İşte piyasaların 2017'den beklentileri

İşte piyasaların 2017'den beklentileri

Gedik Portföy Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı, Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak "2001 krizini takiben 2013 yılına kadar büyük gelişim gösterdi. Son üç buçuk yıl ise sert irtifa kaybına sahne oldu. Özel sektör borcu, cari açık, büyüme gibi rasyolar sonuç. Neden olan da esas olan da güven kaybının artık kronikleşmesi. Bu büyük bir problem ve çözümü kolay değil" dedi. Karayazıcı, "2017 yılında güven duygusunu destekleyen, hepimize çok şükür dedirtecek bir döneme perde bile aralasak ve kesintisiz devam ettirsek ülkemizde gerek yerli gerek yabancı nezdinde 2012 düzeyinde bir güveni yeniden tesis etmemiz yedi yılı bulur" görüşünü savundu.

Eral Karayazıcı'nın Bigpara'da "2017 yılında piyasalar" başlığıyla yayımlanan (26 Aralık 2016) yazısı şöyle:

Türkiye olarak sıra dışı bir yılı tamamlıyor, kronikleşen güven kaybının yansıma & sonuçlarını salt sosyal hayatta değil ekonomi ve piyasalarda da görüyoruz.

Böyle bir parkuru takiben toplumun ortak temennisi birkaç gün sonra 2016 yılının tüm olumsuzlukları ile noktalanması ve 2017 yılının aydınlık yarınlara yelken açacağımız günleri beraberinde getirmesi.

Kuşkusuz bu benim de dileğim. Ancak tahmin başka temenni başka…

Türkiye ekonomisi 2001 krizini takiben 2013 yılına kadar büyük gelişim gösterdi. Son üç buçuk yıl ise sert irtifa kaybına sahne oldu.

Özel sektör borcu, cari açık, büyüme gibi rasyolar sonuç. Neden olan da esas olan da güven kaybının artık kronikleşmesi. Bu büyük bir problem ve çözümü kolay değil.

2017 yılında güven duygusunu destekleyen, hepimize çok şükür dedirtecek bir döneme perde bile aralasak ve kesintisiz devam ettirsek ülkemizde gerek yerli gerek yabancı nezdinde 2012 düzeyinde bir güveni yeniden tesis etmemiz yedi yılı bulur.

Kaldı ki 2019-2021 arasında 9 ay kadar sürecek bir perde küresel resesyona ( ve belki krize ) sahne olmaya aday göründüğü için lokal şartlar harika da gelişse bunun başarılması sanılandan daha zor.

Bu nedenle görünen gelecekte kronikleşen güven kaybının yumuşatılması ve toplumun & ekonominin nefes almasının sağlanmasından öte başarılara imza atmak hayli zor görünüyor.

Bu demek değil ki battık bittik. Türkiye’nin kamu borcunun son derece düşük olması tedavi ve toparlanma için bize bir hareket alanı sağlayacak. Zor olan ötesi.

Yani 2012 yılındaki gibi Türkiye Avrupa’nın Çin’i olmaya aday dedirtmemiz, ekonomide eski dinamizmi kazanmamız,Türkiye ekonomisinde şartlar çok iyi diyebilmemiz.

Türkiye pekala ayağa kalkabilir. Yüksek tempoda yürüyüşe de geçebilir. Fakat önümüzdeki 5 belki 10 yıl rüzgarı çağrıştıran bir koşucu olamaz.

Finansal piyasalarda şartlar çok kötüden az kötü veya vasata evrildiğinde fiyatlar yukarı çok iyiden iyiye indirgendiğinde aşağı gelir.  2016 yılını çok kötü şartlarda noktalıyoruz. Ancak 2017’de ( belki 2018’de de ) ülkenin şartlarını kötü & vasat çizgisine taşıma şansına sahibiz.

Bugün Pusulada sizlerle Türkiye ekonomisi ve piyasalarına ilişkin 2017 beklentilerimi paylaşacağım.

2016 YILINDA PİYASALAR

Önce bir sene evvel 2016 için neler yazmışız hatırlayalım.

1-    Borsanın yılın ilk yarısı içinde 87.500 ikinci yarısı içinde 92.000 puanı test edeceğini,

2-    2016 bütününde gelişen ülkelerde USD’nin ortalama % 15 değer kaybedeceğini, 

3-    Ancak TCMB akılcı bir biçimde oluşacak ilk fırsatta faizleri düşürme stratejisi izleyeceği için doların yurt içinde geri gelişinin diğer ülkelere kıyasla daha sınırlı ( % 7-8 ) kalacağını,

4-    Bu bakıma dış iklimin getireceği güneşli hava ile yılın ilk yarısı içinde USD‘de 2,75’in test edileceğini, ötesinde bir geri çekilme için lokal pozitif sürprizlere ihtiyaç olduğunu,

5-    Gram altında 120 TL’yi ve ons altında 1.350 civarının potansiyel bir hedef olduğunu, altınla birlikte hareket eden ve görece daha iskontolu kalan gümüşün bu perdede daha yüksek getiri potansiyeline sahip olduğunu,

6-    Yıla % 10.75 ile başlayan 10 yıllık tahvil faizinin 6-9 ay içinde % 9 civarına gerileyeceğini tahmin ediyorum.

Senenin ilk yarısı içinde bu tahminler büyük ölçüde gerçekleşti. Yılın ilk dört ayında borsa % 20 değer kazanarak 87.000 puanı, USD % 5 kayıpla 2,79’u 10Y tahvil faizi % 9’u test etti.

Dolar gelişen ülkelerde ortalama % 10 değer kaybetti. Seneye 99 TL ile başlayan gram altın mart ayında 120 liraya Temmuz ayında % 30 primle 1375 $’a gümüş % 50 primle 21 $’a ulaştı.

Ancak ikinci yarıyılda Türkiye piyasaları çok güçlü bir negatif ayrışmaya sahne oldu. Borsa ilk dört ayda kaydettiği primin 2/3’ünü geri vererek 77.000 puana geriledi.

Tahvil faizleri yeniden yükselişe geçti. Seneyi % 11’in üzerinde tamamlıyor. Dolar ise son üç aydaki ralliye karşın ( ilk dokuz ay değer kaybettiği için ) sene bütününü dünya genelinde ortalama % 4 yükselişle noktalarken Türkiye’de % 20 değer kazandı.

2017 yılının belirleyici faktörleri

Para piyasalarında % 16 çok önemli bir farktır. Kurt yabancı fonlar para kazanacak saha ararken sadece şartlara değil fiyatlara da bakarlar. 

Bu bakıma 2017 yılına Türkiye marketleri iki avantaj ile başlıyor. İlki güçlü iskonto. İkincisi AB ile vites düşüren gerilim ve gümrük birliği anlaşmasının güncellenmesine yönelik beklenti. 

Buna yeni ABD yönetimi ile var olan sorunların aşılması veya azaltılması da eklenebilirse ( bence olasılığı yüksek ) ilk yarıyıl borsada belirgin bir yükselişe ve döviz kurlarında gerilemeye sahne olacaktır. Dış iklimin de yılın ilk yarısında destekleyici olacağını tahmin ediyorum.

Ancak yılın ikinci yarısı adına görünüm sisli. Yeni ABD yönetimi ikinci yarıyılın seyri üzerinde belirleyici olacak.

1-    Dış iklim adına ABD’nin 2017 yılında ne ölçüde korumacılığa yöneleceği bu puzzle’ın en merak edilen ve etkili olacak parçası.

2-    Türkiye özelinde ise Ortadoğu’daki kaos düzeyi yurtiçi marketlerin seyri üzerinde katalizör veya fren balatası olacak. Bu sorunun yanıtı da büyük ölçüde Trump liderliğindeki ABD’nin YPG’ye desteğini sürdürüp sürdürmeyeceğine ve Ortadoğu denklemi üzerinde Rusya ile uzlaşıp uzlaşamayacağına bağlı.

Bu nedenle bir sene öncekine benzer nokta tahminler üretmek güç. Madde madde zihin jimnastiği yaparak devam edelim.

1-    Trump’ın göreve başlaması ile ABD’nin hızla agresif bir korumacılığa yöneleceğini sanmıyorum. Çünkü herkes aynı gemide ve içine kapanacak bir ABD dünya ekonomisini sarsarak finans kanalı üzerinden ateş topunu kendi üzerinde bulur. Ancak bir değişim de kaçınılmaz.

Amerika’nın bunu kademeli bir biçimde gerçekleştireceğini ve küresel bir sarsıntıya sebep olmaktan kaçınacağını düşünüyorum. Bu bakıma da en azından yılın ilk yarısında eyvah Trump riskinin realize olmayacağı görüşündeyim.

2-    Belki de önümüzdeki yılı etkileyecek en önemli başlık ABD-YPG ilişkisi. Bu flörtün günümüzdekine benzer bir devamlılığı olacağını sanmıyorum. Türkiye haklı taleplerinin en azından bir bölümüne karşılık bulacaktır.

ABD’nin YPG’ye verdiği direkt & örtülü desteğin tamamen sona ermesi sağlanabilir mi bu aşamada öngörmek zor olsa da sahada aktif rol-risk ve yük alan Türkiye’nin masaya güçlü oturacağını öngörebiliriz.  

