İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’de yaşanan deprem sonrası hasarlı binaların dönüşümü için Dünya Bankası’ndan 340 milyon dolarlık kredi aldı. Ancak kredi hâlâ onay bekliyor. Soyer, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğünü ve “Tamam” sözü almasına karşın aradan geçen altı ayda ilerleme sağlanamadığını söyledi.
Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre, CHP'li Soyer, süreci şöyle anlattı:
“Kentsel dönüşümle ilgili model olacak bir uygulama için karar aldık. Projeyle ilgili Dünya Bankası ile görüştük. Depremden sonra 2 yılda çıkacak krediyi 4 ay içinde aldık. 340 milyon dolar için el sıkıştık. Bu müzakereleri Hazine ve İller Bankası da mutabık kalarak bitirdik.
21 Şubat 2020'de Cumhurbaşkanı Erdoğan İzmir'e geldi. ‘Sizinle görüşmek istiyorum’ dedim. ‘Orta hasarlı binada da oturulamıyor, boşaltmak zorundasın. Fakat devletten maliyeti alamıyorsun. Bu bulduğumuz krediyi orta hasarlı binalar için kullanalım’ dedim. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Çok iyi. Tamam, ben bunu arkadaşlarla konuşacağım’ dedi. Aylar geçti. Kredi orada duruyor. Bu para Türkiye'ye girecek, 30 yıl vadeli, 0.92 faizli, 5 yıl ödemesiz. İzmir ekonomisini canlandırır. En az 7-8 bin konut yapacağız. Cumhurbaşkanı dinledi, ‘Tamam’ dedi ama onay gelmedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 3 yıldır Dünya Bankası'ndan kredi bekliyor, banka ise İzmir'e kullandırmak istiyor.”
Öte yandan İzmir'de binaların depreme dayanıklılıklarını test ettiklerini ve 33 bin 100 konutun karnesini çıkardıklarını belirten Soyer, “İldeki bütün binaların da deprem karnesini çıkaracağız. 10 üniversite 48 akademisyen, 18 mühendis ile Türkiye'nin en büyük fay araştırmasını yapıyoruz. Sonuçlandığında, İzmir'in röntgenini çıkarmış olacağız” bilgisini aktardı.
Gazete Duvar'dan Nergis Demikaya'nın aktardığına göre de, İzmir'deki sığınmacılarla ilgili konuşan Soyer şunları kaydetti:
"İzmir’de 148 bin Suriyeli var. Kent Adaleti Şube Müdürlüğü kurduk. Amacımız İzmir’de yaşayan mültecilerin hayatını kolaylaştıracak çözümler üretmek. Baro ile yaptığımız anlaşmaya göre bir avukatın bulunduğu otobüs mahallelere gidiyor. Kadınlar, mülteciler, dezavantajlı kim varsa onlara adalet arayışında destek olmaya çalışıyoruz. Çocuklara Türkçe öğretmeye çalışıyoruz. Sığınmacılar konusunda açık kapı politikası yanlıştı. Bunu iktidar üretti. Ancak bu yanlış uluslararası düzeyde çözülecek bir meseledir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok güzel bir tweet'i vardı, 'Bizim sorunumuz bu sorunu yaratanlarla, bu sorunun kurbanlarıyla değil' diyor. Tüm kalbimle katılıyorum."
"Benim bu konuya bir yerel yönetici, bir insan olarak kayıtsız kalmam, seyirci kalmam mümkün değil" diyen Soyer şöyle devam etti:
"Oturduğum koltukta çözüm üretmek zorundayım. Günü gelir memleketlerine güle güle gitsinler. Ama burada kaldıkları sürece, ne zaman gidecekler, nasıl gönderirim, suyunu iki misline çıkarayım gibi bir şey yapmam. Ben İzmir’de yaşayan herkese, sadece onlara da değil… Ben 'flamingoların da başkanıyım' dedim. Flamingolara sahip çıkarken onlara sahip çıkmayacak mıyım! Burada yaşadıkları sürece onların hayatını iyileştirmek için, konforlarını sağlamak için her şeyi yapmaya devam edeceğim.
Şimdi başka bir tehdit var. Afgan göçü ile yüz yüzeyiz. Afganlarla Suriyeliler farklı. Taliban ciddi güç kazanıyor. Onun güç kazandığı şehirlerden insanlar kaçıyor. Eskiden sadece ekonomik nedenlerle kaçan Afganlar şimdi siyasi nedenlerle de kaçıyorlar. Eskiden transit geçiş için kullandıkları Türkiye şimdi hedef noktası. Suriyeliler çocuklarıyla kaçıp geldi. Biz kapılarımızı açtık onlara. Bunu yanlış bulsam da bu benim için mücadele edilmesi gereken bir sorun."