İyi Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, “Eğer ortada İyi Parti’ye bir operasyon varsa bunu ‘Aşağıdaki listedekiler seçilmeyecek’ diyerek kara listeyi çıkaranlar, onu organize edenler başlatmıştır” dedi. Cumhur İttifakı'nın Akşener'in sözleri üzerine “Bir ittifak kurmayalım, gelin seçimden önce anayasayı değiştirerek bir parlamenter sistem kuralım" demesi ihtimalini değerlendiren Çıray, "Tayyip Bey ile birlikte yapılacak bir anayasa eninde sonunda ona uygun olacaktır, kimse önleyemez. Benim görüş ayrılığım orada başlıyor" dedi.
Akşener, “Beklenen operasyon olarak izlemeye aldık” da dedi. Bu bir operasyon mu?
Ortada İyi Parti’ye bir operasyon varsa bunu “Aşağıdaki listedekiler seçilmeyecek” diyerek kara listeyi çıkaranlar, onu organize edenler başlatmıştır.
Aslında zamanlamayı konuşmak gerekiyor. CHP’de Muharrem İnce, İyi Parti’de sizler, HDP’de Ayhan Bilgen’in parti içi muhalif çıkışları... Tüm bunlar zamanlama olarak tesadüf mü?
Bahsettiğiniz olayların eşzamanlı olması tesadüfi olmayabilir, bence de... Ama bu operasyonun sorumluları bunun cevabını vermeli. Ben bu arka arkaya olan olayların tesadüfi olmadığını size şöyle anlatacağım: Seçimlerden hemen sonra 2018’de Koray Aydın çıkarak “Eğer irade bizde olsaydı CHP ile ittifak yapmazdık” dedi. Buradan siyaseten çıkan sonuç, “bundan sonra başkalarıyla da ittifak yaparız”dır. Aradan zaman geçti, bugüne kadar İyi Parti’ye “illet, zillet” diyen, kurucu genel başkanı Akşener’i “FETÖ”cülükle suçlayan Bahçeli, birdenbire “Evine dön” çağrısı yaptı. Bu açıklamadan kısa süre sonra Erdoğan da “İYİ Parti yerli ve millidir” dedi. Sonra Akşener, “Başımıza tabanca dayasalar Cumhur İttifakı’na girmeyiz, ancak parlamenter sistemi kuracak anayasa masasına otururuz” dedi. Lütfi Türkkan’ın yalanlanmayan “Üç beş bakan olursa bir araya gelebiliriz” lafını da bir yere not edin lütfen.
Yani?
Bir yıl önce eylül ayından itibaren HDP’ye karşı bir şeytanlaştırma operasyonu başladı. Geçen yıl ekimde Meclis kürsüsüne çıkarak bunun Millet İttifakı’nı bozmaya yönelik bir taktik olduğunu, algının CHP’ye eklemlenerek İyi Parti’nin bu ittifaktan kopmasının hedeflendiğini söyledim. Dikkat edin, bizim kongrede bu operasyon yapıldı, hemen sonraki hafta 6 yıl bekletilmiş HDP davaları açıldı. HDP kapatılmak üzere. Bütün bunlara baktığımda iki çıkarımda bulunuyorum: Biri CHP kuşatılmak ve yalnızlaştırılmak isteniyor. İkincisi de İyi Parti “parlamenter sistemi getireceğiz” gerekçesiyle bir masaya oturtulmak isteniyor.
Kongre zamanında içeriden bir operasyona maruz kaldığınızı söylüyorsunuz. Bu “operasyon” Cumhur İttifakı’na yakınlaşmak için miydi?
Evet, şu anda birbirinden farklı şekillerde, farklı nedenlerle tasfiyeye uğrayan arkadaşların belirgin özelliklerinden biri Cumhur İttifakı konusundaki keskin görüşleridir. Benimle ilgili bölüm ise şu: Ben son birkaç aydır televizyonlarda anayasanın 101. maddesinin tartışılması gerektiğini, yani bir kişinin ikiden fazla cumhurbaşkanı seçilemez maddesi tartışılsın dedim. İkincisi de erken seçimin nasıl yapılacağına dair anayasal maddelerin tartışılmasını istedim. Ve dedim ki “Eğer bir erken seçim yapılacaksa iki türlü yapılabilir. Biri cumhurbaşkanı parlamentoyu fesheder ve Türkiye’yi seçime götürür. Bu da kendisinin bir daha aday olamaması sonucunu getirir. Çünkü iki kez aday oldu. İkincisi normal zamanda seçim olur, yine aday olamaz. Üçüncüsü aday olabilmesi için bir tek şart var. TBMM’de muhalefet partilerinin erken seçime oy vermesi... Çünkü Cumhur İttifakı’nın oyu erken seçime götürmeye yetmiyor. Üçüncü partiye ihtiyaçları var. O zaman, “Muhalefet bu sorumluluğu almamalı” dedim. Çünkü muhalefet önce yapılacak seçimlerin meşru olacağını garanti etmeli. 16 Nisan kanunsuz referandumu ve İstanbul seçimlerini hatırlattım. “Biz muhalefet olarak bunları neden tartıştırmıyoruz” diye sordum. İşte problem burada başladı.
