Kamuoyunda ''4. Yargı Paketi'' olarak bilinen İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Başkanlığı'na sunuldu.
İŞTE 4. YARGI PAKETİ'NİN TAM METNİ
Tasarıyla, AİHM'in, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde Türkiye aleyhinde verdiği ihlal kararlarının önünü kesmek amacıyla düzenleme yapılıyor. Buna göre, idari yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, nihai karar verilinceye kadar talep edilen tazminat miktarını artırma hakkı tanınacak. Yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle kamulaştırma bedelinin geç ödenmesinden dolayı ortaya çıkan hak kayıplarının giderilmesi amacıyla düzenleme yapılıyor. Buna göre, açılan davanın 4 ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, bu sürenin bitiminden itibaren başlamak üzere, ödeme tarihine kadar geçecek süre için hesaplanacak kanuni faiz hak sahibine ödenecek. Tasarıyla, AİHM'in, terör örgütlerinin içeriği şiddet unsuru içermeyen bildirilerini yayınlayanların, sadece bu eylemleri nedeniyle cezalandırılmasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak saymasına paralel düzenleme yapılıyor. Buna göre, terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmesinde, ''cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren, öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden'' şartı getirilecek. Böylece, suçun kapsamı AİHM standartlarıyla uyumlu hale getiriliyor. Aynı düzenleme, basın açıklamaları için de getiriliyor. AİHM'in, içeriğinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler yer almayan ya da kişileri silahlı isyana teşvik edici nitelikte olmayan açıklamalar nedeniyle bireylerin Terörle Mücadele Kanunu'nca cezalandırılmasını ifade özgürlüğüne aykırı bulmaması için düzenleme yapılıyor. Buna göre, terör örgütünün propagandasını yapan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilmesinde, suçun ''cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde olması'' şartı getiriliyor. Bu suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılması hükmü korunuyor.
Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde; örgüte ait amblem, resim veya işaretleri asanlar ya da taşıyanlar, slogan atanlar, ses cihazlarıyla yayın yapanlar, terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformayı giyenler, bu suçları toplantı ve gösteri yürüyüşü dışında da işlerse aynı cezaya çarptırılacak. İşkence suçlarında zamanaşımı işlemeyecek. Kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkmaması halinde, yapılan açıklamalar ''suçu ve suçluyu övme'' suçunu oluşturmayacak. Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılan; terör örgütünün propagandasını yapan kişiye ceza verilmesinde, suçun ''cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde olması'' şartı getirilmesi düzenlemesi, Türk Ceza Kanunu'nda yapılıyor. Buna göre, terör örgütünün propagandasını yapan kişiye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmesinde, suçun ''cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde olması'' şartı aranacak. Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilmesinde, suçun unsuru, ''askerlik hizmetini yapanları firara sevk edecek veya askerlik hizmetine katılacak olanları bu hizmeti yapmaktan vazgeçirecek şekilde teşvik ve telkinde bulunmak" şeklinde değiştiriliyor. Tasarıyla, soruşturma ve kovuşturma aşamasında yapılan tahliye taleplerinde, Cumhuriyet savcısının mütalaasının sanık, şüpheli veya müdafiye tebliğ edilmemesinin silahların eşitliği ve çekişmeli yargı ilkelerine aykırı kabul edilmemesi için düzenleme yapılıyor. Tahliye talebi, duruşma dışında yapılırsa, Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafinin görüşü alınmayacak. Soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk halinin devam edip etmeyeceği hususunun dosya üzerinden incelenmesinin, AİHM tarafından AİHS'e aykırı olarak değerlendirilmemesi için düzenleme yapılıyor. Buna göre, tutukluluk halinin devam edip etmeyeceği kararı verilirken, şüpheli veya savunmayı da dinlenecek. Böylece, silahların eşitliği ilkesinin gereği yerine getirilmiş olacak.
Yakalanan veya tutuklanan kişiler, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkanlarından yararlandırılmazlarsa, maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilecek. Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilen kişiler, tazminat isteyebilecek. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin AİHM'in kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi durumunda, 3 ay içinde yeniden soruşturma açılacak. Ceza muhakemesinde silahların eşitliğinin sağlanması amacıyla, tutukluluğa yapılan itirazlarda, Cumhuriyet savcısının görüşünün alınması durumunda, alınan bu görüşün şüpheli, sanık veya savunmaya bildirilmesinden sonra şüpheli, sanık veya savunmanın görüşü alındıktan sonra itiraz hakkında karar verilecek.
''Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri'' başlıklı maddeye göre verilen ceza hükmünün, AİHM tarafından İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme'nin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin tespit edilmiş olmasına rağmen, bazı başvurular için yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmemesinin önlenmesi amacıyla düzenleme yapılıyor. Buna göre, 4 Şubat 2003 tarihi itibarıyla AİHM'de derdest olup, sonradan ceza hükmünün sözleşmenin ihlali suretiyle verildiği tespit edilen ancak yeniden yargılama yapılamadığından Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 15 Haziran 2012 tarihi itibarıyla icra süreci denetlenmekte olan kararlar açısından da yargılamanın yenilenmesi yapılabilecek.
Dava veya takibin açıkça dayanaktan yoksun bulunmaması halinde adli yardımdan yararlanabilecek. Böylece adli yardımın kapsamı genişletiliyor. Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde itiraz edilebilecek. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilecek. Yargılama giderlerinin tahsilinin, açıkça ilgilinin mağduriyetine neden olacağı mahkemece anlaşılırsa hükümle birlikte tamamen veya kısmen geri ödemeden muaf tutulmasına karar verilebilecek.