Bu kadar seçim gördüm, İstanbul'da her bölgeyi dolaştım, seçim havasından bu kadar uzak bir İstanbul hatırlamıyorum. Mesela geçen Pazar günü Kadıköy'de "Oy Ver” diyen bir duvar yazısıyla Karaköy İskelesi önünde Demirtaş broşürleri dağıtan HDP'lilerden başka seçime dair bir işaret yoktu. Milletvekili adayları belli olduktan sonra ortam biraz hareketlenir belki diye İstanbul seçmeninin en büyük kesişme noktası olan Taksim'e koştum.
Doların 4,60 TL'yi zorladığı saatlerde İstiklal Caddesi'ndeyim. Döviz bürolarının önünde elinde tuttuğu tomarla parayı saymaya çalışan turistler ile bir gözü telefonda bir gözü ışıklı tabelada olan insanlar var. Omuzlar düşük, yüzlerde şaşkın ve tedirgin bir ifade. Boynu bükük vatandaşın tatlı seçim vaatleri yerine acı kemer sıkma önlemleriyle karşılaşacağını düşünüyorum. Yolda bir iki esnafla göz teması sonuç vermiyor. Sırtımdaki tripodla elimdeki kalem kağıdı gören iki dükkan sahibi kendini içeriye atıyor.
Biraz ileride, bir uçta hayaleti duran Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ile tam karşısında yükselen cami arasında betonarme Taksim Meydanı uzanıyor. Bu bir resim olsa adı "İstanbul'un Seçimi” olabilir. Seçmen uzaktan meydana serpiştirilmiş gibi, küçücük geliyor gözüme. Bütün bunlar olurken ona soran olmuş muydu ki? Ama şimdi yine ona sorma zamanı geldi işte. Ne de olsa seçimlerin kaderini belirleyebilecek 10 milyon 617 bin 177 kişilik bir gücü var. Anayasa değişikliğine 249 bin 46 oy farkla "Hayır” çıkmıştı buradan. İbreyi Türkiye genelinde "Hayır”a çeviremese de, AKP-MHP cenahını 1 Kasım'a göre yaklaşık 13 puanlık oy kaybıyla ülke genelinde zora sokmuştu. Erdoğan'ın iktidarının doğduğu İstanbul, AKP için çantada keklik değil. Metronun girişini çevreleyen banklardan birine ilişiyorum.
En büyük sorun ekonomi, endişe sandık güvenliği
Genç kadın "Evlenecektik, evlenemiyoruz” diyor. "Şu andaki en önemli sorununuz nedir” sorusuna 26 yaşındaki İ.A.'nın verdiği cevap bu. "Ekonomi iyiye gidiyor diyorlar. Ne kadar iyiye gitmiş? Zamlar geliyor. Gelir seviyesi çok düşük. Tek duyduğumuz cumhurbaşkanı adaylığı” diyen İ.A. 24 Haziran'da meclisin de seçileceğinin farkında değil. Kime oy vereceğini dile getirmiyor ama, şifreli konuşmamızdan seçiminin Erdoğan olmadığını anlıyorum. O da seçim gecesi oy çalınmasından endişe edenlerden. Televizyonlarda tüm adayları görememekten yakınıyor.
Diğer tarafımda oturan 28 yaşındaki Din Bilgisi öğretmeni Ö.Ç., "En önemli sorunu bana geçen yıl sorsanız, Kürt sorunu derdim. Ama şimdi farklı” deyip karşıdaki döviz bürosunu işaret ediyor. HDP seçmeni Ö.Ç.'ye göre Cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turda bitmeyecek. Meral Akşener ikinci sırada çıkarsa "Kürt seçmeni hayatta ona oy vermeyecek”. Ö.Ç.'nin 24 Haziran'da sandık güvenliği dışında başka bir endişesi daha var: Ya iktidar kaybedeceğini görüp seçimi iptal ederse?
Biraz ileride oturan genç adam, çalıştığı kafeden kısa bir mola alıp meydana çıkmış. 24 yaşındaki A.G'nin tek derdi "Suriyeliler”.
"Neden?”
"Her yer Suriyeli.”
"Yani?”
"Bizden daha iyi durumdalar artık neredeyse.”
"Neden?”
"Hiç Beyazıt'a gidip baktın mı son zamanlarda?”
"Ne oldu Beyazıt'ta?”
"Herşey kötü.”
"?”
"Hırsızlık falan arttı.”
