Japonya'da bitmek bilmeyen Fukuşima nükleer santral felaketi ve sonuçları tartışmasına yeni bir yüz daha katıldı.
Bu hafta kabinesinde revizyona giden Başbakan Şinzo Abe, 2011'de meydana gelen Fukuşima felaketi nedeniyle o zamandan beri "yangından koltuk" diye tabir edilen Çevre Bakanlığı'na, gençliği ve fotojenikliğiyle halk arasında popüler olan Şinjiro Koizumi'yi atadı.
Geleceğin Japonya Başbakanı gözüyle bakılan 38 yaşındaki yeni Çevre Bakanı Koizumi ateşli bir nükleer enerji karşıtı. Genç Bakan, Fukuşima'nın doğurduğu zehirli atık ve zorunlu göç sorunlarını çözüp, rüştünü ispatlamaya çalışacak.
Resmi unvanı Çevre ve Nükleer Felaketleri Önleme Bakanı olan yeni Bakan Şinjiro Koizumi, işe başlamasının ikinci gününde bizzat Fukuşima eyaletini ziyaret ederek selefi Yoşiaki Harada'nın birkaç gün önce sarf ettiği, Daiichi Nükleer Santrali'nden kaynaklı radyoaktif suların Büyük Okyanus'a boşaltılabileceği ihtimali ile ilgili sözleri için özür diledi.
"Japonya'nın Çernobil'i" olarak nitelenen Fukuşima'da sekiz yıl önce meydana gelen şiddetli deprem ve tsunamide hasar gören nükleer santralin yarattığı çevre felaketi, o günden bu yana hala çözülemeyen iki acil soruna neden oldu: radyoaktif atık su ve yerel halkın maruz bırakıldığı zorunlu göç.
Kazadan hemen sonra soğutma için kullanılan suyun yeraltı sularıyla birleşmesi sonucu, şu an bir milyon tondan daha fazla radyoaktif atık su oluşmuş durumda.
Santrali işleten Tokyo Electric Company (Tepco), 2022'ye kadar bu suları depolamak için kullanılan bin tankta yer kalmayacağını söylüyor. Alınan önlemlerle şimdiye dek birikim, günlük 500 tondan 100 tona düşürülebilmiş olsa da tamamen durdurulması henüz mümkün olmadı.
Başka bir teknoloji geliştirilemezse, düşünülen seçenekler arasında atık suyu buharlaştırmak veya daha fazla tank inşa etmek var.
Ancak ilk çözüm yine çevreye zararlı olduğu için; ikincisi de sorunu çözmek değil, ertelemeye yönelik olduğu için eleştiriliyor.
Koizumi'den önceki Bakan Yoşiaki Harada, geçen hafta görevi devretmeden önceki son basın toplantısında, hiçbir yöntem başarılı olmazsa en sonunda atık suyu seyrelterek Büyük Okyanus'a boşaltmak zorunda kalabileceklerini söyleyince sadece çevrecilerin değil, Fukuşimalı balıkçıların ve yerel halkın da yoğun tepkisine neden olmuştu.
Radyasyonlu su ve hava nedeniyle eskiden Japonya'nın önemli taze meyve-sebze üretim merkezlerinden biri olan Fukuşima'da ekonomi durma noktasına geldi.
Şimdi de zehirli atık suyun, geçim kaynakları olan okyanusa boşaltılması olasılığı bile, Fukuşima'nın onarmaya çalıştığı imajına ve sekiz yıldır ekonomik olarak hayatta kalmaya çalışan halkına yeni bir darbe olarak niteleniyor.
Öte yandan, hükümetin, Fukuşima'da yaşamanın artık riskli olmadığı güvencesine rağmen, olay sonrasında evlerini bırakıp kaçmak zorunda kalan Fukuşimalılar geri dönmeleri için yapılan çağrıya uymakta hala temkinli davranıyorlar.
Nükleer reaktörün erimesi sonrasında 200 bine yakın kişinin bölgeden göç ettiği varsayılıyor. Şimdiye dek bunların, çoğu yaşlı 166 bininin çaresizlikten geri döndüğü tahmin ediliyor. 35 bin kişi ise tehlikenin hâlâ sürdüğünü düşünüyor ve geri dönmekle dönmemek arasında kararsızlık yaşıyor.
Geri dönmeyi reddeden ve şu an Japonya'nın başka bir bölgesinde yaşayan 48 yaşındaki üzüm üreticisi Hiroshi Ueki'nin anne babası hâlâ Fukuşima'da yaşıyor.
Ueki, Scientific American dergisine yaptığı açıklamada Japonca tam adıyla Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali ile ilgili olarak "Başbakan kazanın olup bittiğini söylüyor ama ben, en sonunda Daiichi'nin kendisi kapatılmadan asla güvende hissetmeyeceğim. Bu da en az 100 yıl demek." diyor.
