İyi bir göç politikası iltica edilmesinin sağlanmasının yanı sıra sınır dışı edilmeyi de kapsar. Siyasiler, idari makamlar ve hukukçuların cesaretli bir şekilde kimin kalacağına kimin ülkeyi terk edeceğine karar vermesi gerekiyor. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, bunu Avrupa ülkelerine bir kez daha hatırlattı.
AB Komisyonu'nun içişlerinden sorumlu üyesi Dimitris Avramopoulos, üye ülkelerden iltica başvurusu kabul edilmeyenlerin sınır dışı edilerek memleketlerine gönderilmelerinin hızlandırılmasını talep etti. Avramopoulos, böylelikle yardıma ihtiyacı olmayan kişilerin bu tehlikeli yolculuğa çıkmasının işe yaramayacağı sinyalinin verileceğini sözlerini ekledi. AB Komisyonu'na göre, sınır dışı etme politikası AB'ye üye ülkelerin hiçbirinde memnun edici değil.
Bu durum yasaların yetersiz olmasından ziyade mevcut yasaların uygulanmasındaki sıkıntılardan kaynaklanıyor. Avrupa'da geçen yıl sınır dışı edilme kararlarının sadece yüzde 36'sı hayata geçirildi. Bunun tek nedeni durum sadece sınır dışı edilecek kişilerin memleketlerinin yeterince hazır olmaması, gereken belgelerin ve tıbbi raporların eksikliği değil. Bunun en önemli nedenlerinden biri sınır dışı edileceğini öğrenen göçmenlerin izini kaybettirmesi.
Bunun engellenmesi için, Avrupa hukuku göçmenlerin altı aya kadar gözaltında tutulmasına izin veriyor. Bunun için bu göçmenlerin başka insanlar için tehdit oluşturması gerekmiyor, söz konusu göçmenin kaçacağı veya sınır dışı edilmekten bir şekilde kurtulacağına dair bir işaretin bulunması yeterli. Bazı istisnai durumlarda gözaltı süresi 18 aya kadar uzatılabiliyor. AB Komisyonu, hiçbir ülkenin bu olanaktan yeterince yararlanmadığına dikkat çekiyor.
Almanya, Avrupa'daki ilgili yönetmenlikleri neredeyse harfiyen hayata geçirdi. Buna göre, Alman makamları, eğer izini kaybettireceğinden kuşku duyuyorlarsa, kalma müsadesi olmayan bir kişiyi altı aya kadar hapsebilirler. Ancak bu sadece teoride kalıyor. Uygulamada ise sınır dışı edilecek bir kişi nadiren hapsediliyor, eğer hapsedilirse de insan hakları savunucularının tepkisiyle karşılaşılıyor.
Böylelikle de kamuoyunda kalma müsadesi olmayan göçmenlerin geri gönderilmesiyle Avrupa değerlerini ihlal edildiği izlenimi doğuyor. Ancak doğru olan bunun tam tersi. Sınır dışı edilmeler hızlı ve kararlı bir şekilde uygulanırsa, memleketlerinde gerçekten takibata uğrayan ve ölüm cezası, işkence veya keyfi şiddet tehditi altında olan kişilere gerçekten yardım edilebilir. Bazı özel durumlarda ise katı kuralların uygulanmasında istisna yapılabilir. Ancak bu istisnaların kurala dönüşmemesi gerekiyor. Zira kim herkesi korumaya çalışırsa, sonunda bunun kimseye yararı olmaz.