Kırşehir'de 8 Eylül'de aralarında HDP binası ve Gül Kitapevi'nin bulunduğu iş yerlerine düzenlenen saldırılardan sonra saldırganların aynı gün Diyarbakırlılara ait iş yeri ve bir apartmanı da hedef aldıkları görüntüler ortaya çıktı.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Kırşehir'de 8 Eylül'de Diyarbakırlı Alakuş ailesine ait iki tatlı, bir tantuni ve çiğ köfte dükkanı yağmalanıp yakılmış, ailenin oturduğu apartman da taşlanmıştı. Kamera görüntülerinde yüzlerce saldırganın, emniyete 70 metre mesafedeki Diyarbakır Tatlı ve Lahmacun Salonu'nun adını önceden duyurarak, iş yerini hedef aldıkları daha sonra, diğer iş yerlerine yöneldikleri görülüyor.
Kırşehir’de, geçen 8 Eylül’de yapılan 'terör protestosu' sonrası Diyarbakırlı Alakuş Ailesi’ne ait iki tatlıcı, bir tantuni ve bir çiğ köfte dükkanı yakılıp yağmalandı. Saldırganlar daha sonra Alakuş Ailesi’nin oturduğu apartmanı da taşladı. Kamera görüntülerinde yüzlerce saldırganın, Diyarbakır Tatlı ve Lahmacun Salonu’nun adını önceden duyurarak, iş yerini hedef aldıkları; daha sonra, yine birbirlerini haberdar ederek, diğer iş yerlerine yöneldikleri görülüyor. Polislerin dükkan önünde durduğu halde yangını önlemediği, kimi saldırganların yangın söndürme için gelen itfaiye araçlarını engellediği anlaşılıyor. Dahası, saldırganların birbirlerine “Şu dükkan sahibi nereli?” diye sordukları ve Türk esnafa ait olanlara ilişmedikleri görülüyor. Arif Alakuş, “Bütün iş yerleri planlı şekilde ve bir liste dahilinde saldırıya uğradı. O gün polisin müdahale etmemesinden cesaret alıp bunları yaptılar” dedi. Saldırıların terör eylemi olduğunu ifade eden Alakuş, “Doğuda taşlamalara ve kimlik sormalara ‘terör’ deniliyor da batıda neden denilmiyor?” diye soruyor.
Kırşehir’de, geçen 8 Eylül’de “terör protestosu” nedeniyle yapılan gösterilerde, aralarında HDP il binası ve Gül Kitabevi’nin de bulunduğu, Kürtlere ve HDP’lilere ait 32 ev ve işyerinin saldırıya uğramıştı. Saldırılardan dolayı 13 kişi tutuklanmıştı. Gül Kitabevi’ne saldırılan beşi tutuklu 17 kişi hakkında dava açılmıştı. Kırşehir’deki saldırıların odak noktalarından biri de Diyarbakırlı Alakuş Ailesi’ne ait dört iş yeri ve bir aile apartmanı oldu.
1979 yılından beri şehirde hayatını sürdüren Alakuş Ailesi tarafından işletilen, Ankara Caddesi’ndeki Diyarbakır Tatlı, Kebap ve Lahmacun Salonu saat 18’den itibaren saldırganlarca taşlanıyor. Radikal’in ulaştığı güvenlik kamerası görüntülerine göre ön kapıda biriken saldırganlar, üniformalı polislerin yanında içeriye yanıcı madde atıyor. Dükkandaki dolapta yangın çıkıyor. Dükkan sahipleri yangını söndürmeye çabalıyor. Fakat saldırganlar taşlarla dükkan sahiplerini kaçırıyor. Bazı polisler yangını söndürmeye çalışsa da başaramıyor. Aynı anda dükkanın arka kapısından giren saldırganlar, lahmacun salonu bölümünü yağmalayıp ateşe veriyor. Bu sırada dükkanda bulunan 10 kişi, alt kattaki bodruma sığınıyor. Mahsur kalanlar yoğun dumandan son anda kurtuluyor. Onlar kurtarılırken, saldırganlar dükkanı ateşe verip sokakta tekbir getiriyor. Dükkan, İl Emniyet Müdürlüğü ile Ahi Polis Merkezi’nin ortasında, ikisine 70 metrelik mesafede bulunmasına rağmen müdahale edilmiyor. Aksine bir saldırgan itfaiyenin söndürme işlemi engelliyor. Bu arada, sosyal medyada yangının görüntüleri paylaşılıyor.
