Japonya'da hükümet ülkenin Çernobil'i Fukuşima'da yedi yıl sonra ilk radyasyon ölümünün gerçekleştiğini açıkladı.
Ölen kişinin nükleer santralde kazadan kısa süre sonra ölçüm yapan 50'li yaşlardaki bir santral çalışanı olduğu belirlendi.
O zamandan bu zamana Japon hükümeti radyasyona maruz kalmış dört santral çalışanının kanser olduğunu açıklamıştı.
Ancak hükümet ilk defa kazanın sonrasında radyasyona bağlı bir ölüm vakası ve tazminat ödemesi ile karşı karşıya kalmış durumda.
Japonya'nın Pasifik kıyısında ve Tokyo'ya yaklaşık 300 kilometre uzaklıktaki Fukuşima'da Mart 2011'de 9.0 şiddetinde deprem ve sonrasındaki tsunami nedeniyle santralde elektrik kesilmiş, sürekli soğutulması gereken reaktör aşırı ısınıp erimişti.
Japonya'da 42 adet kullanılabilir nükleer reaktör mevcut. Çoğunu, Fukuşima da dahil 50 milyon kişinin yaşadığı Tokyo ve çevresine de elektrik veren TEPCO (Tokyo Electric Power Company) işletiyor.
Ancak Japon nükleer enerji endüstrisinin imajı özellikle Fukuşima felaketinden sonra o kadar kötüleşti ki Japon Atomik Endüstrisi Forumu'na göre 42 reaktörden şu an sadece 3'ü çalıştırılıyor.
Japonya'da nükleer santral karşıtları bu reaktörlerin kapalı kalmasını istiyor ve buna gerekçe olarak geçmişten pek çok örnek sıralıyorlar.
Bu gerekçelerden en önemlisi, geçen yıl Tokyo yakınlarında bir bölge mahkemesinin resmi adıyla Fukuşima Daiichi (1 No'lu Reaktör) kazasında hükümetin ihmali olduğuna dair kararı. Mahkeme, Fukuşima'dan tahliye edilenlere yüklü tazminat ödenmesine de hükmetmişti.
Yanı sıra TEPCO, kendisinin işlettiği ve zamanında dünyanın en büyüğü olan bir başka reaktörün şiddetli bir depreme dayanamayacağı ile ilgili gizli bir analiz raporu olduğunu geçen yıl itiraf etmek durumunda kalmıştı.
Japonya'da nükleer güvenliğin denetlenmesi konusunda yetkili resmi kuruluşlar var. Ancak yaptırımları çok zayıf ve kısıtlı.
Örneğin geçen yılki itiraftan sonra TEPCO, Japon Nükleer Düzenleme Kurumu (Nuclear Regulation Authority) tarafından sadece güvenlik belgelerini yeniden düzenlemesi ile ilgili uyarı aldı.
"Meyve Krallığı" olarak bilinen ve şeftalisiyle ünlü Fukuşima, adı deprem ve onun yol açtığı nükleer felaketle anılmadan önce Japonya'nın önemli bir tarım merkeziydi.
Yedi yıl önceki felaket ülkede Fukuşima'nın nükleer zehirle eş anlamlı olduğu algısını yarattı. İçme suyunun nükleer atıkla kirlenmesi sonucu bazı kasabalar tamamıyla tahliye edildi.
Fukuşima'da nükleer temizlik ve reaktörlerin devre dışı bırakılması çalışmaları hala devam ediyor. Bölge, ekonomik olarak da toparlanmaya ve yok olan imajını düzeltmeye çalışıyor.
Japon hükümeti trenlere ve kamu alanlarına astığı ilanlarda Fukuşima'nın tarım ürünlerinin yenilebileceğini söylüyor ve nükleer enerjinin güvenli olduğunu savunuyor.
Zira dünyanın en büyük üçüncüsü olan 4.8 trilyon dolarlık bir ekonominin sahibi ve petrol gibi doğal enerji kaynakları bulunmayan Japonya'nın nükleer enerjiye bağımlılığı azalacak gibi görünmüyor.
Hükümetin hedefi, 2030 yılına dek ülkenin enerji ihtiyacının en az yüzde 20'sinin nükleer enerjiden sağlanması.
Ancak hükümetin yeni açıkladığı radyasyona bağlı ilk ölüm haberi bu kampanyanın geleceğini tehlikeye atabilir.
Japonya'daki nükleer felaketler, dünyada örneğin Rusya'daki Çernobil'in aksine sel, toprak kayması, tayfun ve deprem gibi Japonya'nın son yıllarda artan oranda muzdarip olduğu doğal afetlerin sonucu olarak meydana geliyor.
Fukuşima'dan alınan dersle 6 eylül sabahı Japonya'yı oluşturan dört adadan ikinci en büyüğü olan kuzeydeki Hokkaido'yu vuran 6.7 şiddetindeki deprem sonrasında hükümet yetkilileri Hokkaido'ya elektrik sağlayan Tomari nükleer santralinin elektriğinin emniyet amaçlı durdurulduğunu açıkladılar.
Santral, Fukuşima'nın aksine dışarıdan elektrik almaksızın bir hafta kendi elektriğiyle çalışabilme özelliğine sahip.