Jin Fikirler’den toplumsal cinsiyet filmleri

Jin Fikirler’den toplumsal cinsiyet filmleri

Tarlabaşılı kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çektikleri videoların gösterimi yarın Tarlabaşı Toplum Merkezi’nde yapılacak. Gösterim filmlere imza atan kadınlarla söyleşmek için de bir fırsat sunuyor.

Bianet'in haberine göre, Tarlabaşı’ndan genç kadınların kendi deneyimleri üzerinden ürettikleri toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili videolar 23 Haziran Perşembe, saat 19’da, Tarlabaşı Toplum Merkezi’nde gösterilecek.

Videolara imza atan kadınlarla söyleşmenin de mümkün olacağı gösterim günü katılımcılar beş videoyu izleme imkânı bulacak.

 

Bedenimin Ne Kadarı Benim?

 

Özlem Bozkuyu (20) performans videosunda bedeni üzerinde hak iddia edenleri eleştirirken “Bedenimin ne kadarı benim” sorusunu tartışmaya açıyor. Videodaki dansçının vücudu düğümlenmeye başladıkça, toplumsal hayatta kadın bedenine yönelik yüksek sesle dile getirilen uyarılar kulağımıza fısıltı olarak geliyor: Düzgün otur, ört şu kollarını, bacaklarını, hiçbir şey giymeseydin daha iyiydi… Videodaki sesler, genç bir kişinin bedeniyle kurduğu ilişkide neleri performe edebileceği ve neleri performe etmek zorunda olduğunu sorguluyor.

Bozkuyu çalışmasını “Amacım videoyu izleyen herkesin farkındalığını artırmak, özellikle bu fısıltılarla özdeşleşenlerin kendilerine bir pay çıkartmalarını ve bu sözleri sarf etmeden önce iki kere düşünmelerini sağlamak” sözleriyle anlatıyor.

 

Alışagelme

 

Burcu Sünger’in (20) bakanın ve bakılanın gözünden cinsel istismar konusunu gündeme taşıdığı “Alışagelme” adlı remix videosu, YouTube'da fenomen olan kedi-salatalık kliplerinden oluşan bir kolajla birlikte genç erkek ve kadınların başlarından geçen cinsel taciz hikayelerini içeriyor.

Videolarda kedilerin salatalığın aniden ortaya çıkışına verdikleri korku ve irkilme tepkisi, taciz hikâyelerindeki anlatıyla birebir örtüşüyor, bu videolara gülünmesi ile taciz edenin eğlencesi arasında bir bağlantı kurarak bu olayların sıradanlaştırılmasına karşı çıkıyor.

Çalışmasının ismini “Alışagelme dedim çünkü artık taciz olayları o kadar gündemde, o kadar yaygın ki, normal bir durum gibi algılanmaya başlandı” diyerek açıklıyor Sünger.

“Tacizin hiçbir türlüsünü kabul etmiyoruz! Ne kadına yapılanı, ne erkeğe yapılanı, ne de salatalıkla kedileri korkutmayı…”

 

Jin Team

 

Aşiti Cebe’nin (15) Yasemin Budak’la (15) birlikte hazırladığı kısa belgesel film ikilinin futbol oynarken yaşadıkları cinsiyet ayrımcılığına karşı kadınlardan oluşan “Jin Team” adlı futbol takımını kurmalarını anlatıyor. 

Sporun cinsiyetsiz olduğunun ve dayanışmanın öneminin altı çizen filmde, duydukları heyecanı ve mahallelinin tepkilerine nasıl göğüs gerdiklerini görüyoruz.

“Futbolu hep erkeklerle eşleştiriyorlar, kadınlar futbol oynayamaz diyorlar. Amacımız bu algıyı kırmak.

“Kızlar Sahada turnuvasını öğrendik, gidip tanıştık, onlar da katılmamız için bizi yüreklendirdiler. Biz de mahalledeki arkadaşlarımızla sekiz kişilik bir takım kurduk.

“Ekimde turnuvaya katılmayı hedefliyoruz. Tarlabaşı’nı temsil etmek, iyi dereceler yapmak istiyoruz.”

 

Jön Diye Sana Derler!

 

Gülsüme Demir‘in (20) Yeşilçam filmlerindeki taciz bakışlarını ve jestlerini kullanarak remix video, cinsiyetçi söylemlere ve hareketlere dikkat çekiyor.

Videonun ismi, 'jön'ün yakışıklı, iyi, ideal, talep edilen erkek anlamını boşa çıkaran bir etkiye sahip. “Bazı şeyleri bir arada ve art arda gördüğümüzde fark edebiliriz,” diyen Demir’in bu çalışması, izleyenleri filmlerde kadınlara söylenen hakaretlerin, yöneltilen bakışların ne kadar ayrımcılık içerdiğine dair bir uyarı niteliğinde.

Demir’in kendi ifadesiyle söylersek…

“Biz yıllarca jönleri çok sevdik, beğendik, imrendik hatta belki de böyle bir sevgilimiz olur diye dua da etmişizdir. Ama aslında bu “jön” çok masum değil, söylemlerinde bir sorun var. Videom da Yeşilçam jönlerinin bu cinsiyetçi söylemlerini içeriyor.”

 

Ayıptır Söylemesi

 

Hilal Takak (19) “Ayıptır Söylemesi” videosunda yaptığı röportajlarla ayıp kavramını sorguluyor. İnsanlar ayıp kavramıyla ne zaman karşılaştıklarını anlatırken kavramın kadın bedeni üzerindeki baskısı açığa çıkıyor. Âdet döneminin toplumsal olarak ayıp ya da hastalık olarak görülmesi bunun örneklerinden yalnızca biri.

Bu film erkeğin karşısında kadın bedenini namahrem ve hastalıklı olarak konumlandıran genel ahlak öğretisini görünür kılmakla kalmıyor; röportaj verenlerin deneyimleri ile bu öğretinin sarsılabilir ve değiştirilebilir olduğunu izleyenlere gösteriyor.

Filmin sonundaki röportajla da son mesajı veriyor: “Türk olsun, Kürt olsun, Çerkez olsun, Arap olsun, Ermeni olsun, Sünni olsun... Bütün kadınlara sesleniyorum: Biz elele veririz, mücadelemizi yaparız, biz köle değiliz, biz esir değiliz, biz Jiniz, biz kadınız!”

 

Jin Fikirler

 

Gençler Sabancı Vakfı desteği ile Tarlabaşı Toplum Merkezi tarafından yürütülen Genç Ses projesinde önce cinsel sağlık, üreme hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda eğitim aldılar, sinema ve sergilere giderek tartışmalarda bulundular.

Jin Fikirler blogunu açarak beden, roller, haklar üzerinden baskın söylemleri sorgulamaya ve kendi hikayelerini paylaşmaya başladılar.

Jinler, proje ortağı MODE İstanbul’un 66 Kolektif üyeleriyle birlikte düzenlediği dijital medya atölyesine katılarak fotoğraf, video teknikleri, yazılı ve görsel-işitsel hikaye anlatımı, kamera/ışık kullanımı ve montaj üzerine eğitimler gördüler.

Atölyede üretilen videoların ilk gösterimi Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nde gerçekleşmişti.