İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, Edirne Kapıkule Sınır Kapısı’nda; “Geçici korunma statüsünde misafir ettiklerimize karşı kinimiz, garezimiz yok bizim. Suriye’den gelenlere değil, Suriye’den gelenlerin buraya gelmesine sebep olan maharetsizliğe kızıyoruz” açıklamasını yaptı.
İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, partisinin Kapıkule Sınır Kapısı’nda kurduğu standı ziyaret etti. Ağıralioğlu’na; İyi Parti Edirne Milletvekili Orhan Çakırlar, İyi Parti Teşkilat Başkan Yardımcısı Ayhan Bölükbaşı ile İyi Parti Türk Dünyası ve Yurt Dışı Türkler Başkan yardımcıları Habib Suiçmez ve Işıner Hamşioğlu eşlik etti.
Ağıralioğlu ve partililer, burada gurbetçilerle bir araya geldi. Ağıralioğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bu giriş çıkışlarda insanımızın hak ettiği kolaylığı onlara gösterebilecek bir mekanizmayı kurmak çok zor değil. Türk devletinin buna gücüde yeter, iradesi de yeter. Ama bunun için siyasi maharet lazım galiba. Buradan giderken kahırla gitmesin bizim gurbetçilerimiz. Gelirken şenlikle gelip giderken kahırla gitmesinler. Gelirken dua ile gelip, dönerken beddua ile dönmesinler.
Memleket iddiası taşıyoruz. Memleketin yarınları, güzel güçlü yarınları için gayret edeceğiz. Herkesin bir ailenin ferdi gibi sevilebildiği, sarmalanabildiği bir Türkiye hayalimiz var. Bu Türkiye hayali bugün bizi Kapıkule Sınır Kapısı’na getirdi. Kapıkule Sınır Kapısı’ndan uğurladıklarımızı da burada ağırladıklarımızı da Diyarbakır’da Van’da sarıldıklarımızı da, İzmir’de buluşup kucaklarımızı da bir aile sayacağız. Yani 83 milyonu ayırmadan, kayırmadan bir aile yapabilmenin sorumluluğunu duyacağız. Bir yere kadar siyasi rekabet, bir yere kadar oy, bir yere kadar rey, bir yerden sonra güçlü ülke. Bir yerden sonra ay yıldızlı al bayrağın altında şerefi ile nefsi ile yaşayan büyük bir millet. Bu büyük milletin hizmetini gören büyük bir devlet. Bunu organize etme mahareti göstereceğiz inşallah.
Geçici koruma statüsündeki göçmenlerle ilgili ciddi bir toplumsal hassasiyet gelişiyor. Bu mesele bugün değil biliyorsunuz. Özellikle Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmeye başladığı zamanlardan itibaren bir hareketliliğe dönüştü. Suriye’de tavan yaptı. Şimdi Afganistan’daki Amerikan askeri varlığının nihayete ermesinden sonra bu bölgedeki hareketliliğin ucu bizim ülkemize kadar gelmeye başladı.
Şunun bilinmesini arzu ederiz. Geçici korunma statüsünde misafir ettiklerimize karşı kinimiz, garezimiz yok bizim. Ama onların buraya gelmesine sebep olan siyasi maharetsizliğin hesabını soracağız. Yani bizim ülkemize her aklı esenin, her sıkışanın, gelmesi; her canı ile derdi olanın bizden merhamet umması normaldir. Ama ülkenim yönetim iradesini elinde bulunduranların bu işi bu kadar kontrolsüz, bu işi bu kadar kayıtsız-kuyutsuz yapıyor olması, bu işi bu kadar böyle her isteyenin, her aklı esenin her istediği şekilde her işi yaparak kontrolsüz bir şekilde sığınacağı otorite boşluğunun olduğu hale dönüştürmemek lazımdır. Suriye’den gelenlere değil, Suriye’den gelenlerin buraya gelmesine sebep olan maharetsizliğe kızıyoruz.
