Gülsen Solaker
Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerinin onay süreci için taleplerinin tam olarak yerine gelmesini isteyerek 2023'ü işaret eden mesajlar veriyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ardından İsveç Başbakanı Ulf Kristersson'un yapacağı ziyarette kaydedilebilecek gelişme ise onay süreci açısından önemli görülüyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından İsveç ve Finlandiya NATO'ya üyelik başvurusunda bulunmuştu. NATO üyesi Türkiye ise iki ülkenin terör örgütlerine destek grupları barındırdığını ve bunun ittifak ruhuna uymadığını belirterek üyeliklerin TBMM'de onaylanması için bazı şartların yerine getirilmesini istemiş ve NATO'nun Madrid Zirvesi'nde iki ülkeden yazılı taahhüt almıştı.
Öte yandan İsveç'te kısa bir süre önce yapılan seçim sonrası iktidar sağ partilerin oluşturduğu koalisyona geçti ve NATO üyeliğini öncelikli konulardan birisi olarak belirleyen yeni hükümet Türkiye'ye yönelik ılımlı mesajlar vermeye başladı. İsveç, Eylül ayı sonunda Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki askeri operasyonlarına tepki olarak 2019'da uygulamaya koyduğu askeri ihracat kısıtlamalarını kaldırma kararı aldı. İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström da son yaptığı açıklamada Türkiye tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PYD ve YPG ile aralarına "mesafe koymak istediklerini" belirtti.
Gelinen son aşamada İsveç Başbakanı Ulf Kristersson'un Ankara ziyaretinde Türkiye'nin terör örgütü olarak gördüğü grupların İsveç'teki faaliyetlerinin önlenmesi ile ilgili somut bazı adımları gündeme getirmesi beklentilerin başında geliyor.
İsveç'ten gelen mesajları olumlu karşılayan Türkiye, bu vaatlerin yeterli olmadığını ve terörle ilgili kaygılarının tam olarak giderilmediğini vurguluyor. Türkiye'nin koşulları arasında "terör örgütlerine desteğin sonlandırılması, Türkiye'ye yönelik silah ihracat kısıtlamalarının kaldırılması ve iade taleplerinin karşılanması" maddeleri yer alıyor.
Finlandiya ve İsveç'in NATO'nun 28 Haziran'daki Madrid Zirvesi'nde imzalanan üçlü muhtıranın ardından bu taleplerle ilgili bazı adımlar attığını ve İsveç'in silah ambargosunu kaldırmasının olumlu olduğunu düşünen Ankara'ya göre, muhtıradaki diğer unsurların da uygulanması gerekiyor.
Alman Marshall Fonu Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Finlandiya ile İsveç'in NATO'ya üye olmasının Türkiye'nin uzun vadeli çıkarları ile örtüştüğünü belirterek bu nedenle Ankara'nın taleplerinin üyelikleri zorlaştırmaya yönelik bir bahane olduğunu düşünmediğini şu sözlerle aktarıyor:
"Türkiye'nin bu iki ülkenin NATO'ya üye olmasını engellemek istediğini düşünmüyorum. Ama hazır bu iki ülke NATO'ya başvurmuşken ve Türkiye'nin de mutabakatı gerekirken PKK ile mücadele bağlamında kazanım yaratılmaya çalışıldığını düşünüyorum."
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, son yaptığı açıklamada önümüzdeki günlerde İsveç'teki yeni hükümetten umutlu olduklarını belirterek "Somut adımları da görmek istiyoruz" demişti.
Türkiye'nin "söylemden ziyade eylem görmek istediğini" belirten dış politika uzmanı Gülru Gezer, bazı kişilerin iadesinin de beklentiler arasında yer aldığını ancak henüz gerçekleşmediğini hatırlatıyor. Gezer, üçlü mutabakat muhtırasının 8. maddesine iadelerin Avrupa iade sözleşmesiyle uyumlu şekilde olması hususunun konulduğunu hatırlatarak bu nedenle İsveç'te 1 Ocak'ta yürürlüğe girmesi beklenen terörle mücadele yasasının uygulamasının önem kazanacağını söylüyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da geçtiğimiz günlerde "İsveç ve Finlandiya'dan bizim iade talebinde bulunduklarımızdan bugüne kadar yapılmış bir iade söz konusu değil" açıklamasını yaptı. İsveç ve Finlandiya adalet bakanlıklarından yetkililer de geçen haftalarda Ankara'da ayrı ayrı teknik temaslarda bulunarak iade sürecinin olumlu sonuçlanması için görüş alışverişinde bulundu.
