İyi Parti’nin “Kuraklıkla mücadele, alınacak tedbir ve çözüm önerilerinin belirlenmesi” amacıyla verdiği araştırma önergesinin gündemin önüne çekilmesine ilişkin grup önerisi, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. İyi Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, Antalya Elmalı’da içilebilir olmasına rağmen tahliye edilen sulara dikkat çekerek, “Elmalı’da içilir kalitede 150 milyon metreküp suyu her yıl, on yıllardır DSİ eliyle tahliye ederler. Kalan 5 ayda Elmalı yağmur duasına çıkar. Kuraklıktan ormanlar kurumaya başlamıştır. Tarım yapılamaz hale gelmiştir. Bu suların hala tahliyesi devam etmektedir” dedi.
İyi Parti’nin, “Elmalı Ovası’nda DSİ’nin kurutma faaliyetlerinin sonlandırılması, kuraklıkla mücadele ve alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi” amacıyla verdiği araştırma önergesinin bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesine ilişkin grup önerisi, AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önergenin gerekçesini açıklayan İyi Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı şunları söyledi:
“Antalya Elmalı’da yüzbinlerce dönüm bin 50 kotunda Türkiye’nin en önemli ovalarından birisine sahiptir. Bu ovanın en güneyinde 10 bin dönüme yakın Avlan Gölü yine en kuzeyinde de 20 bin dönüme yakın Karagöl bulunmakta. Batıda Çay Boğazı Projesi’nden bu yüzbinlerce dönüm arazi sulanmak için uğraşılmaktadır. Çay Boğazı Barajı yetersiz olduğu için ancak bu ovanın 4’te 1’ini sulayabilmektedir. 50’li yıllarda göç edenlere iskan amacıyla 20 bin dönüm Karagöl’ün 10 bini dönümü tahsis edilmişti. Yanlış bir karardı çünkü burası göl oluşan bir alandı.
Elmalı kapalı havza olduğu için dağlarla çevrili olduğu için 6-7 ay boyunca bütün sel suları, taşkın suları bu ovanın çukur olan yerlerinde birleşerek Avlan Gölü’nü ve Karagöl’ü oluşturur. 50’li yıllarda iskan edilenlerin feryatları üzerine 70’li yıllarda DSİ Karagöl’ü, Avlan Gölü’yle birleştirerek bir kanal açmak suretiyle taşkın sularını Finike’ye deşarj etmiştir. Bu suların miktarı 150 milyon metreküptür. Her yıl deşarj edilen suyun Elmalı’da biriken suların miktarı 150 milyon metreküptür. Bu suyu on yıllardır DSİ eliyle düden dediğimiz çatlaklara vermek suretiyle yer altı fay çatlaklarını yok ederiz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir örnek yoktur.
Elmalı’da içilir kalitede 150 milyon metreküp suyu her yıl, on yıllardır DSİ eliyle tahliye ederler. Kalan 5 ayda Elmalı yağmur duasına çıkar. Kuraklıktan ormanlar kurumaya başlamıştır. Tarım yapılamaz hale gelmiştir. Bu suların hala tahliyesi devam etmektedir. Bütün dünya kuraklığa karşı, küresel iklim krizine karşı önlemler alırken Türkiye’de de bu konuda her türlü çalışma yapılır derken bütün uyarılarımıza rağmen Elmalı’da bu su tahliyesi sağlanmakta ve yok edilmektedir. Bu bir insanlık ayıbıdır. Bunun çözümü araştırma sonucu Karagöl’de bir kamulaştırmayla çözülebilir, bir baraj yapımıyla çözülebilir. Ya da sürekli Avlan Gölü beslenmek suretiyle Çay Boğazı Projesi’ne ters besleme yoluyla Elmalı Ovası sulanabilir hale gelebilir. Bütün bunları yapabilmek için gündemi oluşturmak ve bu konuda bir tedbir aramak gerekir. Bugün yaşamsal önemi olan sularımızın verimli ve akılcı kullanılması kamuoyunun bilgilendirilmesi sorumluların göreve davet edilmesi adına Meclis araştırması istemek zorunluluk oldu.”
HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni ise şunları kaydetti:
“Küresel iklim krizi ve su krizinde de aynı tabloyla karşı karşıyayız. Bütün bu tabloda bireysel tüketimin payı son derece düşüktür. Bütün bu krizlerin esasen yaratıcısı Elmalı’da da olduğu gibi yanlış politikalardır, şirket ve sermaye politikalarıdır. Su krizi aynı zamanda sulak alan krizidir. Sulak alan krizi de tarım krizidir ve yaşam krizidir. Kuraklık sulak alanların azalmasının sonuçlarından bir tanesidir. Türkiye’de 200’e yakın sulak alan vardır. Bunların 14’ü Ramsar Sözleşmesi’ne uygun statüdedirler. Sulak alanların dünya türlerinin yüzde 40’ına, tüm hayvan türlerinin yüzde 12’sine ev sahipliği yapmaktadırlar. Yani tam olarak bir yaşam kaynağıdırlar.
