İşte mülteci ve FETÖ şüphelilerinin kullandığı Meriç-Dimetoka hattı; nasıl saklanıyorlar, geçişi nasıl yapıyorlar?

İşte mülteci ve FETÖ şüphelilerinin kullandığı Meriç-Dimetoka hattı; nasıl saklanıyorlar, geçişi nasıl yapıyorlar?

Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturan Meriç Nehri kıyısındaki Subaşı beldesinde Kadıdondurma, Karayusuflu ve Serem köylerinin, göçmen hattının merkezi olduğu belirtiliyor. Çünkü tam karşılarında Yunanistan’ın iki kasabası Sofulu ve Dimetoka var. Yanlarından geçen otoban, Avrupa’ya uzanıyor. Son yıllarda binlerce Suriyeli’nin kaçtığı bu yola, darbe girişimi sonrası 'FETÖ' şüphelileri de dahil oldu. Son günlerde birçok 'FETÖ' şüphelisi Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a kaçmak üzereyken yakalanmıştı.

Hürriyet'ten Gülden Aydın izlenim haberi şöyle:

Meriç-Yunanistan göçmen hattının en önemli merkezleri, Edirne’nin Meriç ilçesindeki dört köy. Sınırın öte tarafında ise Sofulu ile Dimetoka kasabaları var. İlk durağımız, arazisi Sofulu’ya bakan Subaşı beldesi. Kahvehanedeki belde sakinlerinin çoğu, isimlerinin yayımlanmaması şartıyla insan kaçakçılarının bu hattı kullanma yöntemini anlattı. Buna göre göçmenler, önce köyler arasındaki ormanlarda havanın kararması için bekletiliyor.

Geçici ikametleri Gümülcine'de

Göçmenler 1000-1500 metre ötedeki Meriç Nehri’ne ulaşmak için köyler arasındaki patika ve sulama kanallarından, çeltik tarlalarından geçiriliyor. Daha sonra göçmen, 2 insan kaçakçısı tarafından şişme botların büyüklüğüne göre 5-15 kişilik gruplara ayrılıyor. Kaçakçının biri botun bir ucunu halatla nehir kenarındaki ağaca bağlıyor. Bottaki kaçakçı kürek çekerek genişliği 50 ile 100 metre arasında değişen nehirden Yunanistan’a geçiyor. Göçmenleri Yunan toprağına bıraktıktan sonra bota biniyor, diğer tarafta halatı tutan kaçakçı tarafından kıyıya çekiliyor. Beldede yaşayanlardan aldığımız bilgiye göre 'FETÖ' şüphelileri, önlemlere rağmen bir açık bulup kaçmaya devam ediyorlar. Ancak Meriç’in karşı kıyısına ayak bastıkları anda sıradan bir göçmenden farklı şartlara ve büyük ayrıcalıklara sahip oluyorlar. Nehir kıyısında bir bekleyenleri daima var, kalacakları geçici evleri de hazır. Bu evler, Yunanistan’da Türk nüfusunun hâkim olduğu Gümülcine bölgesinde. Firari 'FETÖ'cülerin Avrupa’ya dağıtımı buradan yapılıyor.

Otoban ve demiryolu avatajı

Rehberimiz eşliğinde Subaşı ile Kadıdondurma köyü arasında kalan arazideyiz. Sofulu kasabası tam karşımızda. Çeltik tarlalarıyla Meriç Nehri’ne paralel giden yolda ilerliyoruz. Nisanda suyla kaplanacak olan uçsuz bucaksız çeltik tarlalarında çobanlar sürü otlatıyor. Rehberimiz, “Çiftçi ve çobanlar, bu araziye izin belgesi almadan giremez” diyor. Nehrin daraldığı bir yerde durup, kalın bir ağaç gövdesine bağlanmış kayığı gösteriyor. "Sadece özel izinle balık tutmak için” diyor. Sağ taraftaki ağacı gösteriyor, şişme botun bu ağaca halatla bağlandıktan sonra karşıya akıntı nedeniyle 200 metre aşağıya çaprazlama geçtiğini söylüyor: "Kaçakçılar şişme bottan başka araç kullanmaz."

Polis aramasında ilginç bir uyarı

Karayusuflu ve Serem köylerine gittiğimizde Yunan Dimetoka kasabası, kırmızı kiremitli evleri, çan kuleleriyle karşımıza çıkıyor. Alt tarafında ise seyir halindeki araçların son sürat ilerlediği otoban...

Meriç'ten çıkıp Havsa'ya giderken ilçe girişinde polis kontrolüne denk geliyoruz. Aracımız didik didik aranıyor. Sarı basın kartlarımızı alıp GBT sorgulaması için götüren polis, gelmek bilmiyor. Döndüğünde kartlarımızı uzatırken "Bu kontrollerde sarı basın kartlı gazeteci kılığında çok FETÖ’cü yakaladık. Bir sonraki kontrolde normal kimliğinizi gösterin de başınız ağrımasın" diyor.