Bu genç "Mecliste HDP olmasın” diyor. Ama bu kadarla kalmıyor: "CHP de olmasın. Meral Akşener benim için Figen Yüksekdağ'dan farksız. AKP de Suriyeliler yüzünden gitsin”. E peki, kim kalsın? "MHP!” Cumhurbaşkanlığı seçiminde de oyunu Devlet Bahçeli'ye vereceğini söylüyor. Genç adamı Bahçeli'nin aday olmadığına, Erdoğan'ı desteklediğine inandırmaya çalışıyorum. Kendisine hayatta başarılar dileyerek yanından ayrılıyorum.
Biraz ilerideki üçlüyü gözüme kestirdim. Tam isabet! Benim sorularım vesilesiyle tanışıp bir taraftan da tartışıyorlar. A.T. 57 yaşında, Beyoğlu seçmeni, emekli. R.I.Z. 25 yaşında, Beyoğlu seçmeni ve bir elektrik şirketinde ofis elemanı. V.E. 52 yaşında, Sarıyer seçmeni.
A.T. 24 Haziran'ı "kader günü” olarak tanımlıyor. CHP'li, ama oyunu önceki seçimde Selahattin Demirtaş'a vermiş. "Düşüncelerini beğeniyorum” diyor, ama bu kez CHP'de kalacak. HDP'ye yöneltilen suçlamalardan etkilenmiş. V.E. ise çok net, Demirtaş'a oy vereceğini söylüyor. A.T.'nin eleştirileri üzerine ısrar ediyor: "Demirtaş gibi düzgün siyaset yapan yok. Neden cezaevinde? Kürt olmaktan cezaevine düşülüyorsa, bu olmaz” diyor. Kendisi Kürt mü acaba? Hayır, değil. "En ufak bir eleştiri yap, ya PKK'lisin ya FETÖ'cü!” diye isyan ediyor.
Üç adamdan en genci ilk turda Erdoğan'ın alabileceğini söylüyor. Diğer ikisi kesinlikle seçimin ikinci tura kalacağı ve İnce'nin Erdoğan'ı zorlayacağı görüşünde. Ama "Kim alır?” sorusuna da kendinden emin cevap verebilen yok.
Aynı, meydanın tam ortasında konuşmaya başladığımız iki genç adam gibi. Biri AKP seçmeni, diğeri İYİ Parti. AKP seçmeni M.K. 31 yaşında, güvenlik görevlisi. "Türk tipi başkanlık sistemine geçeceğiz” diye seviniyor, ama bunun ilk turda olamayacağı düşüncesinde. "İsterim ki ikinci tura İnce kalsın” diyor. "Ramazan'da bira içti” propagandasının ardından mütedeyyin Kürt seçmenin İnce'ye oy vermektense Erdoğan'a yönelebileceğine inanıyor.
L.D. 28 yaşında ve bankacı. Kararını vermiş, "Meral Akşener ve İYİ Parti” diyor. İkinci tura kalmak konusunda Akşener'e daha fazla şans tanıyor. "Akşener olmadı, İnce'ye veririm” diyor. Erdoğan'ın terörle mücadele politikasını beğeniyor ama 17 Aralık'ta yolsuzlukla suçlanan kimseyi yargılatmadığına dikkat çekiyor, "FETÖ ile eskiden dosttu” diye de ekliyor. Akşener'in de cemaatçilik ve vatan hainliğine varan ithamlarla karşılaşmasına öfkelenmiş.
"Sorun” dendiğinde AKP'li M.K. taşeron meselesinin halledilmemesinden yakınıyor. Kadrolu gibi görünenlerin aslında taşeron işçi olduğunu ve şirketten şirkete geçerken özlük haklarını alamadığını anlatıyor. L.D. de ekonominin en ciddi sorun olduğu görüşünde. "Burada bir akıllı telefon alabilmek için 6-7 ay para biriktirmen gerekir. Avrupa'da 2-3 haftalık birikimle o telefonu alıyor insanlar. Bazıları az para kazanıyorlar, hâlâ şükür edebiyatı yapıyorlar!” diye de şaşkınlığını dile getiriyor. M.K. için ise en büyük sorun hala "terör”. "Fırtına öncesi sessizlik var bence” diyor. Hissiyatı öyle.
Meydana akşam çökerken bir sahne önünde iftar yemeği için masalar kuruluyor. Fonda beli bükük, iskeleti kalmış AKM var. A.T. Bey'in "Neden bu kadar uzun sürüyor şimdi yıkması? Kasten mi böyle yapıyorlar?” sorusunu da buraya iliştireyim.