Sulak alanlar aynı zamanda tatlı su depolarıdır. Bu tatlı su depolarında arıtma işlemi gerçekleşir ve içme suyu kalitesinde su ortaya çıkar. Türkiye’de 2012 ölçümlerinde 181,49 milyar metreküp olan su varlığı, 2022’de 112 milyara gerilemiştir. Çok ciddi bir gerilemeyle karşı karşıyayız ve Türkiye’de bir su fakiri ülke pozisyonuna doğru hızla gitmektedir. Sulak alanlarımızın yarısı son 40 yılda yok oldu. Örneğin Konya kapalı havzasında aşırı sulama ve yanlış alt yapı politikaları nedeniyle sulak alanların yüzde 65’i yok olmuş durumdadır.
Yine 300’e yakın irili ufaklı doğal gölün yüzde 60’ı yok olmuş durumdadır. Buna HES’leri ekleyebiliriz, buna maden projelerini ekleyebiliriz. Dolayısıyla bir devlet politikasıyla bir şirket politikasıyla yaşam alanları sistematik olarak yok edilmektedir. Tarımda vahşi sulama bunların başında geliyor. Endüstri, kentsel kullanımın sonucu olan atıkların arıtılmadan doğaya geri verilmesi başka bir neden. Plansız kentleşme sonucu yerleşim yeri açmak için kurutulan sulak alanlar yine bunlardan bir tanesi. HES’ler, havzalar arası ve su transferi, plansız geliştirilen otoyol ve köprüler. Sulak alanları besleyen havzalarda metal ve diğer madencilik faaliyetleri yine etkili sebeplerden bir tanesidir.
Su politikası yaşam politikası; eğer su fakiri olmaktan çıkmak istiyorsak, sağlıklı su varlıklarına erişimi sağlamak istiyorsak burada yapmamız gereken temel şeylerden bir tanesi; doğaya karşı açılan bu rant savaşının durdurulmasıdır. Kırsal alanda, tarım alanlarında, meralarda, sulak alanlarda şirketlerin, sermayenin geliştirdiği projelere esastan karşı çıkmak lazım. Su politikasının bu Meclis’in en temel gündemi olarak acilen öne çekmesi gereken bir gündem olduğunu belirtiyorum.”
CHP Grubu adına Antalya Milletvekili Aydın Özer ise şunları söyledi:
“Günümüzün en önemli konularından biri iklim değişikliği ve kuraklıktır. Bununla ilgili bir eylem planı derhal devreye sokulmalıdır. Biz geçen hafta bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermiştik. Adına ‘İklim Değişikliği’ ekleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üretimden sorumlu Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuya gereken önemi ne yazık ki vermemektedir.
Bahar aylarından sonra aralık ve ocak ayının da yağışsız geçmesi yurt genelinde kuraklık tehlikesi yaratmıştır. Türkiye genelinde kaydedilen yağışlar 1991-2021 dönemini kapsayan uzun verilere göre yüzde 40 azalırken, geçen yıla göre yağışlardaki azalma oranı yüzde 31’dir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde geçmesi nedeniyle kuraklık belirgin hale gelmiştir.
Antalya ilimizin Elmalı bölgesinde seracılık başlamadan önce yeraltı suları 80 metreden çıkarken şimdi 180 metreden çıkartılabiliyor. Yani yaklaşık 10 yılda yeraltı suları 100 metre düşmüştür. Elmalı’nın tek barajı olan Çay Boğazı Barajı 2005 yılında hizmete girmiştir. Ama ne yazık ki uzun yıllardır su kaçırmasına rağmen bir türlü önlem alınmamış, seçim öncesinde bakanlığın ve DSİ’nin aklına yeni gelmiş olmalı ki yeni bir proje yapmışlar ihaleye verecekler, tabi ömürleri yeterse.
Kışlık ekimi yapılan buğday, arpa ve mercimekte üretim olumsuz etkilenecektir. Daha yağışlar yeni başladı ama o kadar düşük ki barajların dolması ve yeraltı sularının artması çok düşük bir ihtimaldir. Bu da sulu tarım dahil olmak üzere tüm ürünlerde rekolte kayıpları gerçekleştirecektir. Ayrıca yüksek sıcaklık, yalancı bahar etkisi yarattığı için çiçek açan meyvelerde ciddi sorunlar yaşanacak.” (ANKA)