"Suriyeli gibi giyiniyorlar hiç Türkçe konuşmuyorlar"

Subaşılı eski bir belediyeci, 'FETÖ'den aranan şüphelilerle ilgili şu bilgileri veriyor:

“Meriç Nehri kısa metrajlı. FETÖ’cüler, denizi batma tehlikesi nedeniyle tercih etmiyor. 50-100 metre genişliğindeki Meriç’i geçmek garanti. Buradan Suriyelilerin arasına karışarak kaçıyorlar. Aile olanlar ailelerle, yalnız olanlar tekli gruplar oluşturuyorlar. Onları Suriyelilerden ayırmak mümkün değil. Çünkü kılık kıyafetlerini Suriyelilere benzetiyorlar. Kadınlar Suriyeli Arap kadınlar gibi, erkekler de sakal bırakıyor. Kesinlikle Türkçe konuşmuyorlar. Soru sorulduğunda içlerinden birkaç Suriyeli Türkçe konuşurken diğerleri sessiz kalıyor.

"İstanbul, bizim yaşadığımız hudut bölgesinden daha güvenli. Gelen geçen belli değil. Suriyeli mi, Afgan mı yoksa PKK, DHKP-C, FETÖ’cü mü bilmiyoruz. Ama son bir buçuk aydır polis, jandarma ve piyade birlikleri FETÖ’cülere 7/24 nöbet tutarak göz açtırmıyor. İnsan kaçakçıları daha önce göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçundan yargılanırlardı. Şimdi buna ‘terör örgütüne yardım ve yataklık’ da eklenip ceza ağırlaştırıldı. Yunanistan, yakaladığı Suriyeli, Afgan göçmenleri toplayıp haftanın iki günü bu tarafa gönderiyor. Kurtuluş Savaşı, içinde ukde kalan Yunanistan’ın bir FETÖ/PDY’ciyi iade ettiğini görmedik."

"Tarlalarımız mahvoluyor"

Çoban Tuncay Demir, göçmenlere rastlamadığını söyleyip üst taraftaki meşe ormanını gösteriyor: "Büyük çoğunluğu gece kaçmayı tercih ettiği için orada bekliyor. Karşılaşsam bile kimin Suriyeli, kimin FETÖ’cü olduğunu ayıramam." Tarlaları gösterip bahar geldiğinde göçmen sayısının artacağını söylüyor. Su kanallarından çıkıp tarlalardan koşarken pirinçleri mahvetmelerinden yakınarak "Hava kararmadan sürüyü köye götürüyorum. Yoksa jandarma izin belgesi dinlemez, beni ya FETÖ’cü sanır ya da insan kaçakçısı” diyor.

38'i kaçarken yakalandı

Edirne Valiliği’nden alınan bilgiye göre 16 Temmuz 2016’dan bu yana Meriç’ten Yunanistan’a kaçmak isteyen 38 FETÖ/PDY mensubu ve onlara yardım eden 8 kişi tutuklandı. İşte FETÖ/PDY soruşturması kapsamında haklarında yakalama kararı bulunup Meriç’te yakalananlardan bazıları:

Aralık: HAVELSAN’dan ihraç edilen bilgisayar mühendisi Mustafa Zümre, yakalanacağını anlayınca Meriç Nehri’ne atladı. İki gün süren aramalarda bulunamadı. Örgüt dershanesinde sosyoloji öğretmeni olan eşi Esra, 1.5 ve 3 yaşındaki 2 çocuğu ile meslekten ihraç edilen Milli Eğitim Bakanlığı’nda uzman Mesut Yaşar ile birlikteydi.

Ocak: TRT haber spikeri Hamza Günerigök.

Şubat: ABD’de olduğu öne sürülen eski İstihbarat Daire Başkanlığı Uluslararası İlişkiler Şubesi Müdürü Ufuk Gürsoy Yavuz’un eşi ve 2 çocuğu, Almanya’ya kaçan öğretmen İlhan Şahin’in oğlu Fuat Şahin, meslekten ihraç edilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda görevli öğretmen Burak Kütküt, Ankara Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde araştırma görevlisi olan eşi Vahide Kütküt, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda iç denetmen olan Ahmet Talha Çalgan ve Çankaya Çukurcu Aile Sağlık Merkezi’nde doktor olan eşi Türkan Çalgan, yanlarında 4 çocuklarıyla birlikte yakalandı. Bu arada Vahide Kütküt’ün, Mart 2016’da Kızılay’da 37 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırının planlayıcısı olduğu gerekçesiyle aranan PKK’lı Vahit Ayçil’in ablası olduğu ortaya çıktı.