CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçim sonuçlarının ardından istifa edeceği iddialarıyla ilgili olarak, “kendi yandaşları benim istifa edeceğim şeklinde bir haber de yayıyorlar. İstifa edecek birisi varsa, bu ülkeyi soyan adamdır. Ülkeyi soyana sorulmuyor da, ülkenin, halkın, sivil toplumun, mazlumun, medyanın çıkarlarını savunan insana ‘efendim istifa edecek.’ Geçiniz bunları, biz sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
Kılıçdaroğlu, düzenlediği basın toplantısında, seçim sonuçlarının Başbakan Tayyip Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı yolunu açıp açmadığı yönündeki bir soruya ise, “Devleti soyan adamdan cumhurbaşkanı çıkmaz, olmaz. Bu ülkenin vicdanı vardır. Şaibeli adamdan, yargıda aklanmamış adamdan cumhurbaşkanı olur mu? Hırsızdan cumhurbaşkanı olmaz, başbakan olmaz” şeklinde yanıt verdi.
30 Mart yerel seçiminin ardından ilk kez kameraların karşısına çıkan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kemal Kılıçdaroğlu, bir basın toplantısı söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:
Başbakanlık koltuğunda oturan zat, dün seçimler belli bir noktaya geldikten sonra yine bir balkon konuşması yaptı. Açıkça, demokrasiyi, hukuku, siyasal partileri, sosyal grupları tehdit etmeye başladı. Kimsin sen, tehdit ediyorsun? Hiç alışkın olmadığımız bir tarzda, bir diktatöre özgü üslupla açıkça demokrasi tehdit ediyor. Hiç karşılaşmadığımız bir olay. 30 Mart öncesi neyse, 31 Mart’ta da aynı adam. Bir diktatöre özgü üslupla, dünyayı dizayn etmeye çalışıyor, Türkiye’yi dizayn etmeye çalışıyor, demokrasinin kurumlarını tehdit etmeye çalışıyor.
Başbakanlık koltuğunda oturan zat, şunu asla unutmasın. CHP olduğu sürece bu ülkede hiçbir yurttaşı sen tehdit edemezsin. Senin tehdidin sana söker, yandaşlarına söker. Oturacaksın oraya, vatandaşı tehdit edeceksin. Cadı avı başlatacaksın sen, hani demokrasiden söz ediyordun, hani hukukun üstünlüğü vardı_? Suçluyu kendin belirleyeceksin, kendi mahkemende yargılayacaksın, mahkûm olmasını sağlayacaksın, sonra da bu ülkede demokrasi var diyeceksin.
Daha da öteye gidiyor. Muhalefeti dizayn etmeye kalkıyor bu zat. Kimsin sen, muhalefeti dizayn etmeye kalkıyorsun? Demokrasinin “d”sini dahi bilmiyorsun. Beyefendiye özgü bir muhalefet gerekiyor herhalde, her dediğine evet efendim diyen bir muhalefet istiyor. Muhalefet sözcüğünü dahi bilmiyor bu kişi. Çünkü muhalefete tahammül edemiyor. Demokrasi muhalefete tahammül etme rejimidir. Bizi dizayn edemezsin. Senin gücün yetmez buna. Üç kez arka arkaya seçimlerde geldin, her türlü baskıyı kurdun, sonra nasıl olsa devleti, yargıyı dizayn ettin. Havuz medyasını oluşturdun, şimdi sıra geldi muhalefeti dizayn etmeye. Senin gücün yetmez buna. Hele hele CHP’ye senin gücün hiç yetmez.
Biz seçimlere girdik, önce halkın büyük oranda katılımı bizim açıdan son derece mutluluk vericidir. Her oya saygımız var. Oy kullanan yurttaşların tamamını kutluyorum yürekten. Hiçbir ayrım yapmıyorum. Tek şey istemiştim, sandığa giderken vicdanınızın sesini dinleyin diye, onun dışında isteyen yurttaşım istediği partiye oy verir. Bizim eleştirmeye hakkımız yoktur.
Balkon konuşmasının bir başka özelliği daha vardı. Sıra sıra dizilmişler. İstanbul’daki parayı sıfırlayanlar ama Ankara’da öyle bir para yo tabi. Varsa da biz bilmiyoruz. Adı yolsuzluğa çıkmış, hırsızlığa çıkmış insanlarla siz zaten ülkeye umut veren bir konuşma yapamazsınız.
Sadece kirlenen insanlar mı, hayır. Kuran-ı Kerim’e açıkça hakaret eden insanlar da oradaydı. Acaba bu tabloyla birlikte bir balkon konuşmasının sonucunu kaç kişi değerlendirebilecek, asıl soru bu.
