İstanbul'da son haftalarda bazı ilçe belediyelerinde işçiler, toplu iş sözleşmesi süreçlerinin tıkanması üzerine grev karar aldı.
Geçtiğimiz günlerde Kadıköy Belediyesi işçilerinin grevi, belediye ile sendika genel merkezi arasında varılan anlaşma ardından sona erdi.
Bunu takiben Maltepe Belediyesi'nde işçiler 23 Şubat'ta greve çıktı.
Kartal, Ataşehir ve Beşiktaş'ta ise belediye binalarının girişine grev kararı asan işçiler, anlaşma sağlanamaması durumunda Mart ayında greve çıkacaklarını duyurdu.
Görüşmeler sürerken hükümet yetkilileri, toplanmayan çöplere de vurgu yaparak ortadaki durumun CHP'nin kötü belediyecilik anlayışını sergilediğini savunuyor.
Sosyal medyada bazı CHP destekçileri ise grevlerin AKP'li belediyelerde değil de işçilere daha iyi maaşlar sunan CHP belediyelerinde yapıldığını belirtiyor ve bu durumu eleştiriyor.
Belediyeler, sendikanın talep ettiği ücretlerin kendi bütçelerini zorladığını söylerken sendika sözcüleri ise kendileri için belediyede hangi partinin olduğunun önemli olmadığını, insanca yaşanacak bir ücret talep ettiklerini belirtiyor.
İstanbul'da bazı ilçelerde toplu iş sözleşmelerinde yaşanan anlaşmazlıklar ve yaşananlarla ilgili tartışmaları derledik.
İşçilerin son haftalarda Bakırköy hariç diğer belediyelerdeki eylemleri, toplu iş sözleşmesi süreçleriyle ilgili.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş), Bakırköy'de belediye şirketlerinin yetki itiraz davaları nedeniyle toplu iş sözleşmelerinin imzalanamadığı gerekçesiyle, bir süredir Bakırköy'de eylemler düzenliyor.
Diğer belediyelerde ise toplu iş sözleşmelerinde Genel-İş üyesi işçilerin talep ettikleri ile belediyelerin sundukları şartlar konusunda uzlaşmaya varılamadığı durumlarda işçiler greve yöneliyor.
İşçilerin farklı talepleri olmakla birlikte bunların merkezinde ücret zammı yer alıyor.
İşçiler, özellikle daha önceden taşeron şirketlerde çalışırken sonradan belediye şirketlerine geçen işçilerin ücretleriyle ilgili iyileştirmelerin önemli olduğuna vurgu yapıyor.
İstanbul'da, toplu iş sözleşmesi süreçlerinin tıkanması üzerine greve çıktığı ilk ilçe Kadıköy oldu.
İşçiler 16 Şubat'ta grevi başlattı.
İki gün sonra yani 18 Şubat'ta ise Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Genel-İş Genel Merkezi ile anlaşmaya vardıklarını ve belediyede en düşük işçi maaşının ikramiyeler ve yıllık ödenen sosyal yardımlar hariç aylık net 5 bin 275 TL olduğunu açıkladı.
Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No'lu Şube yöneticileri ise anlaşmaya sert tepki gösterdi ve genel merkezin şubenin ve tabanın iradesini yok saydığını belirtti.
Kadıköy'den sonra yine benzer şekilde sürecin tıkanması üzerine Maltepe Belediyesi'nde de işçiler greve çıktı.
"Genel-İş'e sunulan en düşük ücret alan emekçilere ikramiyeler hariç yüzde 47'lik zamla 4188 TL ücretin reddedilerek grev kararı alındığını" belirten Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, sendikanın 5200 TL talep ettiğini bunun ise bütçelerini aştığını söyledi.
Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No'lu Şube Başkanı Yenigül Özen Dolgun ise yaptığı açıklamada, belediyede 93 kişinin yasal asgari ücret olan brüt 119 TL günlük ücretle, yaklaşık 450 işçinin ise günlük brüt 123 TL ile çalıştığını söyledi ve "Taban ücrete yüzde 40'ın üzerinde zam yaptığını belirten belediye yönetiminin bu teklifinden etkilenen yalnızca 35 kişidir. Ücret zammı olarak herkese günlük 11 TL brüt zam teklif edilmiştir. Bu teklifin oransal karşılığı yüzde 5 ile yüzde 8 arasındadır" dedi.
Bu arada Belediye Başkanı Kılıç, çalışmak isteyen ve çöp toplamaya giden işçilerin engellendiğini, buna karşı gerekli tutanak ve görüntüler alınıp yasal başvuruların yapıldığını belirtti.
Sendika yetkilileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi logolu araçların da ilçede çöp toplamaya çalıştığını öne sürdü.
Sendika yetkililerinden bunları "grev kırıcılık" olarak değerlendiren açıklamalar geldi.
Sosyal medyada bazı sokaklarda, çöpleri mahalle sakinlerinin topladığını gösterdiği belirtilen videolar paylaşıldı.
Maltepe Belediye Başkanı, Cuma günü yaptığı açıklamada, "Emekçilerimiz demokratik hakkını kullanıyor, saygı duyuyoruz. Biz de Maltepe'ye hizmet hakkımızı kullanmak istiyoruz. Sendika ile görüşmelerimiz sürüyor. Hem halkımızı hem de emekçilerimizi memnun edecek bir sonucu kısa süre içinde alacağız" dedi.