Avrupa ülkelerinde iade süreçlerinin her zaman kolay olmadığını ve mahkeme kararı gerektirebildiğini belirten Ünlühisarcıklı, "Bence Türkiye sürecin işlemekte olduğunu, yani iade süreçlerinin normal seyrine girdiğini görmek istiyor. Süreci hızlandırmak İsveç hükümetinin elinde de olmayabilir. Ama sanırım Ankara yaklaşımın değiştiğini görmek istiyor en başta" yorumu yapıyor.
PKK'nın İsveç'teki kuruluşları vasıtasıyla veya kendisiyle iltisaklı kişiler vasıtasıyla eleman devşirmesi, finans sağlaması gibi faaliyetlerde bulunabildiğini söyleyen Ünlühisarcıklı, AB'nin terör örgütleri listesinde bulunan PKK'nın sembollerinin kamusal alanda veya gösterilerde kullanılmasının engellenmesi ve bunun için kalıcı düzenlemeler yapılmasının da Ankara'nın beklentileri arasında yer aldığını kaydediyor.
Son günlerde Ankara'dan gelen mesajlar TBMM'deki onay sürecinin 2023'e kalabileceğine işaret ediyor, İsveç'in atacağı adımların ve yapacağı mevzuat değişiklerinin de birkaç ay içinde tamamlanmayabileceği belirtiliyor.
Ünlühisarcıklı, İsveç'in terörle mücadele yasasını güncellemesinin Ankara'nın talepleri öncesinde gündemde olduğunu anımsatarak eski hükümette yer alan sol parti nedeniyle adım atılamadığını ancak yeni hükümetle bu adımı atmanın daha kolaylaştığını belirtiyor.
Gezer, İsveç'in bundan sonra daha katı bazı tedbirler almasının söz konusu olabileceğini, ancak bunların da henüz net olmadığını söyleyerek Türkiye'nin somut adımlar görmek istediğini ve bunun da biraz zaman alabileceğini, bu nedenle onayın 2023'e kalmasının yüksek olasılık olduğunu kaydediyor.
Geçtiğimiz günlerde İsveç Başbakanı'nın Brüksel temasları sırasında Stoltenberg'in "İsveç ve Finlandiya NATO'ya üye olmadan da bizim korumamız altında olacaktır" açıklaması yaptığını anımsatan Gezer, "Ben bu açıklamayı hem iki ülkeye garanti olarak hem de Türkiye'ye de 'sen onaylasan da onaylamasan da biz NATO olarak bu ülkelere sahip çıkacağız' mesajı olarak okudum" diyor.
İsveç ve Finlandiya'nın üyeliklerinin TBMM'deki süreci ile ABD'den alınmak istenen F-16'ların Kongre'deki onay süreci arasında bağlantı olup olmadığı da Ankara'da diplomasi kulislerinde tartışılan konular arasında.
Madrid zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin üçlü mutabakatın imzalanmasında etkili olduğu yorumları yapılmıştı.
Gezer'e göre iki onay süreci doğrudan olmasa da dolaylı olarak birbiri ile bağlantılı ve F-16'ların verilmesi Türkiye'nin pozisyonunu belirli ölçüde yumuşatabilir. Eski diplomat Gezer, şöyle konuşuyor:
"Çünkü Türkiye şunu düşünüyor; 'ben bölgemde kendi başıma bir mücadele veriyorum, bir ittifakın parçasıyım ama müttefiklerim beni anlamıyor ve bana yeterli desteği vermiyor.' Böyle bir hissiyata sahip Türkiye. Yani bu hissiyatın giderilmesi için de atılacak her türlü adım tabi ki birbirleriyle bağlantılıdır ve olumlu sonuçlar doğurabilir."
Ünlühisarcıklı ise İsveç'in en başta bu konuyu doğrudan ABD'nin de meselesi haline getirmeye çalıştığını ama ABD'nin buna çok istekli olmadığını söyleyerek "F-16 konusu eğer ABD'de belli bir olgunluğa ulaştıysa ve karar aşamasına geldiyse bence Amerika Türkiye'ye ‘Bu arada İsveç ve Finlandiya'nın işini de kolaylaştırmanızı bekliyoruz' diyecektir" yorumunu yapıyor.
Ancak F-16 satışı olsa bile üçlü mutabakat maddelerinde ilerleme sağlanmaması durumunda onay sürecinin zor olacağını belirten Ünlühisarcıklı, önümüzdeki birkaç ay içinde iki konuda da ilerleme bekliyor.
30 üyeli NATO içinde onay işlemini tamamlamayan şu anda Türkiye ve Macaristan kaldı. Macaristan'da yıl bitmeden onay sürecinin tamamlanması bekleniyor.