düşünceniz nedir? 

Yıldız İmrek: Biz ÖDAV olarak İstanbul Barosu Yönetimine geldiğimiz zaman, şimdilerde işlevini yitirmiş olan Kadın Hakları Merkezi’ni güçlendireceğiz. Baro içerisinde özerk çalışan bir LGBTİ komisyonu kuracağız. Biz seçilmezsek eğer bu komisyonun kurulması için Baro Yönetimi’ni zorlayacağız. Zaten hali hazırda ÖDAV olarak kadın ve LGBTİ davalarına müdahil oluyoruz. Avukat arkadaşlarımız Filiz Kerestecioğlu, Meriç Eyüboğlu, Rozerin Seda Kip, Fırat Söyle ve Gülümser Uğurlu kadın ve LGBTİ davalarına gönüllü olarak katılım sağlıyor. Aday listemizde yönetim kurulu adaylarımızdan yedisi kadın. Disiplin ve denetleme kurullarımızda da kadınlar yüzde 50 yi aşan bir çoğunlukta. Kadınların heme ulaşabileceği bir telefon hattı semtlerde kadın başvuru merkezleri baroya gönüllü avukatların içinde olduğu hukuki yardım yapıldığı bir sistemi geliştireceğiz  

Ercan Kanar: Ben İnsan Hakları İstanbul Şubesi Başkanlığı dönemimde transseksüel kadınlar İHD bünyesinde bir komisyon kurmak istediklerini ilettiler. Mesela Ankara İHD buna izin vermedi ama biz İstanbul İHD olarak izin verdik ve destekledik. Hatta İHD’de Stalinist düşünenlere karşı biz Demet Demir’i Genel Kurul’da delege yaptık. Biz Özgürlükçü Demokrat Avukatlar, trans kadınlara hasta gözüyle bakmıyoruz.  

Türkiye’nin istihbarat cumhuriyetine dönüştüğüne işaret eden Avukat Ercan Kanar, “Halkın iletişim özgürlüğünün ortadan kaldırma planlarının olması, dış politikada hükümetin dinci faşist örgütlere destek verir duruma gelmesi ve polis terörünün hat safhaya ulaşması muhafazakâr ve dinci bir rejim sistemini oluşturdu. Geldiğimiz nokta cübbeli kemalizmdir" dedi. 

Son günlerde yaşanan Kobane olayları hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Ercan Kanar: Sokağa çıkmak en doğal haktır yani ifade özgürlüğünün bir biçimidir. Kobanê'de yaşananlar ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) nin şiddeti bütün insanlığı ilgilendirir. Kobanê'deki halkın direnişi insanlığa bir çığlıktır. Kobanê halkı bizim kardeşimizdir. Yılladır yanyana yaşıyoruz. İnsanların bu durum karşısında sesiz kalması beklenemez. Sessiz kalınsaydı eğer asıl onun eleştirilmesi gerekirdi. Kobanê olayları sırasında otobüslere ve okullara molotof kokteyli atılması insan hakları hukuku açısından bunların kınanması gerekir. Bu olaylar haklı olan davaya zarar verir. Kaldıki bunların büyük bir kısmının provakatörlerin yaptığını düşünüyoruz. Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, yaptığı açıklamada bu tür olayların asla kabul edilemez olduğunu söyledi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da bu konuda yaptığı açıklama gayet net. Sokağa çıkma yasağı ise tamamen hukuk dışıdır. Anayasa'nın ikinci maddesine haykırı. 

Yıldız İmrek: Bu fiilen olağan üstü hal uygulamasıdır. Doğrudan doğruya polisle birlikte hareket eden militer grupların Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) üyeleri ve ülkücüler gibi ırkçı ve dinci faşizan grupların polis teşfiğinde birlikte sivil saldırılar düzenlediğini ve bunların sonucunda da ölümler olduğunu biliyoruz. Kadınlar savaşa dikkat çekmek için İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yaptıkları eylemde de polisin hem cinsiyetçi bir saldırı yönelttiğini görüyoruz hem de barış talebine karşı inanılmaz bir şiddet gösterisine tanık olduk. Bu hükümetin barış meselesi konusunda hem de kadın düşmanlığı konusunda IŞİD ile ne kadar benzeşiyor. Barış bir insan hakkıdır. Ak Parti hükümeti barışa karşı bir suç işlediğini ve doğrudan doğruya kendi yurttaşlarına karşı hukuk dışı bir şiddet uygulayarak toplantı ve gösteri hakkını artık imkansız hale getirdi. Fiilen hiçbir toplantı ve gösteri yapılamıyor. Bu koşullar 12 Eylül'de vardı. Darbe koşullarını yaşıyoruz. Birkaç gün içinde 33 yurttaş hayatını kaybetti. Bu gelişmeler karşısında Efkan Ala, "misliyle karşılık vereceğiz" diyor. Yani bir savaş ilan ediyor hukuk devletinde böyle bir şey olmaz. Gezi direnişindeki yaklaşım şimdi misliyle arttı.