TV ekranlarında izledim. Pek çok yorumcu katılmıştı. Yorumcuların tamamına saygım var. Ama tek isteğim var, Büyükşehir belediye sistemi değiştikten sonra, değerlendirmenin daha farklı yapılması lazım. Bunu pek çok yorumcu dile getirdi. Onlara teşekkür edeyim. Balkon konuşmasının bir özelliği daha var. Araya bir şeyler koyup, balkona bilinçli olarak dönüyorum. Balkon konuşmasında açıkça demokrasiye meydan okundu.
Demokrasi benim kafamdaki şekille şekillenir diye açıkça söyledi. Balkon konuşmasında helale de meydan okundu, “biz haramdan yanayız” dediler. Haramzadelerin iktidarı v ar dediler zaten. O nedenle biz güçlüyüz, kaybedenler varsa haram yiyenlerdir. Helalden yana olanlar, kul hakkı yemeyenler, mazlumun yanında olanlar neden kaybedecekler. Dünyanın hiçbir ülkesinde diktatörler kazanmamıştır, kazanamazlar da zaten. Ama onlar kazandıklarını düşünürler. Türkiye kazanmıştır. Süreç göreceksiniz, farklı bir şekilde yürüyecektir. Bu mesajlar, önümüzdeki süreçte daha fazla baskının uygulanacağını gösteriyor. Medyaya, sivil topluma, siyasal partilere, her alana baskı uygulanacaktır.
Ama bu daha başlangıç. Eğer önünde boyun eğecek kişi arıyorsan, balkon konuşmasında yanında olan adamlara bak, bize hiç bakma. Kimsenin önünde boyun eğmeyiz.
Bu arada kendi yandaşları benim istifa edeceğim şeklinde bir haber de yayıyorlar. İstifa edecek birisi varsa, bu ülkeyi soyan adamdır. Ülkeyi soyana sorulmuyor da, ülkenin, halkın, sivil toplumun, mazlumun, medyanın çıkarlarını savunan insana “efendim istifa edecek. Geçiniz bunları, biz sonuna kadar mücadele edeceğiz. Hiç kimse unutmasın. Bu daha başlangıç. Güçlenerek geliyoruz. Beklediğimiz oranda oy almazdık. Onu ben de biliyorum ama hiçbir zaman yurttaşlarımı suçlamadım. Yukarıya doğru bir çizgimiz var kararlılıkla gidiyoruz. Halka daha fazla gideceğiz, gerçekleri daha fazla anlatacağız.
Hem malı götürüyor, hem mağdurum diyor. Bütün yurttaşlarıma söylüyorum. 31 Mart’tan sonra Türkiye’de baskının artacağını göreceksiniz.
Biz yine sağduyunun, halkın yanında olacağız. Yine demokrasinin yanında olacağız, yine özgürlüklerin yanında olacağız. Çünkü biz demokrasinin yanında olacağız.
Ankara’daki seçim sonuçları tartışma yarattı, ne gibi adımlar atacaksınız?
Ankara’daki, sadece Ankara değil, çok yerde itirazlar var. Ekibimiz çalışıyor. İyi bir ekip, bunlar değerlendiriyorlar, pek çok yerde itirazlarımızı yapacağız.
Seçim sürecinde elinizden geleni yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Yüzü aşkın yerde miting yaptım, bu benim görevim. Görevimi yaptım. Eksiğim olabilir ama görevimi yaptığıma inanıyorum. Milletin vicdanına hep sesleneceğim, uyuyan vicdanlar uyandırıncaya kadar. Senin inandığın kitaba hakaret eden birisi orada oturuyor, devleti soyanın yanında oturuyor. Hala oyunu oraya verecek misin diye soracağım. Kul hakkı yiyen birisi hala orada oturuyor, aile boyu. Ne demektir o balkon konuşması, ben devlete meydan okuyorum diyor. İstediğim yolsuzluğu yaparım diyor. Sandıktan yolsuzluğun, hırsızlığın meşruiyeti çıkmaz. Gidip yargıda aklanacaksın. Bu millete sözüm, onlar adaletin önüne çıkacaklar.
Cemaatle işbirliği tamamen AKP’nin uydurması bir şey. Nereyle işbirliği yaptık, ellerinde belge varsa çıkarsınlar. Hiçbir zaman ne istediniz de vermedik demdim. Kuran kimdi? Bizi işbirliği yapmakla suçlayan kişi. Siyasetçi olarak Başbakanlık koltuğunda oturan birisinin ilk kez bu kadar çok yalan söylediğine şahit oluyorum. Bir insan nasıl milletin gözünün içine baka baka yalan söyler. Anlamakta zorluk çekiyorum.
