İstanbul'da KCK davasında 3 tahliye

İstanbul'da KCK davasında 3 tahliye

 

KCK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, 97'si tutuklu 205 sanık hakkında açılan davanın 44. duruşması başladı.

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi dışında oluşturulan büyük salonda görülen duruşmada, eski BDP İstanbul İl Başkanı Mustafa Avcı ve yazar Ragıp Zarakolu'nun oğlu Cihan Deniz Zarakolu'nun da aralarında bulunduğu 95 tutuklu sanık hazır bulundu. Aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın da olduğu 19 tutuksuz sanık da duruşmaya katıldı. Adalet Komisyonu listesinden seçilen 1 Kürtçe tercüman da duruşma salonunda hazır bulundu.

 

Hakim, "Özeleştirim" yazısını sordu

 

cnnturk.com'da yer alan habere göre, mahkeme Başkanı Ali Alçık, savunmasını yapan sanık Erman Ergin'e hakkındaki iddialarla ilgili sorular sordu. Başkan Alçık, "Dosyada "öz eleştirim" başlığında bir yazı var? Bu yazı neyle ilgili?" şeklinde soru sorduğu Ergin, bunun partiden (BDP) ayrılmak için istifa mektubu olduğunu söyledi.

 

İstifa mektubu

 

Bunun üzerine başkan Alçık, "Özeleştirim yazısı yazmadaki amacınız ne? İstifa ettiyseniz istifa ediyorum diye yazarsınız. Özeleştirim yazısı genellikle örgütler tarafından yazılan yazılardır" diye konuştu.

Buna karşılık Ergin, "Ben parti tüzüğünü hiç bilmiyordum. Arkadaşlar, neden istifa ettiğimi ayrıntılı yazmam gerektiğini söyledi. Bu raporlar o raporlardır. Yöntemini bilmediğim için öyle yazdım" dedi.

Başkan Alçık'ın, yapılan aramalarda elde edilen dosyalarda bulunan bir yazıyla ilgili "Partide birlikte çalıştığınız arkadaşlarınız hakkında özel bilgiler var. Onların görevlerini yapmadığını yazsanız belki anlaşılabilir ama onlar hakkında isim isim şahsiyetleri, kişilikleriyle ilgili özel bilgiler veriyorsunuz. Bu yazıda insanların kişilikleri tahlil edilmiş. Yaptığınız bir nevi fişleme" demesi üzerine Ergin, "Onların yapması gerekirken görevlerini yapmadıkları için zor durumda kaldığımı belirtmek için bunları yazdım" diye cevap verdi.

Tercüman aracılığıyla savunma yapan tutuklu sanık Ülker Özadıkti ise, "Hem Türk anneleri hem de Kürt anneleri ağlıyordu. Bende barış annesi gibi siyasetin içine girdim ve siyasi çalışmalar yürüttüm. DTP kapatıldığında BDP'de çalışmaları sürdürdüm. Tutuklanana kadar il yönetiminde görev aldım. BDP, Kürt sorununun çözümünü esas alıyordu. Ben de bu yüzden çalışmalara katıldım. İddianamede BDP'de yaptığım çalışmalar yasadışı gösterilmiş. BDP siyasi bir partidir. Çalışmaları da yasal ve meşrudur" diye konuştu.

Hakkındaki iddiaları kabul etmediğini belirten Özadıkti, parti çalışmalarını yürütürken partide görev yapanlarla cep telefonlarını birbirlerine verdiklerini, yasal bir partinin çalışmalarını yürüttüklerini kaydetti.

Tüm sanıkların avukatı Ercan Kanar, sanıkların verdiği savunmaların kendi tezlerini doğruladıklarını, yapılanların bir partinin yasal faaliyetleri olduğunu ve çatışma içermeyen barışçıl etkinlikler olduğunu söyledi. Kanar, eylemlerde bir silahlı çatışma olmadığını savunarak, "Denetim için sivil toplum kuruluşları oluşturulmuştur. Kürt Konseyi Demokratik Platformu da basına açık legal faaliyetleri olan bir kuruluştur" dedi.

 

Kanar: İddianamenin hukuki bir değeri yok

 

İddianamenin hukuku değeri olmayan bir iddianame olduğunu savunan Kanar, tutuksuz sanıkların her duruşmaya katıldığını, kaçmadığını, yargılananların da kendilerinin haklı olduğuna inandığını belirtti.

Savcı: "Neden Türkçe savunma yapmıyorlar?"

Talepler hakkında görüşü sorulan cumhuriyet savcısı İsmail Işık, öncelikle bir açıklama yapmak istediğini söyledi. Kendilerine ulaşan bilgi ve belgeler doğrultusunda tutuklu sanık Hülya Yer'e Kürtçe savunma yapmaları konusunda bir baskı görüp görmedikleri şeklinde soru sorduklarını aktaran Işık, "CMK 202. maddesi gereğince sanıkların kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri dilde savunma yapmalarına imkan tanınmıştır. Ancak bazı sanıkların, zorlandıkları halde Kürtçe savunma yapmaya çalıştıkları, bu nedenle de kendilerini iyi ifade edemedikleri görülmüştür. Oysa sanıkların kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri bir dilde savunma yapmaları gerekir" diye konuştu.

Savcı Işık, bir kısım sanık avukatlarının hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkartılması talebiyle ilgili mahkemenin daha önce karar verdiğini, bu sebeple talebin reddine, yakalamalı sanıkların yakalanmalarının beklenmesine, tutuklu sanıkların mevcut delil durumu, kuvvetli suç ve kaçma şüphesi bulunması ve adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağından bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi.

 

3 tahliye

 

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi dışında oluşturulan büyük salonda görülen duruşmada ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararı bulunan sanıkların yakalanmasının beklenmesine, avukatlar tarafından dinlenilmesi istenen tanıkların, sanık savunmalarının alınmasının tamamlanmasının ardından değerilmesine karar verdi.

Mahkeme heyeti, avukat Ümit Avcı'nın elindeki elektronik cihazı duruşma salonuna doğrultmasıyla ilgili tutulan tutanak hakkında gereğinin yapılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.

Mahkeme, ücret talep etmedikleri için 3 tercümana ödeme yapılmasına yer olmadığına, duruşmanın başladığı ilk gün tercümanlık yapan diğer 3 tercümanın ise günlük ücretlerinin takdiren 200 lira olmasına ve bu ücretlerin o gün savunma yapan sanıklar tarafından ödenmesini kararlaştırdı.

Sanıklar Faruk Tur, Derya Göregen ve Süreyya Aydın'ın tutuklu kaldıkları süreyi göz önüne alarak tahliyelerine karar veren mahkeme heyeti, diğer 94 tutuklu sanığın bu hallerinin devamına hükmetti.

Duruşma, 1 Ekim'e ertelendi.