Gezici Araştırma Merkezi Başkanı ve Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Çalışmalar Uzmanı Murat Gezici, dikkat çeken son anket sonuçlarını paylaştı. Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'ı geçtiği, seçmenin yüzde 12,1'inin kararsız olduğu görüldü. Öte yandan ankete katılanların yüzde 47,5'i, "AKP'nin ülkeyi doğru yönetmediğini" düşündüğünü söyledi.
Gezici Araştırma Merkezi 2280 kişi ile mayıs ayında yaptığı araştırma raporuna göre; seçmenin yüzde 85-87'si kime karar vereceğini biliyor. Karasız seçmen yüzde 12-14 bandındaki seçmen kitlesini oluşturuyor. Bu seçmen kitlesi ise gençlerden meydana geliyor. Öte yandan kararsızların yüzde 75’i 18-36 yaş arası gençler olduğu belirtildi. Bu seçmenin en önemli sorunları; işsizlik, ekonomi ve gelecek kaygısı olduğu görüldü. Araştırmada Kılıçdaroğlu'nu başarılı bulanların oranı yüzde 38,7 kısmen başarılı diyenlerin oranı ise 17,2 olduğu ortaya çıktı.
Murat Gezici, "ülkedeki ekonomik sorunların artması muhalefeti güçlü kılıyor" değerlendirmesinde bulundu. Gezici, "Türkiye’de kadınlar, seçimler için önemli bir potansiyele sahip. Kadınların tutumlarının ne yönde değiştiği, yapılacak seçimlerin sonuçlarının ne olacağına dair de bir fikir veriyor. Öyle ki şu an baktığımızda, kadınlarda dikkate değer bir tutum değişikliğinin yaşandığını görebiliyoruz. Ve bu tutum değişikliğinde esas payı ise ev kadınları oluşturuyor. AKP söz konusu olduğunda, bu partiye daha önce destek veren kadınların yaklaşık yüzde10 – 15’nin partiden kopmaya başladıklarını görebiliyoruz" dedi.
"Örneğin 18 - 34 yaş aralığında yer alan kadınların yüzde60’ından fazlası hükümetin; ekonomi, eğitim ve istihdam alanlarındaki politikasını başarılı bulmadığını ifade ediyor. Çünkü kadınlara ‘Ülkede en büyük sorun olarak neyi görüyorsunuz?’ diye sorduğumuzda, verdikleri yanıtlar arasında ilk sırayı ekonomi oluşturuyor" diyen Gezici, "İşsizlik, eğitim eşitsizliği, gelecek kaygısı, temel ihtiyaçların karşılanamaması ekonomi ile ilgili yakından bağlantılı sorunlar olarak öne çıkıyor. 34-49 yaş aralığında yer alan kadınlar da benzer bir şekilde ekonomiyi en önemli sorun olarak görüyor ve büyük bir geçim sıkıntısı yaşadıklarını belirtiyorlar. Bu anlamda aslında AKP’ye oy veren kadınların yüzde54’ü hayatından hiç memnun değil; en önemlisi ‘mutlu değilim’ diyor" dedi.
Kadınlar arasında ev kadınlarının önemli bir potansiyeli olduğunu belirten Gezici, "Türkiye’de kendisini ev kadını olarak tanımlayan kadınların oranı yüzde 18,5’tir. Bu kadınlar, toplamda 11 milyona tekabül ediyor. Bunların yüzde60’ı 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı’na oy verdiler. Şu an ise sadece yüzde48’i bu İttifak’a oy verebileceğini söylüyor. Yani yüzde22’lik bir kayıp söz konusu. Bu ise 2 Milyon 200 Bin kadına karşılık geliyor. Bu kadınlar, AKP’den kopan kadınları oluşturuyor.
Ev kadınları, ekonomide yaşanan sıkıntıları yakından hisseden bir grup. Öyle ki son senelerde mutfak masrafları başta olmak üzere ev içi harcamaların maliyetindeki artış, ev kadınlarının karşı karşıya kaldığı sıkıntıları epey artırdı. Ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntı, ev içi ekonomide de kendisini yakından hissettirdi ve ev kadınları, bunun en yakın tanığı oldular" ifadelerini kullandı.