İkinci aşamada, ailenin Terme Caddesi’ndeki Diyarbakır Tatlı Salonu saldırıya uğruyor. Saldırganlar, cep telefonu kayıtlarında, “Diyarbakır”a” diye bağırarak, grubu buraya yönlendirirken görülüyor. Güvenlik kamerası görüntülerine göre içeride üç kişi olmasına rağmen onlarca saldırgan dükkanı taş yağmuruna tutuyor. Bazı saldırganlar kapı önündeki malzemeleri ateşe verirken, bazıları bayrak asmaya çalışıyor.
Atılan taşlarla zarar gören doğalgaz tesisatı gaz sızdırıyor. İçeride mahsur kalan üç kişi bir saat sonra kurtarılıyor. Ardından saldırganlar aileye ait Has Tantuni ve Mehmet Usta Çiğ Köfte dükkanını yağmalıyor. Bu arada, Arif Alakuş’un anlatımına göre saldırganlardan bazıları ailenin Lise Caddesi’ndeki aile apartmanına giderek, kadın ve çocukların bulunduğu binayı taşlıyor. Daha sonra da otogardan çıkan Doğu ve Güneydoğu otobüsleri durdurularak, kimlik kontrolü yapılıyor.
Arif Alakuş, saldırıların saat 18’de başlayıp gece 2’ye kadar sürdüğünü, bu süreçte polis veya jandarmanın önlem almadığını, aksine saldırganların kışkırtıldığını ileri sürüyor. Alakuş, Terme Caddesi’nde dükkana giden sivil polislerin “Biz birşey yapamayız, başınızın çaresine bakın” dediğini savunurken, Emniyet’e giden akrabalarının da “Onlar 7 bin kişi, biz 400 polisiz” diye geri çevrildiğini ileri sürdü. Alakuş, şunları söyledi:
“Polisin hiçbir şey yapmadığı şuradan belli: Saldırganlar Kayseri - Ankara asfaltına çıkarak, otobüsleri taşladı ve kimlik kontrolü yaptı. Vali, emniyet müdürü ve jandarma komutanı TOMA’nın üzerine çıkıyor. Saldırganlara ‘Evladım’ diye sesleniyor. Havaya ateş edilmesi, gaz ve su sıkılması yeterliyken, grubu daha da galeyana getirdiler. ‘Biz asil bir milletiz’ diyorlar. Vali gruba İstiklal Marşı okutuyor. Sen kime karşı savaş veriyorsun da İstiklal Marşı okutuyorsun? O benim de marşım. Sen gruba gaz veriyorsun.” Saldırıların bir liste dahilinde ve planlı şekilde gerçekleştirildiğini savunan Alakuş, “Bütün iş yerlerimiz ve evimiz saldırıya uğradı. Planlı ve liste dahilinde saldırıldı. Kürtlere ait iş yerleri ve sol görüşlü Gül Kitabevi hedef alındı. Bizim siyasetle ilgimizin olmadığını burada herkes biliyor. Bunların rastgele yakıldığını düşünmüyoruz. O gün polisin müdahale etmemesinden cesaret alıp bunları yaptılar. Bunların amacı bizleri yıldırmak ancak, yılacak değiliz” dedi. Saldırıların bir terör eylemi olduğunu ifade eden Alakuş, “Doğuda taşlamalara ve kimlik sormalara ‘terör’ deniliyor da batıda neden denilmiyor?” diye soruyor.
İşte o görüntüler: