İstifa etmenin dayanılmaz hafifliği

İstifa etmenin dayanılmaz hafifliği

İstifa etmek, bazen yeni bir şehrin peşinden gitmek; kimi zaman evde oturup tembelliğin tadını çıkarmak, yılların yorgunluğundan kaçmak ya da daha çok para kazanmak için yeni kapılar açmak amacıyla yapılabilecek bir tercih yahut zorunluluk. Şu an ise gençler arasında bir trend...

Associatad Press’in geçtiğimiz günlerde yayınladığı habere göre ABD, son 17 yılın en yüksek ‘istifa etme’ oranına ulaştı. Ülke genelinde herhangi bir işte çalışanların yüzde 2.4’ü istifa edip başka bir yerde çalışmaya devam ediyor. AP, bu durum için ‘’istifa edenlerin artması, daha güçlü bir pazarın kurulduğunu gösteriyor, çünkü insanlar daha yüksek maaşlı yeni işlere geçmek için istifa ediyorlar’’ yorumunda bulunuyor.

Hükümetin yayınladığı veriler de AP’yi doğrular nitelikte: İş değiştirenlerin aynı şirkette uzun soluklu çalışanlardan daha çok para kazandıkları gözüküyor. İş değiştirmeyenlerin çalıştıkları şirkette bir noktadan sonra yükselemedikleri, pozisyonlarına sıkışıp kaldıkları yorumunu yapmak mümkün.

Yeni trend: İstifa etmek

Ancak ‘istifa oranı’nın doruğa çıkışını yalnızca ‘daha çok para kazanma’ motivasyonuyla açıklamak yetersiz kalıyor. ABD merkezli danışmanlık şirketi Deloitte’nin yayınladığı anket, ‘istifa etmenin’ gençler arasında trendleştiği gerçeğini gözler önüne seriyor. Anket, 1981-1995 yılları arasında doğanları kapsayan Y kuşağı mensuplarının yüzde 43’ünün istifa etmeye meyilli olduklarını gösteriyor. 1995’ten sonra doğanlardaysa ‘iş değiştirme’ isteği yüzde 61’e kadar çıkıyor. Bu kuşakların bir yere sıkışıp kalmak istemedikleri ve kafalarının karışık olduğu yorumunda bulunuluyor. Ayrıca bir ‘umutsuzluk’ rüzgârı estiğini de düşünebiliriz. Bu rüzgâr, aslında ‘iş hayatı’ndan öte, gençler ve sistem arasındaki bir kopmadan kaynaklanıyor.

Nüfusun önemli bir parçasını temsil eden bu iki jenerasyon da kâr gözeten ‘plaza şirketleri’nde çalışmaktan haz etmediklerini dile getiriyorlar. Deloitte’nin raporu da gençlerin ‘etik anlayışları olan’ patronlarla çalışmaktan hoşlandıklarını ortaya koyuyor.

Gençler arasında sosyalizm rüzgârları esiyor 

Sosyalist-Demokrat ABD Başkan Adayı Bernie Sanders’ın ‘ilginç’ olarak nitelendirilebilecek kadar destek gördüğü 2016 yılında Harvard Üniversitesi'nin politika bölümünün yaptığı anket, ABD’li gençlerin (18-29 yaş arası) yüzde 42’sinin kapitalizmi desteklemediklerini gösteriyor. Ülke genelindeyse bu oran yüzde 34 olarak belirlenmiş. Oysa Newsweek’in kapitalizmi ‘ulusal bir kutsal’ olarak nitelendirmesinden 9 sene önce, 1975’te yapılan bir araştırma, gençlerin yüzde 65’inin kapitalizmi desteklediğini gösteriyordu.

YouGov’un 2015’te yaptığı anket de ABD’lilerin yüzde 55’inin kapitalizmin eşitsizliği büyüttüğüne inandığını ortaya koyuyor. Britanya’da -ABD’de Bernie Sanders’ın yaptığı gibi- bir rüzgâr yakalayan Jeremy Corbyn’in İngiliz İşçi Partisi’nin başına geçmesinin ardından yine YouGov tarafından yapılan bir araştırma, Britanyalıların sosyalizmi, kapitalizme nazaran daha ‘hoş görülebilir’ olarak nitelendirdiğini gösteriyor.

Kapitalizm nasıl gözden düştü?

Kapitalizmin ABD için 'ulusal bir kutsal'dan 'popülaritesini gittikçe yitiren bir ideoloji'ye evrilmesinin izini Vice’tan Matt Taylor sürmüş. Taylor, 1984’te ABD’li Newsweek dergisinin tarihe geçen kapitalizm tanımının ardından yaşanan finansal krizlerin, eşitsizliğin giderek büyümesinin (zenginlerin daha da zenginleştiği, fakirlerin daha da fakirleştiği bir düzenden bahsediyor Taylor), örgütlü direnişin azalmasının, sendikaların kapatılmasının, kiliselerin toplumsal işlevlerini kaybetmeye başlamasının kapitalizmi yaraladığını öne sürüyor. Ayrıca ABD’de finansın merkezi olan Wall Street gibi güçlü bir ‘vadi’nin ortaya çıkışının da ‘ezberleri bozduğu’ yorumunda bulunuyor. Silikon Vadisi’nde ‘lisede sivilceleriyle dalga geçilen ‘nerd*’lerin’ milyarder olmaya başlaması, toplumda da bir etki yaratmış.

Ian Bremmer da son kitabı ‘Globalizmin Mağlubiyeti’nde ‘müesses nizamı karşısına alarak’ ABD Başkanı seçildiğini söylediği Donald Trump’a en büyük desteği, bu düzende yaşamaktan sıkılmış, umutlarını yitirmiş, ‘Amerikan Rüyâsı’nı kaybetmiş olanların verdiğini ifade ediyor.

Sosyalizm, düzene karşı duran popülist liderler ve istifa etmek… Bugünün trendleri bunlarmış gibi gözüküyor.