Cumhurbaşkanlığına Bahçeli'yi seçebileceğini zanneden MHP'li genç ile AKP'li güvenlik görevlisi dışında konuştuğum herkes sandık güvenliği konusunda endişeli. Elektrik şirketinde çalışan R.I.Z. "Oylarımıza da, trafoya giren kediye de yazık. Buna engel olmak lazım” diyor. Ben de İstanbul'da kediler dahil, sandıkların ve oyların güvende olması için harıl harıl çalışanlarla buluşmaya gidiyorum.
Sandık güvenliği için hummalı çalışma
Akşam 19.00'da girdiğim ofiste filmlerde gördüğünüz cinsten bir çalışma var. Burası CHP İstanbul İl Başkanlığı Çağrı Merkezi. Kapısını basına ilk kez açıyor. İçeride aynı anda telefonda konuşan onlarca kişiyle karşılaşıyorum. Üç vardiya halinde 163 gönüllünün çalıştığı bir merkez burası. Çoğu partili bile değil. Hiçbir sandık boş kalmasın diye, kayıtlı isimleri teker teker arayıp, 24 Haziran'da ve 8 Temmuz'da sandık başında olacaklarının teyidini alıyorlar.
Etraftaki çizelgeleri İl Başkan Yardımcısı Yusuf Erciyas anlatıyor. İş bölümü çizelgesi, sandık görevlileriyle konuşmaların sonucunu yeşil, kırmızı, mavi gibi renklerle belirten çizelgeler, bütün okullara avukat yerleştirmeye yönelik çalışmalar. Bir duvarda okul sorumlularından bilişim görevlilerine kadar farklı ihtiyaçların nasıl saptanacağını gösteren koca bir tablo duruyor. Hedef her sandıkta en az 3 kişi bulundurabilmek. Gönüllülerden ihtiyacı olan, sandık başı eğitimi de alıyor. Hala gönüllüye ihtiyaç var. Seçim gecesi de İstanbul'daki ihbarların şu numaraya gelmesi bekleniyor: 0212 706 09 79
Özellikle AKP'nin yüzde 100 oy aldığı sandık ve mahalleler, tam oy kullanılan sandıklar, nüfus artışına göre seçmen sayısı daha fazla artan bölgeler, seçime katılım oranı İstanbul ortalamasının üzerinde olan ve hiç geçersiz oy olmayan seçim bölgeleri ve sandıklara bakılıyor. Buralara hem avukat yetiştiriliyor, hem de seçmen listeleri kontrol ediliyor. Apartman kapınıza asılan bir seçmen listesi gördüyseniz eğer, bilin ki bu gayretin bir parçası.
İki önemli bilgi daha: Ankara'da tüm muhalefet partilerinin temsilcileri Seçim Güvenliği için İşbirliği toplantıları yapıyor. Mesela İYİ Parti sandık başında olmayacağı için Millet İttifakı'nın temsilcileri onların da gözü oluyor. Bu toplantılara HDP de katılıyor.
Sensiz Olmaz ve Sandık Gücü
Geçen seçimlerde deneyim edinmiş partilerüstü platformların bu çalışmalara katkısı büyük. Sosyal medyada da hesapları olan Sensiz Olmaz ve Sandık Gücü bunlardan ikisi. Sandık Gücü'ne "Nerede ihtiyaç varsa gideriz” diyen binlerce gönüllü var.
Sensiz Olmaz, ayrıca Her İlde Her Okula Bir Avukat projesini yürütüyor. Ama bu seçim, bu oy pusulaları, oy sayım süreci bugüne kadar yapılanlardan farklı. Avukatların da eğitimden geçmesi gerekiyor. Seçmenin nabzını almaya çalıştığım Salı günü 15 kadar baro başkanının eğitim almak için İstanbul'a geldiğini öğreniyorum. Devamında da gelecek hafta Diyarbakır'da baro başkanlarıyla benzer bir toplantı daha yapılacağını. Seçim günü sandık başı görevini denetlemek ve kolaylaştırmak için yeni bir uygulama geliştirildiğini duyuyoruz. Ayrıntıları henüz açıklanmış değil, ama bu akıllı telefon uygulaması seçim günü görevli olanları yataklarından kalktıkları andan oyların teslim edildiği ana kadar tam gün takip edecek ve yönlendirecek. Sandık sonuçlarını hepsi de bu uygulamaya girecek. Bu, seçimde oyların çalınmasından endişe duyanlara biraz daha fazla huzur vadediyor.
Gönüllüler ancak iftardan sonra merkezden ayrılabiliyor. Diyorlar ki, "Hangi muhalefet partisinden olduğunuz önemli değil. 24 Haziran ve 8 Temmuz'da sandıklara sahip çıkmak için desteğiniz gerekiyor”.
Banu Güven
© Deutsche Welle Türkçe