Salimen ve huzur içinde kendi vatanlarına yaşayabilecekleri bir iklime kavuşturulmalıdırlar. Sınırları kevgire dönmüş, gelenin gidenin kim olduğu belli olmayan, istihbarat örgütlerine, hangi organizasyonlara bağlı çalıştıklarını tespit dahi edemeyeceğiniz, demografik avantajlarını kendi vatanlarında kaybedip bu bölgede özellikle bir takım siyasi organizasyonların provokasyonlarına da alet edilebilecek fay hatlarındaki enerji yüklenmelerini de hassasiyetle takip ediyoruz.
Afganistan’dan Türkiye’ye kadar uzanan bir göç var. Bu göç meselesiyle İran’ı transit geçen bir yığılma var. İran’da hiç takılmayan ve bizim sınırlarımızdan içeri çok rahatlıkla girebilen, mesela sınırdan Afganistan’dan gelenlerin girdiği sınır Kapıkule’den çıkanların çıktığı sınırla mukayese edildiğinde daha problem. Yani burada şimdi emsal olsun diye söylüyorum; Afganistan’dan gelenler ülkemize çok daha rahat giriyorlar. Kayıtsız, kuyutsuz. Buradan kendi vatandaşlarımızı kendi yurtlarından çıkamıyorlar. Kendi gümrük kapılarımızdan çıkamıyorlar. İnanılmaz bir şey. Şimdi bu kontrolsüzlük ve bu mukayese aslında çok şeyi anlatmaya yetiyor.
Bizi her eline mikrofon aldığında uluslararası organizasyonların, AB üyesi ülkelerin aklına her estiğinde Türkiye Cumhuriyeti devletini rencide edenlerin bugün göçmen meselesi, geçici koruma altındaki insanlar mevzubahis olunca övüyor olmalarından hükümet anlaşılır bir şey çıkarsın.
Yani bu adamlar sabahtan akşama kadar ellerine mikrofon aldığında bize hakaret ederken niçin bu göçmen meselesi mevzubahis olunca methetmekten bir hal oluyorlar? Niçin her mevzuda bize ekonomik yaptırım uygulamaya çalışan bu ülkelerin, bu meseleler söz konusu olduğunda, ‘Siz ne kadar para istiyorsanız verelim’ sözleriyle muhatap oluyoruz.
Dolayısıyla bize böyle para ile bu gelenleri ‘Siz tutun, biz size istediğiniz kadar para verelim’ diyenlere sözümüz şudur; Bize İBAN numarası gönderin biz size para gönderelim, bunlara siz bakın biz bakmayalım’ Ha; ‘biz bakmayalım, siz de bakmayın’ diyorsanız o zaman ortak çözüm bulalım. Bunları vatanlarında huzur içinde yaşayacakları bir siyasi iklimde buluşturalım.
Sınırımızın altında PKK devletinin kurulmasının önüne geçebilmek için eklimizdeki en güçlü silah, Suriyelilerin vatanlarına dönmesidir. Çünkü bugün PKK/PYD Suriyelilerin topraklarımızda kalmasını istemekte. Aşağı onları göndermek, kendi vatanlarına onları gönderme irademize en yüksek şiddet ve itirazı PKK ve PYD’liler yapmaktadır. Bu demektir ki; ABD’nin sınırlarımız altında kurdurmayı planladığı devletin önündeki en büyük engel Suriyelilerdir. Dolayısıyla, Suriyeliler kendi vatanlarına döndüğü zaman aşağıda başımıza bela bir PKK devletinin kurulmasını önüne geçilecektir.
Öyle bizim ülkemiz her aklına esenin kayıtsız, kuyutsuz giriş çıkış yapabileceği bir ülke değildir. Eğer birazcık sorumluluk duyuyorlarsa; Dışişlerimiz de duysun sözümü hükümet de. Afganistan’dan giriş görüntülerini Van’dan giriş görüntülerini buradan da çıkış görüntülerini mukayese etsinler, desinler ki; biz bu ülkeyi iyi yönetiyoruz.”