Son anket ile ilgili Gezici şu değerlendirmeleri yaptı:
“AKP’den kopan ev kadınları, kent merkezlerinde yaşayan ve aslında ‘sonradan ev kadını statüsüne yerleşen’ kadınlardır. Aynı zamanda mütedeyyin kadınlardır. Daha geleneksel değerlere bağlı, inançlı, fazla çekingen kadınlar… Bunlar daha genç oldukları ve aktif bir şekilde çalışıyor oldukları bir dönemde (2011 – 2018 ) ekonomik reformlardan dolayı AKP’ye oy verdiler. O zamanlar AKP’den beklentileri çok yüksekti. Bu partinin, Türkiye’yi ekonomik açıdan güçlü bir ülkeye dönüştüreceğine inanıyorlardı ve çocukları için iyi bir gelecek yaratacağını düşünerek, devlet büyüsün, güçlensin diye oy verdiler. Umut için oy verdiler; fakat daha sonra hayalleri olmadı. Fakat beklediklerini bulamadılar.
İşsiz kalıp ev kadını statüsünde yaşamlarını sürdürmeye başladılar. Bu süre içinde aile kurdular, çocukları oldu ve çoğaldılar. 24 ile 43 yaş aralığında yer alan bu kadınlar; bugün işsiz kalan, şiddet gören, geçim sıkıntısı yaşayan, ekonomik özgürlüğü olmayan, başka bir bireye bağımlı hareket eden, mutsuz ve kaygılı kadınlardır.
Bu kadınlar aynı zamanda kamudan aldıkları yardımlar ile geçinen kadınlar. yüzde32’si, yani her üç ev kadınından biri yardımlar ile yaşamını sürdürüyor. Yardımların önemli bir kısmını ise CHP’li belediyelerden temin ediyorlar. AKP'den kopan kadın oylarının CHP'ye gittiği veya kararsızlar statüsünde kaldığı görülüyor.
Öyle ki “Muhalefetin projelerini dinler misiniz?” diye sorduğumuzda bu kadınların yüzde 74,6’sı evet yanıtını veriyor. “Muhalefet ülkeyi daha iyi yönetebilir mi ?”şeklindeki başka bir soruya evet yanıtını verenlerin oranı yüzde 48,7. yüzde 32,2 ise “belki” yanıtını veriyor. Bu kadınlar artık muhalefete geçmişte oldukları kadar ön yargılı değiller.
Çünkü CHP’nin 63 yıldır iktidarda olmadığının farkındalar. Bu noktada CHP’li belediyelerden yardımların devam etmesi, mütedeyyin kadın seçmenin CHP'ye eğilimini daha da artıracaktır. Eğer CHP, yerel yönetimlerde yardımların sürmesini sağlarsa, kadınların AKP’den kopmaları devam edecektir.
AKP iktidara gelmeden önce ülkenin en önemli sorunu olarak eğitim dördüncü sırada yer alıyordu; şuanda da Türkiye’nin en önemli sorunları arasında eğitim ilk 4’te olmaya devam ediyor. Hükümetin, süreç içinde eğitimle ilgili pro-aktif kararlar alamaması ve İmam hatipler konusunda verimli bir eğitim sistemi oluşturamaması mütedeyyin seçmeni memnun edemedi.
Ayrıca kadına karşı şiddet konusunda kayda değer bir iyileşme sağlayamamış olması, hatta sürekli kadını ötekileştiren bir dil kullanması da bu memnuniyetsizliğin doğmasında bir diğer faktör. Çünkü ev kadını konumuna yerleşen bu kadınlar, baskı ve şiddete çalışma yaşamından daha fazla maruz kaldılar. Bu yüzden bugün bu kadınlar, kendi sorunlarının farkında olan ve bu sorunlar için çözüm üreten bir siyaset arzu ediyorlar.
Ekonomi, işsizlik, geçim sıkıntısı, eğitimsizlik gibi ana sorunlar ortaydayken, siyasetin bu sorunları duymazdan gelmesi kadınları rahatsız ediyor. Kadınlar, kendi gerçek sorunlarına gerçek yanıtlar verilmesini istiyorlar.
Dolayısıyla ne iktidar ne de muhalefet, bu kadınları bir “hazır seçmen” olarak değerlendirmemelidir. Bu seçmeni ikna için siyasetin kutuplaştırıcı dilinden uzak durmalıdırlar; gerçek sorunlara gerçek yanıtlar vermek için çaba sarf etmelidirler.