AKP’nin taktiğini gazeteci arkadaşlarım herhalde yeteri kadar anlayamadılar. AKP bir şey yapmak istediği zaman küçük küçük havuz medyasında haber çıkarır. Sonra eyleme geçer. Havuz medyasına bakın, Süleyman Şah Türbesi’nde oraya saldırı yapılacak diye haberler çıktı. Ben anamuhalefet lideri olarak bunu söylemek zorundayım, orduyu oraya sokamazsın dedim. Sonra sizin ifade ettiğiniz, Dışişleri’nde 4 kişinin yaptığı görüşmenin ses kayıtları yayınlandı. 2 gazeteci arkadaşla birlikteydik kayıt geldiğinde. Hiçbirimiz inanmadık. AKP’nin reddedeceğini düşündük. Çünkü devlete böyle bir şey olamaz. Arkadaşlarım uyardılar, bu ses kaydını esas alarak hiçbir açıklama yapmayalım dedik. Sonra Dışişleri Bakanlığı çıktı, bunu kabullendi. Kabullenince, Türkiye’yi nasıl bir felaketin içine sürüklemek istediklerinizi öğrendik.
Birincisi, devlette mahrem diye bir şey kalmamıştır. Casuslar bize savaş açtı dedi. Kim savaş açtı, hangi devlet savaş açtı? Dışişleri Bakanı olarak açıklaman gerekiyor, tık yok. Kimin savaş açtığını bilmiyoruz. İkinci kritik nokta, kendi ülkesini savaşa sokmak için kendi ordusuna kumpas kuran bürokratları ve askerleriyle beraber kumpas kuran bir devletle karşı karşıya olduğumuzu gördük. Oradan adam göndereceğim, oradan Türkiye’ye füze atılacak. Türkiye girecek. Veya 4 adam göndereceğim, Süleyman Şah Türbesi’nde kendi askerlerimizi öldüreceğiz. Biz oraya gireceğiz. Bunun hesabını onlar vermek zorundadırlar. Bunun hesabını vermiyorlar, kim sızdırdı? Sen devletsin, kim sızdırdıysa bul. Amaçları farklıydı. CHP çok önemli bir görev yaptı. Bu ülkenin çocuklarının Suriye bataklığına girmesini engelledi. Bir şehit gelmiyorsa, CHP’nin bu öngörüsünün sonucudur.
Özeleştiri diyorsunuz, her seçim sonrası mutlaka yapılacaktır. Seçim sonuçları gelecek, değerlendireceğiz. Nereyi hangi gerekçeyle kaybettik, daha fazla oy alabilir miydik, alamaz mıydık, değerlendireceğiz.
Biz CHP’yiz. Tüzüğümüz var, programımız var, kurultay koşulları oluşursa elbette kurultay yaparız. Biz demokrasiye inanıyoruz. Niye kurultay istedin diye insanları asla suçlamayız. Bizi diğer partilerden ayıran temel özellik budur. Hukuktan korkulur mu? Hayır.
AA güven duymadığımız bir kurum. Diğer kurumlara güven duymadığımız gibi AA’ya da güven duymuyoruz. İktidarın güdümüne giren, bağımsızlığını yitiren bir kurum topluma güven vermez. Havuz medyasının devlet ayağıdır. Onun için ayrıca bir havuz oluşturmaya gerek yok, 76 milyon zaten o havuza katkı veriyor. 76 milyon bunlara hakkını helal edecek mi, asıl soru bu.
Bir sorunumuz yok zaten. AKP ekonomide çok daha büyük açmazlarla karşılaşacağını biliyor, onlarla karşılaşmadan erken seçim kararı alabilir.
Devleti soyan adamdan cumhurbaşkanı çıkmaz, olmaz. Bu ülkenin vicdanı vardır. Şaibeli adamdan, yargıda aklanmamış adamdan cumhurbaşkanı olur mu? Hırsızdan cumhurbaşkanı olmaz, başbakan olmaz.
Demokrasilerde asıl olan seçimlerin sağlam biçimde yapılmasıdır. Seçimi yapacak kurumların, topluma güven vermesidir. Elektriklerin kesilmesi, sandıkların, torbaların değiştirilmesi gibi pek çok şaibe ortada. Neden, hükümet şaibeli. İtirazlarımızı yapıyoruz. Elbette YSK değerlendirecek, verilecek karara da saygı duyacağız.
Cadı avı, söyledim zaten, hükümet bir cadı avı başlatacağını söylüyor. Medyaya, sivil topluma, belli kesimlere. Biz dikkatle izleyeceğiz. Kim haksızlığa uğrarsa uğrasın biz onun yanında olacağız. Yeter ki bu ülkenin yurttaşı olsun.
Biz metropollerde oylarımızı artırdık. Daha başarılı olmak isterdik ama sonuçta niye başarılı olamazdık diye halkı suçlamak gibi bir kolaycılığa asla girmeyiz. Kendimizi sorgulamalıyız. Neden kazanamadık diye. Oturup bunu masaya yatıracağız. Kazandığımıza en sevindiğim şehir Hatay, kaybettiğimize en üzüldüğüm şehir Artvin oldu.