3-    Avrupa ile ilişkilerde zaman zaman yeni sertleşmeler yaşanabilecekse de restleşmeye dönüşeceğini sanmıyorum. Gümrük birliği konusunda AB geçen hafta ilk adımı attı. Arkası da gelecektir. 

Orta-uzun vadede tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklığa evirilen bir yörüngede Türkiye’nin Avrupa ile bağının devam edeceği, 2017-2018 boyunca da gümrük birliğinin genişletilmesine ilişkin pozitif haber akışının süreceği görüşündeyim. 

4-    Türkiye’de muhtemel anayasa referandumunun sonucu iktidar için kritik önem taşıyor. Sandığa ekonominin nefes aldığı bir atmosferde gidilmesi için yoğun çaba sarf edeceklerdir. 

Bu bakıma da Aralık ayında dış gerilimde vites düşürmeye yönelik gördüğümüz adımların devamı olarak yılın ilk çeyreği içinde kronikleşen güven kaybını tamir etmeye dönük içeride & dışarıda yeni pro-aktif hamleler görmemiz şaşırtıcı olmaz.

2017 yılında piyasalar

Bu nedenle önümüzdeki yılın referandum öncesi & referandum sonrası olarak iki ayrı kategoride değerlendirilmesi gerektiğini ve referandum öncesi perdede çok kötü kabul edebileceğimiz lokal şartların en azından kötü veya vasata yöneleceğini tahmin ediyorum. Bu bağlamda da; 

Borsa :73.500 seviyesini major 76.500 seviyesini güçlü destek konumuna getiren BIST 100 endeksinde yılın ilk çeyreği içinde 82.000 seviyesinin test edilebileceğini, lokal şartlarda hissedilir bir yumuşama sağlanabilirse ilk yarı yıl içinde 85.000 – 87.000 bandına yönelimin de söz konusu olabileceğini düşünüyorum.

87.000 ötesini ( 93.000 gibi ) hedefleyen bir ralli içinse imkansız çentiği atamayacaksak da Türkiye şartlarının çok kötüden vasat – normal arası bir düzeye yönelmesi gerektiği görüşündeyim.

Dolar :Dünya genelinde ilk yarıyıl içinde ABD para birimini asgari % 3-4 kadar değer kaybetmeye aday buluyorum. Ancak bu öngörü USDTRL ne kadar gerileyebilir sorusuna yanıt üretmek için yeterli değil.  

Atlamamamız gereken gerçek sıra dışı 2016 ‘nın sonucu olarak USD yurtiçinde tamamen Türkiye’ye özel bir ralliye sahne oldu ve var olan değeri ile ABD para birimi ülkemizde diğer ülkelere kıyasla % 16 kadar pahalı.

Lokal şartlardaki yumuşamanın düzeyine bağlı olarak bu cephede % 10-11’i bulabilecek bir geri çekilme pekala mümkün. 

Kaldı ki bu gerçekleşir ve Türk Lirası değer kazanırsa bu diğer döviz kurları ve altına da aynı şekilde yansıyacaktır. Bu bakıma da nokta tahmin üretmek yerine bu maçı maç içinde çözmeye çalışmak daha rasyonel. 

EURUSD özelinde ise ilk çeyrek içinde 1,08 – 1,09 bandının rotada olduğunu, Avrupa’da pozitif veriler ile resmin desteklenmesi durumunda ilk yarı yıl içinde 1,13 civarına yönelimin de gerçekleşebileceğini düşünüyorum. 

Tahvil :10 yıllık Türk tahvilinde yakın vadede % 10,50 - % 11,50 bandı içinde bir seyri muhtemel buluyor, lokal şartlardaki yumuşamaya bağlı olarak % 9,5 civarına yönelimin söz konusu olabileceğini tahmin ediyorum.

Altın :1128 $’ı yakın destek edinen sarı fırtınada aşağı yönlü risklerin tamamen ortadan kalktığını söyleyemeyiz.  Bununla birlikte ilk çeyrek içinde değer kaybı yaşansa da bunun kalıcı olmayacağı ve ilk yarıyıl içinde altında 1225 $’ın  ( belki 1.300 ) test edilebileceği görüşündeyim.

Bu bakıma ille de döviz olsun diyenler adına altını yılın ilk yarısı içinde dolara kıyasla daha tercih edilir buluyorum.

Türkiye lokal şartlarını yumuşatmayı başarır veya altında 1075 $ civarına bir savrulma gerçekleşirse bu gram fiyatın 120-122  TL bandına çekilmesine neden olabilir ki bu senaryo sarı fırtınada pozisyon almak için çekici bir fırsat olacaktır. Haftaya buluşmak dileği ile...