İyi Parti Grup Başkanvekili Dervişoğlu: Adil yargılanma hakkı tesis edilmeden infaz düzenlemesi geçici ve işlevsiz kalacaktır

İyi Parti Grup Başkanvekili Dervişoğlu: Adil yargılanma hakkı tesis edilmeden infaz düzenlemesi geçici ve işlevsiz kalacaktır

İyi Parti Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu, infaz paketinin bataklığı kurutmayı değil sivrisinekle mücadeleyi amaçladığını belirterek, "İstediğiniz kadar yargı reformu paketleri getirin; yargıyı siyasallaşmaktan kurtarmadığınız ve iktidarınıza tehdit gördüğünüz her şeyi suç ilan ettiğiniz sürece Türk Hukuku yamalı bohça haline gelmeye mahkumdur" dedi.

İyi Partili Dervişoğlu, Meclis'te, infaz paketine dair eleştirilerini ve partisinin şerhlerine dair basın toplantısı düzenledi. "Türkiye’de maalesef, devleti, iktidarın kendisi kabul eden ucube bir başkanlık sistemiyle, siyasi rakipler de devletin hasmı ilan edilmektedir" ifadelerini kullanan Dervişoğlu, adil yargılanma hakkının tesis edilmeden, infaz düzenlemelerinin yetersiz kalacağını söyledi.

"Dün FETÖ’nün elindeki yargıyla soruşturulan, sahte deliller, usulsüz dinlemelerle yargılanan, ceza alan, binlerce vatandaşımız için  “yeniden yargı” yolu açılmamıştır" ifadelerini kullanan Dervişoğlu, "Peki gerekçe ne? Yargının iş yükü. Adaletin böyle bir gerekçesi olabilir mi? Maalesef bu düzende oluyor" dedi.

“Kasten Yaralama" suçunun, kadına karşı işlenmesi halinde ağırlaştırılması gerektiğini belirten Dervişoğlu, "Uyuşturucu, Kadına Karşı Şiddet, Cinsel Suçlar, Terör, Atatürk ve Türklüğe hakaret gibi kırmızı çizgimizde olan suçlarda, Kurum dışında konaklamalı çalışma imtiyazına karşı olduğumuzu deklere ettik" ifadelerini kullandı. Dervişoğlu'nun konuşması şu şekilde:

"Teklif, toplumu, yargıya güvene değil; yargının keyfiyetinin mağduriyetine sevk etmektedir"

3 Nisan 2020 Cuma günü Komisyona gelen “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adeta yeni bir yargı paketidir. Teklif; özü ve ruhu açısından bataklığı kurutmayı değil, sivrisinekle mücadeleyi amaçlamaktadır.

Uzun bir zaman önce gündeme taşınmış olmasına rağmen üzerinde doğru çalışılmamış, ihtiyacı ve beklentiyi karşılayabilecek bir kanun teklifi olma özelliği ile hazırlanmamıştır. Devleti ve Yargıyı bataklığın kenarında, elinde raketle sinek mücadelesine devam etmeye zorlayan teklif; toplumu, yargıya güvene değil, yargının keyfiyetinin mağduriyetine sevk etmektedir.

Daha önce de defalarca dile getirdik; İstediğiniz kadar yargı reformu paketleri getirin, yargıyı siyasallaşmaktan kurtarmadığınız sürece, İstediğiniz kadar infaz indirimi yapın, toplumu ekonomik-sosyolojik-psikolojik olarak refaha ulaştırmadığınız ve suçun sebeplerini ortadan kaldırmadığınız sürece, Suçu, hukukun temel ilkeleriyle değil, döneme göre ve siyasi saiklerle tanımladığınız sürece, İktidarınıza tehdit gördüğünüz her şeyi suç ilan ettiğiniz sürece, Yargıda reformu, yargıçta reformdan ayırdığınız sürece, Hakim/Savcıların kaderini ve kariyerini HSK’nın eline bıraktığınız sürece, Siyasi ikbaliniz için Anayasa’yı ve hukuku görmezden geldiğiniz sürece, Senin hükümlün-tutuklun, benim hükümlüm-tutuklum demeye devam ettiğiniz sürece, İktidara yakın olanların suçlarına, “bir defadan bir şey olmaz” dediğiniz sürece, İktidarın adı ve tanıdığı yetkilerle Borsa oluşturanlara müsaade ettiğiniz sürece, Yargıyı, her dönem yeni bir ortağa teslim ettiğiniz sürece, Ve nihayetinde; Hukukun başına gelmiş en büyük felaket olan bu iktidar devam ettiği sürece, bu ve buna benzer teklif ve düzenlemelerle, Türk Hukuku yamalı bohça haline gelmeye mahkumdur.