Türkiye’de eğer bir seçim olacaksa, bu seçimlerin kaderi üzerinde belirleyici başlıca güçlerden biri de bu kararsız seçmenler olarak adlandırdığımız kesim olacak. Tıpkı ev kadınları gibi bu kesim de önemli bir potansiyele sahip. Türkiye’de seçmenlerin yüzde 32,8’i karasız seçmenlerden oluşuyor. Bu seçmenler aynı zamanda “sadık olmayan seçmenler”dir.
Kararsız seçmenlerin profiline baktığımızda, yüzde 55’nin sabit bir ideolojisini olmadığını görüyoruz. Bu seçmenler kendilerini tek bir kişiye, gruba ya da partiye adamış değillerdir. Kendilerini belli bir grup ile özdeşleştirmemişler.
Toplumsal, kültürel, siyasal değişimleri iyi okuyan ve ona göre yönünü belirlemektedirler. “Yüzer gezer” seçmenlerdir. Dolayısıyla oy verme davranışlarını etkileyen en önemli şey, siyasilerin ya da siyasetin kendi gündelik yaşamları üzerindeki etkisidir. Daha gerçekçidirler diyebiliriz. İdeolojiden ziyade gerçeğe daha çok sahip çıkarlar. Bunun dışında yüzde 65’i Parlamenter sistemden yanadır.
Parlamenter demokrasinin, Türkiye gibi farklılıklarıyla barışık olmaktan zorluk çeken ülkelerde önemli bir işlevi yerine getirdiğini ve demokrasiyi beslediğini düşünüyorlar. Ayrıca yüzde 92’si ülkenin en büyük sorunu olarak ekonomiyi görüyor. yüzde 88’i ise işsizliği en büyük sorun olarak görüyor. Çünkü kararsız seçmenlerin içinde önemli oranda işsizler bulunuyor. Zira yüzde 30’unun düzenli bir işi yokken, yüzde 40’ı ise işsiz.
Güncel tartışmaların, gerçek sorunları geçiştirilmek için çıkartıldığını düşünüyorlar. Hükümetin, ekonomide yaşanan krizi gizlediğini ve bu yönde bir adımlar atmadığını ileri sürüyorlar. Açıklanan paketlerin ise sadece bir algı oyunu olduğunu söylüyorlar.
Çünkü pek çok reform dile getirilmesine rağmen, hayatlarının iyiye gitmediğini, aksine daha da kötü bir hale geldiğini savunuyorlar. Yine kararsız seçmenlerin yüzde 70’i Erdoğan’ın ülkeyi yönetemediğini düşünüyor. Geçmişte Erdoğan’ın açıkladığı reform paketlerinin bir heyecan ve umut yarattığını, şimdi ise hiçbir şekilde heyecan uyandırmadığını söylüyorlar.
Yani kararsız seçmenler, siyasi ya da ekonomik adımların sonuçlarını kendi hayatları üzerinden değerlendiren seçmen grubu. Kendi hayatlarındaki olumlu ya da olumsuz seyre göre tutumlarını ve oy verme davranışlarını şekillendiriyorlar. Dahası bu seçmenlerin yüzde 62’si HDP’nin kapatılmasından yana değil. Bunun sorunları daha da büyüteceğini düşünüyorlar.
Ayrıca yüzde 85 i kendini kaygılı hissederken, yüzde 75’i ise mutlu hissetmiyor. Dolayısıyla kararsız seçmenler mutsuz ve kaygılı bir seçmen grubunu oluşturuyor ve bunun baş sebebi olarak da ülke yönetimini görüyorlar.
Türkiye’deki siyasi partilerin tamamının kendi seçmenlerini mobilize edemediği bir siyasi sürecin içindeyiz. Böyle bir süreçte kutuplaştırıcı dil ve söylem onlara kesinlikle bir puan kazandırmıyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin geleceğini bu yüzde 32,8’lik bir kesimin belirleyeceği görülüyor. Çoğunluğun değil de azınlığın geleceği inşa edeceğini söylemek mümkün. Unutmamalı ki bu kararsız seçmenlerin yüzde85’i 42 yaş altı seçmenlerden oluşuyor. Ve ağırlıklı olarak kadınlar yer alıyor. Yani kararsızların yüzde 58’i kadınlardan oluşuyor.