Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, "Ak Parti’nin ana aktörü kim İstanbul seçimlerinde?" sorusunu gündeme getirdi. Taşgetiren, "Aday Binali Yıldırım, dolayısıyla ana aktörün o olması, sahneyi onun doldurması lazım değil mi, yooo, Süleyman Soylu Kato dağı bayram namazı ile, 'Demirtaş’ın kucağı' söylemi ile, 'İmamoğlu’nu VIP’ten geçirmemek' ile başrolde… Hep başrolde… Ve hep en sivri söylemlerle… Numan Kurtulmuş 'siyasi tevbe' ile başrolde, son olarak Nurettin Canikli Topal Osman’la 'Pontus çağrışımı' ile başrolde" dedi.
Taşgetiren'in "Hangi güç" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
Konu Ak Parti’nin ya da Cumhur İttifakı’nın İstanbul’daki seçim ve propaganda stratejisi. Soru şu: “Acaba hangi güç Ak Parti’nin ya da Cumhur İttifakı’nın seçim-propaganda stratejisini belirledi ve icra ediyor ki, iş bu kadar dökülüyor?”
Dökülmüyor mu?
Herkes kendi aklına sorsun, dökülmüyor mu?
- Bir kere Kürt oylarının en stratejik oy niteliği kazandığı bir ilde Bahçeli’nin “Mitili atma” hamlesi akıl kârı mıydı? Neyse ki ona muhtemelen “Siz fazla görünmeyin İstanbul’da” dendi de mitil falan atılmadı. Ama gene de sıfır görünürlüğün sağlanması da mümkün değil ki. Bahçeli o “beka sorunu” ana teması etrafında görünecek ve yapacağı etkiyi yapacak.
- Ak Parti’nin ana aktörü kim İstanbul seçimlerinde? Bahçeli’yi azalttık, hadi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Enderun Teravihindeki “siyasi hamlesi”nden sonra başat görüntü vermedi. Aday Binali Yıldırım, dolayısıyla ana aktörün o olması, sahneyi onun doldurması lazım değil mi, yooo, Süleyman Soylu Kato dağı bayram namazı ile, “Demirtaş’ın kucağı” söylemi ile, “İmamoğlu’nu VIP’ten geçirmemek”ile başrolde… Hep başrolde… ve hep en sivri söylemlerle… Numan Kurtulmuş“siyasi tevbe” ile başrolde, son olarak Nurettin Canikli Topal Osman’la “Pontus çağrışımı” ile başrolde…
- Ah şu Pontus… Ne işler açtı Ak Parti’nin başına. Çok net bir “Dış güç” olarak bir Yunan gazetesi’nin attığı pası gole çevirme heyecanının, işin sonunda kendi kalesine gol haline geleceğini kimse fark etmedi. Herkes abandı o topa. “Konstantinopolis mi İstanbul mu?”ya kadar vardırıldı iş. Yani bu mantığa göre İstanbul halkı, İmamoğlu kaybetse bile, en az yüzde 49.9’u ona oy vermiş olmakla Konstantinopolis’e-ya da Pontus’a oy vermiş olacaktı. Böyle bir söylemin İstanbul halkını nasıl etkileyeceğini, “Pontus” çağrışımı ile zikredilen Karadeniz kökenlileri hesaba katmama düşüncesi hangi gücün telkini olabilir?
Yazının tamamı için tıklayın