Nagasaki Üniversitesi profesörü ve Japon Atomik Enerji Komisyonu'nun eski başkan yardımcısı Tatsujiro Suzuki'ye göre Fukuşimalılar'ın hayatlarını ve geçimlerini normale döndürebilmek için hükümet, mutlaka onların güvenini kazanmak zorunda:
"Bunun şartlarından biri de radyasyon ölçümlerinde uluslararası güvenlik standartlarına uyulması ve kabul edilebilir rakamın 5 mSv [millisievert] seviyesine çekilmesi ki o seviye bile çocuklar açısından hâlâ çok yüksek."
Dünyada güneş ışınlarının yansımasından doğan ortalama 3 mSv'lik doğal bir radyasyon miktarı ölçülüyor. Japonya ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde yaşayanlar yıllık tıbbi görüntüleme ve testler sonucunda buna ek olarak 3 mSv radyasyona daha maruz kalıyorlar. Önerilen uluslararası güvenlik seviyesi ise 1 mSv.
Ancak Fukuşima'nın bazı bölgelerinde nükleer felaketten iki ay sonra 20-50 mSv seviyesinde ölçülen yüksek radyasyon nedeniyle hükümet alelacele güvenli seviyeyi 1 mSv'den 20 mSv'ye çıkardı. Bu seviye, değil normal halk, nükleer santral çalışanları için bile uluslararası kurumlarca tanımlanan maksimum seviye.
O zaman evlerinden ayrılmak zorunda kalanlar, şimdi hükümetin ısrarla "geri dönün" çağrısı yapmasını, Fukuşima kazasının geçmişte kaldığını vurgulamak arzusuyla erken ve gereksiz risk alması olarak değerlendiriyorlar ve sonuçların özellikle çocuklar için ölümcül olmasından korkuyorlar.
Başbakan Şinzo Abe ise gelecek yıl yapılacak Tokyo Olimpiyatları'na dek Fukuşima'ya geri dönüşün tamamlanacağı sözünü verdi. Hatta beyzbol ve softbol karşılaşmaları, erimiş reaktörlerin sadece 82 kilometre ötesindeki Fukuşima City'de yapılacak.
Nükleer enerji lobisinin en etkili olduğu ülkelerden biri olan Japonya'da hükümet uzun zamandır bu enerjinin, kömür ve petrol gibi fosil yakıtlara göre daha temiz olduğunu savunuyor.
Tohoku Üniversitesi'nden Profesör Jusen Asuka-Zhang, "Hükümet, iklim değişikliğine çözüm olarak bile temiz enerji göstermeye çalıştığı nükleeri öne sürüyor ve halkı da buna ikna etmeye çalışıyor." diyor.
Fukuşima için kolları sıvayan genç bakan Şinjiro Koizumi, aslında Japonya'nın önemli politik hanedanlarından birinin üyesi ve ateşli bir nükleer enerji karşıtı.
Babası Juniçiro Koizumi, 2001-2006 yılları arasında başbakanlık yaptı ve en az oğlu kadar sözünü sakınmayan biri olarak tanınıyor.
Görevdeyken nükleer enerji taraftarlığıyla bilinen baba Koizumi, Fukuşima sonrası bu görüşünü değiştirmiş, 2014'te konuştuğu Asahi gazetesine verdiği demeçte, nükleer enerjinin, fosil yakıtlara göre daha güvenli bir alternatif olduğunu söyleyen Japon Elektrik Kurumları Federasyonu tarafından aldatılmış hissettiğini söyleyerek, "Nükleer enerjiyi kontrol etmenin ne denli güç olduğu konusunda en ufak bir fikrimiz bile yoktu" şeklinde itirafta bulunmuştu.
Baba Koizumi, oğlu Şinjiro Koizumi'yi de kendisi gibi nükleer karşıtı yetiştirmiş. Oğul Koizumi, bakan olduktan sonraki ilk basın toplantısında nükleer reaktörlerle ilgili olarak kesin bir dille "Onları nasıl koruyacağımızı değil, onlardan nasıl kurtulacağımızı araştırmak istiyorum" dedi.
Fukuşima'dan önce Japonya'nın tüm elektrik ihtiyacının yüzde 40'ını karşılayan 54 adet reaktörden şu an sadece 6'sı çalışır durumda. Diğer 48 tanesi ise kaza sonrası artırılan önlemlere uyumlu hale gelecek şekilde revize edilip yeniden lisans almaya çalışıyor.
Hızla yaşlanan Japonya'nın, yakında en uzun görevde kalan başbakanı ünvanını alacak olan Şinzo Abe'nin, nükleer enerji taraftarlarıyla dolu partisi Liberal Demokrat Parti ile böylesi ters görüşte olan Şinjiro Koizumi gibi yeni ve genç bir yüzü kabinesine almasıyla yaptığı son politik manevra, bazılarınca akıllıca bulunuyor.
Diğerleri ise yıldız politikacıya sunulan bu hızlandırılmış "radyoaktif" terfinin ve onun getirdiği Fukuşima gibi karmaşık bir sorunu çözme sorumluluğunun, yeni bakanın kariyerini başlamadan bitirebileceği uyarısını yapıyor.