"Adil yargılama ve yargılanma hakkı tesis edilmeden infaz düzenlemeleri geçici ve işlevsiz kalacaktır"

Önceleri FETÖ'nün, sonra melez bir yapının, şimdi de siyasi baskının hedefi olan yargı gücünün, Adil Yargılama Yetisi, sistematik bir şekilde deforme edilmektedir. Nitekim, Adil yargılama ve adil yargılanma hakkı tam anlamıyla tesis edilmeden, infaz düzenlemeleri geçici ve işlevsiz kalacaktır. Hayat dinamik ve değişkendir. Elbette sabit kurallarla yönetilemez. Uygulayıcıların, yani yargıçların, yorum ve takdir hakkı bu nedenle vardır ve bu hak güvence altındadır. Ancak, ülkemizde yargıçlar ve savcılar, karar alma süreçlerinde artık HSK’nın, dolayısıyla, siyasi iradenin onayını almak zorunda bırakılmaktadır.

HSK’nın yargı kararları sonrasında açtığı soruşturmalar, Cumhurbaşkanı’nın verdiği demeçler, sadece kararı veren mahkemeyle sınırlı değildir. Diğer mahkemelerde bu süreci örnek almak zorunda bırakılmaktadır. Bu durum Anayasa’nın 138. Maddesine açıkça aykırıdır. Ve iktidar da bu durumu alışkanlık haline getirmiştir..

"İktidar, hukuku kendisine karşı olan herkese yöneltilmiş bir silah haline getirmiştir"

Kadim Devlet geleneğimizde de, mukaddes dinimizde de, adalet vazgeçilmezdir. Türkiye’de maalesef, devleti, iktidarın kendisi kabul eden ucube bir başkanlık sistemiyle, siyasi rakipler de devletin hasmı ilan edilmektedir. Bu anlayış, farklı görüşlere karşı tahammülsüzlüğünü, suç isnad ederek göstermektedir.

Gazetecilerin tutuklanması, tutuklu yargılanmaları bu zihniyetin ürünüdür.

“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek” gibi, “Örgüt Propagandası Yapmak” gibi suçlar, iktidarın yargıdan beklentilerinin ürünüdür. Hukuk, adaletin tezahürü için oluşturulmuş kurallar manzumesidir.  Ancak iktidar, hukuku kendisine karşı olan herkese yöneltilmiş bir silah haline getirmiştir.

İşin daha acı olan tarafıysa; Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuş, ortalama eğitim ve başarı grafiğinin üzerindeki yargı mensuplarının, bu siyasal tavra göre işlem yapmalarıdır. Ve hatta üzülerek söylüyorum, buna mecbur bırakılmalarıdır.

 "Yargıdaki FETÖ zihniyeti yeniden hortlatılmıştır"

Dün, FETÖ’nün kullandığı enstrümanlar ve yöntemler bugün eski ortağı tarafından kullanılmaktadır. Bu tablo karşısında İyi Pari olarak, Ne dün, ne bugün, ne de yarın, Hukuk devleti ve Hukukun üstünlüğü ilkelerinden taviz vermeden mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz.

Yargıyı bir ur gibi sarmış olan FETÖ’nün etkisini bertaraf etmek için bir mücadele verilmiştir. FETÖ'cüler dağıldı belki ama, yargıdaki FETÖ zihniyeti yeniden hortlatılmıştır. Buna son vermek, bağımsız hakim ve savcı teminatını koşulsuz temin etmek hepimizin ortak görevidir…

Dün FETÖ’nün elindeki yargıyla soruşturulan, sahte deliller, usulsüz dinlemelerle yargılanan, ceza alan, binlerce vatandaşımız için  “yeniden yargı” yolu açılmamıştır. Peki gerekçe ne? Yargının iş yükü. Adaletin böyle bir gerekçesi olabilir mi? Maalesef bu düzende oluyor. Bugün, kamuda birçok vatandaşımız, FETÖ’cü yargı sistemiyle kirletilen sicilleriyle görev yapmaktadır.

"İnfaz düzenlemesiyle ölüm gösterilip sıtmaya razı ediliyor"

Şunu sormak hakkımızdır: İnsanların hürriyetini, onurunu iş yükü sebebiyle umursamayan bir düzenden, adalet çıkar mı? Yargılama yenilenmeden, ölümü gösterip sıtmaya razı edecek bir kurnazlıkla, önümüze infaz düzenlemesi getirilmektedir.

Bu infaz düzenlemesini, tarihe bu notları düşmeden kabul etmek, soruşturma ve yargılamaların ADİL bir şekilde yapıldığını, ancak infaz rejiminde aksaklıklar olduğunu kabullenmek olur. Bunu yapamayız. Bunu ne siyaset, ne de adalet anlayışımıza sığdıramayız.

İnfaz rejiminde, tutuklu ve hükümlüler kadar şikayetçilerin ve kamunun da hak ve ihtiyaçlarının gözetilmesi gerekir.