Bir açıklama yaptınız, Akşener’in size parti kuruluşu esnasında ‘Koray Aydın’ı partiye almayacağım’ dediniz.
Evet, partiye almakla kalmadı, partiyi anahtar teslimi verdi. Delegeleri değiştirdiler, kurşun askerler oluşturdular. Dolayısıyla bu son operasyon Koray Aydın’ın koordinatörlüğünde yapılmıştır. Ama sayın genel başkanın da bilgisi vardır.
Peki ‘partiye almayacağım’ diyen Akşener’e, “Neden aldınız” diye sormadınız mı?
Yeni bir parti kuruluyor. Bir sabah televizyonu açıyorsunuz, sayın Aydın televizyona çıkmış, “Yeni kurulacak partinin teşkilat başkanıyım” diyor. Daha parti yok, kimsenin görevi belli değil, bir tek sayın Aydın’ın görevi belli. O sırada CHP’den istifa etmişsiniz, Türkiye’nin önüne yeni bir umut, alternatif koymaya çalışıyorsunuz. Birinci günden ben buna itiraz etseydim, Aytun Çıray “Oyunbozan” diyeceklerdi. Ölü doğuma neden olurdu.
Millet İttifakı’nın hassas günlerden geçtiği bugünlerde ‘Oyunbozan’ olarak yaftalanmak kaygısını taşımadınız mı peki?
Ben Millet İttifakı’nı korumak için mücadele ediyorum, onlar bozmak için mücadele ediyor. Görmüyor musunuz, esas olan bu. Millet İttifakı’nın fikir babalarından biriyim.
Dün bütün gazeteler kopuş başlığıyla çıktı neredeyse. AKP’li Bülent Turan’ın hemen Ümit Özdağ’ın arkasından yaptığı açıklamalara bakılırsa, tüm bu işler iktidarın ekmeğine yağ sürmüyor mu?
Peki Bülent Turan’ın bu açıklaması kimlerin ekmeğine yağ sürdü?
Kimlerin?
Bu aynı zamanda parti içinde bizleri partiye zarar vermekle suçlamak için bir delil haline dönüştürüldü. Bu operasyona bir destektir. Bülent Turan, İyi Parti’de yapılmakta olan bizim tasfiyemizle ilgili operasyona destek verdi
Diyelim İyi Parti, Cumhur İttifakı’na katıldı. Bugün kendisini muhalefette konumlandırarak yüzde 12’lerde görünen bir parti, iktidar blokuna geçerse kaybetmez mi?
Sıfır olur, onun için bir proje gerekir. O da meşru bir zemin üzerinden masaya oturmaktır. Kamuoyuna bizim anlattığımız hikâye, “Türkiye’de bu ucube rejim yürümüyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem lazım...” Peki, Cumhur İttifakı, Akşener’in beyanı üzerine bize “Bir ittifak kurmayalım, gelin seçimden önce anayasayı değiştirerek bir parlamenter sistem kuralım...” Böyle bir masaya giderse “Benim dediğime geldiler” derse bir problem olur mu, olmaz... İşte yine iplerin çekildiği noktaya geliyoruz. Ben diyorum ki eğer yeniden bir anayasa yazılacaksa seçimden önce yazılmamalı. Çünkü toplumsal mutabakat olacak, hür bir ortam yok. Bizim başkanımız seçilsin, Türkiye’nin önüne bir daha tartışılmayacak özgürlükçü bir anayasa koyalım. Tayyip Bey ile birlikte yapılacak bir anayasa eninde sonunda ona uygun olacaktır, kimse önleyemez. Benim görüş ayrılığım orada başlıyor.