Toplu iş sözleşmesi süreçlerinde anlaşma sağlanamaması üzerine Ataşehir, Kartal ve Beşiktaş belediye binalarının girişlerine de grev kararı asıldı.
Eğer önümüzdeki süreçte de ayrı ayrı belediyelerde anlaşma sağlanamazsa işçiler 2 Mart'ta Ataşehir'de, 4 Mart'ta Kartal'da, 15 Mart'ta Beşiktaş'ta greve çıkmayı hedefliyor.
Bu belediyelerin ilgili kurumları ile sendikalar arasındaki görüşmeler yoğun bir şekilde sürüyor.
Hükümet yetkilileri, son günlerde greve çıkılan ilçelerde yaşananlarla ilgili olarak CHP'yi suçluyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, hafta içinde partisinin TBMM'deki grup toplantısında salona, "CHP'li belediyelerin beceriksizliği" isimli bir video izlettirdi.
Erdoğan konuşmasında, "CHP; çöp, çukur, çamur. Bu kadar basit bir konuda bile vatandaşlarımıza hizmet veremeyenleri yok saymayacağız, kayıp olarak ilan etmeyeceğiz de ne yapacağız?" dedi.
Erdoğan, partisinin İstanbul İl kongresinde yaptığı konuşmada da, "Bu şehri yeniden çöp dağlarına, kokuya, yokluğa, ihmale maruz bırakanlarla, sandıkta hesaplaşacağız 2023'te" diye konuştu.
Bu arada hükümete yakın medya organlarında ve hükümet destekçisi sosyal medya hesaplarında özellikle grev sonucu toplanmayan çöp görüntüleri kullanılarak CHP eleştiriliyor ve yaşananlarla 1994 yerel seçimleri öncesinde İstanbul'da yaşananlar arasında paralellik kuruluyor.
Türkiye'de net asgari ücret 2825 TL. Geçen yılın sonundaki asgari ücret görüşmeleri sırasında CHP, bunun en az 3100 TL olmasını savunmuştu.
Sonrasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısıyla CHP'li belediyeler ardı ardına en düşük maaşlarını yükselttiklerini açıkladı.
Buna göre bazılarında daha yüksek olmak üzere CHP'li belediyelerde en düşük maaş 3100 TL oldu.
Ağırlıklı olarak CHP'li belediyelerde yetki sahibi olan Genel-İş'in internet sitesi ve sosyal medya hesabındaki açıklamalarına bakıldığında, sendika ile birçok CHP'li il ve ilçe belediyeleri arasında son dönemdeki toplu iş sözleşmelerinde anlaşmaya varıldığı, bazı yerlerde imzaların kutlamalar eşliğinde atıldığı görülüyor.
Ancak İstanbul'daki bazı belediyelerde yaşanan anlaşmazlık süreçlerinde, CHP'li belediyeler genelde yüksek zamları kabul ettiklerini ancak sendikaların istedikleri zam oranlarınınsa çok yüksek olduğunu ve bütçelerini zorladığını savunuyor.
Grev kararlarının CHP'lilerin bir bölümü içinde rahatsızlık yarattığı anlaşılıyor.
Son yıllarda bazı grevler, Cumhurbaşkanlığı tarafından "genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olmak" gibi gerekçelerle ertelenmişti.
Sosyal medyaya bakıldığında CHP destekçisi bazı hesaplar, bazı grevler ertelenirken bazılarının ertelenmemesini "manidar" bulduklarını belirtiyor.
"Sendikalar neden AKP belediyelerinde değil CHP belediyelerinde grev yapıyor?", "Yapılanlar hak mücadelesi değil bunlar, AKP'nin propagandasına neden oluyor", "Tıpkı 1994 seçimleri öncesindeki grevlerin SHP'yi zayıflatması gibi bunlar da CHP'yi zayıflatıyor" gibi yorumların yapıldığı görülüyor.
DİSK Yönetim Kurulu, Cuma günü söz konusu belediyelerdeki toplu iş sözleşme süreçlerine dair bir açıklama yaptı.
"Emeğin hakları olmadan demokrasi olmaz!" başlıklı açıklamada DİSK'in sermaye, iktidar ve siyasi partilerden bağımsız olduğu belirtildi ve "DİSK'i hizaya çekme cüretini gösterenler bilsinler ki, DİSK'in hizasını siyaset esnafları, patron ve iktidar odakları değil sadece işçi sınıfının çıkarları ve mücadelesi belirler" ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, neden bazı belediyelerde grev hakkının kullanıldığı sorusunun yanlış olduğu belirtildi:
Bakanlar Kurulu'nda olan grev kararlarını erteleme yetkisi de 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' ile beraber cumhurbaşkanına verildi. Bu durum ülkemizde zaten sınırlı olan grev hakkını iyiden iyiye kullanılamaz hale getirdi. AKP iktidarları döneminde 17 erteleme kararıyla, 200 bine yakın işçinin grevi fiilen yasaklandı.
"Bu ülkede demokrasi isteyen aklı başında herkesin sorması gereken soru neden bazı belediyelerde bu hakkın kullanıldığı değil, neden iktidara bağlı belediyelerde bu hakkın kullanılmasının engellendiğidir. 'Neden DİSK'li işçilerin grev hakkını kullandığı' değil, örgütlü ve örgütsüz diğer işçilerin bu hakkı neden kullanamadığıdır.
Açıklamada, "aksi yöndeki yöndeki her tartışmanın, merkezinde otoriter bir emek rejimi olan anti-demokratik gidişata hizmet etmek anlamına geleceği" savunuldu.