Eric Barton / BBC Türkçe
Taylor Mali, 2000 yılında Chicago’daki bir şiir yarışmasında bir gecede ismini duyurdu. New York City’de bir ortaokulda öğretmenlik yapan Mali, konuşmasında bir avukatın öğretmenlere yönelik aşağılamasına nasıl cevap verdiğinden söz ediyordu.
Avukat “Elinden bir iş gelenler o işi yapıyor, hiçbir becerisi olmayanlar ise öğretmen oluyor” diyerek Mali’ye “Peki sen ne kazandın?” diye sormuştu.
Mali bu soruya cevabını bir şiirle dile getirmiş. “Ben ne kazandım biliyor musun? Çocuklara sandıklarından çok daha iyisini yapabileceklerini öğrettim. Not olarak bazen 60’ı madalya gibi, 90’ı ise yüze vurulmuş bir tokat gibi hissetmelerini sağladım.”
Şiirinde öğretmenliğin çok daha nitelikli bir meslek olduğunu, kazancının çekle senetle ölçülemeyeceğini dile getiren Mali’nin konuşması YouTube’da altı milyon kez izlenmiş.
Mali, şiirinin haklı bir öfkeyle dolu olduğunu ve konuşmada bu özelliğin önemli olduğunu söylüyor.
Mali’nin sunumu ise işle ilgili bile olsa iyi bir konuşmanın nasıl yapılması gerektiğine dair ipuçları veriyor. İçten yapılan bir konuşma güçlü bir etki bırakır.
Müdürler açısından, personel toplantılarında PowerPoint slaytlarıyla yapılan sunumlar işlerinin bir parçası gibi görülüyor. Fakat kitleye yönelik konuşmalarda nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair eğitimi veren işyeri sayısı çok az. Harvard İşletme Okulu’ndan Jill Avery bu nedenle kuru, analitik bir konuşma tarzının geliştiğini söylüyor.
Sadece kendi söylemek istediklerinize değil, dinleyicilerin duymak istediği şeyler üzerinde yoğunlaşın.
Konuşmanızın bir iskeleti, giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olsun.
Söylediklerinize herhangi bir katkısı olmadıkça slayt ve diğer görsellerden kaçının. (Kaynak: Jill Avery, Harvard Business School)
Fakat kitleye yönelik konuşma öğrenilebilir bir şey. Avery, kendi söylemek istediklerinizden çok, dinleyicilerin duymak istediklerine ağırlık vererek konuşmanın planlanmasını salık veriyor. Örneğin personel toplantısında şirketin performansıyla ilgili kötü haber vermeniz gerekiyorsa sadece üstlerinizin söylemenizi istediği şeyleri değil, morali yüksek tutmak için personelin de duymak istediği şeyleri ifade etmek gerektiğini belirtiyor.
Ayrıca her konuşmayı giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olan bir hikaye olarak ele almak gerekir. Sadece bazı bilgilerin ve rakamların sıralandığı bir konuşma değil, dinleyicileri bir yerden başka bir yere taşıyan bir yolculuk olmalıdır konuşmada. Avery’nin verdiği iyi konuşma örneklerinden birinde, Mad Man adlı Amerikan TV programında bir reklamcının kendi aile fotoğraflarını içeren duygusal bir sunum yoluyla Kodak şirketinde işe alınması anlatılıyor.
Sunum yapan kişilerin genellikle slayt ve grafik gibi görsellerin arkasına sığınarak kötü konuşmalarını kapatmaya çalışmalarına çok sık rastlanıyor.
Avery, önce konuşmanın çerçevesini iyi kurmak gerektiğini, diğer medya araçlarına ise ancak ihtiyaç varsa, sunuma ek bir değer katacaksa başvurmanın iyi olacağını söylüyor. “Tarihteki iyi hatiplerin PowerPoint’i yoktu,” diyor. Görsellerde ise metin değil, sadece konuşmanın vurgu noktalarını destekleyecek şeylere başvurmak gerektiğini belirtiyor.
Asıl konuşmadan önce, tanıdığınız ve güvendiğiniz birinin önünde prova yapmak işe yarar. Konuşurken sergilediğiniz herhangi bir tikiniz varsa bu aşamada tespit edip giderebilirsiniz.
Kitlelere yönelik konuşma yaparken sadece sizin korkmadığınızı, herkesin korku yaşadığını bilmek de rahatlatıcı olabilir.
Mali daha sonra öğretmenliği bırakıp konuşmacı olarak işe başlamış. Çoğunlukla öğretmenlerin düzenlediği etkinliklere konuşmacı olarak çağrılıyor.
“İyi bir konuşmanın ilk adımı, konuşmaya hak ettiği duyguyu katmaktan geçiyor” diyor Mali.