"Kadına şiddetin bedelinin ağırlaştırılması talebimizi kararlılıkla dile getirdik"

İşte bu yüzden gözlerimizin önünde kadınlarımız şiddet görürken, mağduru sadece eş olarak tanımlayan ceza hukukumuza, kadın kavramının müstakil olarak girmesini istedik. Kadına şiddetin bedelinin ağırlaştırılması talebimizi sürecin her aşamasında kararlılıkla dile getirdik.

Bu mücadelemiz, kamuoyu oluşturma çabamız, iktidar ortağının kurmayları tarafından siyasi nezaketten, ahlaktan ve uzmanlıktan uzak bir şekilde gölgelenmeye çalışıldı. Akıllarının yettiği tek iş var, o da yavuz hırsız ev sahibini bastırır kafası….

Biliyoruz ki iyilik güneşi balçıkla sıvanmaz.

İktidarın yargıyı yaz-boz tahtasına çevirdiği reformist yaklaşımıyla, DGM’ler kaldırılıp özel yetkili mahkemeler kuruldu. Olmadı bunlar kaldırılıp, işleri ağır cezalara devredildi. Sonuç: Bakın, Başkent Ankara’da, 40 yıl boyunca 12 tane ağır ceza varken, bugün iş yükü altında ezilen 36 adet ağır ceza mahkemesi var. Alın size övünülen yargı reformu.

Mesela, hukuk normları gereği, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutuklama kararı Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından değerlendirilirdi. Görece az tecrübeliler Sulh Ceza, tecrübeliler Asliye Ceza, daha da tecrübeliler Ağır Ceza’da Hakimlik yapardı.

Şimdiyse, Sulh Ceza Hakimlikleriyle, tutuklama ve tahliye kararları, adeta iktidar tarafından verilir hale getirilmiştir. Sulh Ceza Hakiminin kararına itiraz diğer ekürisi olan Sulh Ceza Hakimi tarafından değerlendirilmektedir. Alın size yargı reformu.

İnfaz Yasasını ve hesaplama modüllerini adeta şifreli hale getirerek kamuoyunun ve uygulayıcıların kafasını karıştırılmasının da ileride büyük haksızlıklara sebebiyet vereceğine ilişkin uyarımızı da bu vesileyle yineliyoruz.

İyi Parti'nin şerhleri

İyi Parti olarak İnfaz Yasa Teklifine şerhlerimizi düştük.

İnfaz Hakimlerinin uzmanlıkları olsun, yargılamayı yapan mahkeme yerine geçmesinler dedik.

Hapis Cezasının ertelenmesinde; dolandırıcılık, hırsızlık, sahtecilik, rüşvet, zimmet, irtikap gibi suçlarda, eski hale getirme-zararı giderme şartının konulmasını istedik. Atı alan Üsküdar’a geçtiğiyle kalmasın, faturayı da ödesin istedik.

“Kasten Yaralama Suçu” kadına karşı işlenmesi halinde ağırlaştırılsın dedik. Üstelik mağdur sadece EŞ ile sınırlamasın, açıkça kadın olarak tariflensin dedik.

Uyuşturucu, Kadına Karşı Şiddet, Cinsel Suçlar, Terör, Atatürk ve Türklüğe hakaret gibi kırmızı çizgimizde olan suçlarda, Kurum dışında konaklamalı çalışma imtiyazına karşı olduğumuzu deklere ettik.

Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı olduğu için, eleştiri ya da hakaretin, hangi sıfata yönelik sayılacağına ilişkin ortaya çıkan garip duruma karşı da şerhimizi koyduk.

"Yargı sistemi, iktidarın kendi bekasını korumak için kullanacağı bir araç değildir"

Aziz Milletim; İyi Parti, iktidarın keyfiyeti yüzünden, su gibi ekmek gibi acil ihtiyaç haline gelen adalet arayışındaki milyonlarca vatandaşımız için dersine iyi çalıştı.

Meclis grubumuz, milletimizin verdiği görev gereği, onun hak ve hukukunu en iyi şekilde savunacak bir değişiklik için mücadele etti. Bu mücadele devam edecektir…

Bilinmesini isteriz ki, adalet ve onu sağlayacak yargı sistemi, iktidarın kendi bekasını korumak için kullanacağı bir araç değildir.

Adalet ve yargı sistemi, güçlüler karşısında güçsüzlere güç vermek için vardır. Haksızlık karşısında hakka ve hukuka güç katmak için vardır.

Bu sistemin var olma sebebi, iktidarın ömrüne ömür katmak değil, vatandaşımızın hakkını-hukukunu korumaktır. Bu bilinçle ve sorumlulukla, yeni infaz düzenlemesiyle ilgili görevimizi son ana kadar sürdüreceğiz.

Adaletin sembolü olmuş milletimizin değerleri de ve inançlarımızın gereği de buna işaret eder. Bu sebeple, güçlünün değil, haklının yanında durabilecek güçte bir yargı sistemi, Türk Milleti’nin ihtiyacıdır, aynı zamanda da hakkıdır.

İyi Parti’nin uyarıları da, teklife koyduğu şerhler de bu hakkın savunmasıdır.