ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ilk Ortadoğu ve Türkiye ziyareti Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “siyonizm” yorumlarının gölgesinde kaldı. Kerry, bir gazetecinin sorduğu "Son dönemde bazı üst düzey isimler İsrail ve siyonizmle ilgili çok sert yorumlar yaptı. Başbakan’ın yorumları da dahil buna. İsrail’in var oluşunu sorgulayan yorumlar da yapılmıştı. Türkiye bu yorumlarla nereye varmak istiyor" sorusu üzerine "Bu konuyla ilgili Beyaz Saray’dan bir açıklama yapıldı, aynı fikirde değiliz. Bu itiraz edilebilir bir söylem. Türkiye ve İsrail ikisi de ABD’nin hayati müttefiklerinden" dedi. Başbakan Erdoğan'ın 27 Şubat'ta dile getirdiği "Tıpkı siyonizm gibi, antisemitizm, faşizm gibi, İslamofobinin de bir insanlık suçu olarak görülmesi kaçınılmaz olmuştur" açıklamasını Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Tommy Vietor, "Erdoğan'ın siyonizmi insanlığa karşı işlenmiş bir suç kategorisinde sınıflandırmasını reddediyoruz. Bu saldırgan ve yanlış bir tanım" diyerek eleştirmişti.
ABD Dışişleri Bakanı olduktan sonra ilk kez Türkiye'ye gelen John Kerry ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldi. Görüşme sonrasında iki bakan ortak basın açıklaması yaptı.
Davutoğlu toplantıda Türk Amerikan ilişkileri her iki ülkenin geleceği için çok önemli ilişkiler olduğunu belirterek, bugün sadece iki ülke değil, uluslararası sistemde bölgesel ve uluslararası bölgesel ve küresel barışta bu ilişkinin büyük bir ihtiyaç olduğunu söyledi. Türkiye ve ABD'nin ortak bir anlayış içerisinde bu sorunlara yaklaşması sorunlara kalıcı çözüm bulunması konusunda büyük katkı sağlayacağını belirten Davutoğlu şunları kaydetti:
"Kerry'nin bundan sonraki aşamalarda bölgeye yapacağı ziyaretlerde de ele alacağı konular bağlamında kendisine başarılar diliyorum. Özellik Ortadoğu barış süreci konusunda güçlü bir iradenin gerek Kerry'de gerekse Obama'da bu dönemde ortaya çıkmış olmasından büyük memnuniyetimi de ifade etmek istiyorum. Artık bütün aktörlerin kalıcı bir barış için çaba sarf etmesi elzemdir. Ortadoğu'ya kalıcı barışın gelmesi ve Ortadoğu'da son dönemde yükselen demokrasilerin istikrarlı bir nitelik kazanması Türkiye ve ABD'nin ortak perspektifleri içindedir. Kıbrıs'taki son seçim sonrasındaki durum, Kafkasya'daki dengeler ve diğer ikili konular, Balkanlar da dahil olmak üzere Avrupa'daki gelişmeler konusunda ele almaya devam edeceğiz . Gördüğünüz gibi çok geniş bir perspektifte çok farklı konular gündemimizdeydi. Kendisi Türkiye için yabancı bir sima değil. Türkiye'de kendisi için uzak bir ülke değil. Bundan sonra çok sık beraber olacağız. Bu sefer bir günlüğüne kısa bir ziyaret ama bir sonraki sefere daha uzun kalışlarla bu ilişkilerimizi daha da kökleştirme imkanı bulacağız. Kendisine Dışişleri Bakanlığı görevinde de başarılar diliyorum."
Davutoğlu bir gazetecinin, Tükiye'nin İsrail'e karşı düşmanca ifadeler içinde olup olmadığını sorması üzerine, "Türkiye hiçbir zaman düşmanca ifaler içinde olmadı, onların hiçbir hukukunu ihlal etmedikleri halde, hunharca katleden İsrail'in tutumuna düşmanca denebilir" dedi. İsrail'e bu tutumunu düzeltme imkanı verdiklerini belirten Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onlar bu tutumu düzeltmek yerine son 2,5-3 yıl içinde eski tutumlarında ısrar ederek gösterdikleri düşmanca tavrı meşrulaştırmaya çalıştılar. Hiçbir açıklama bir insanın kanından daha yüksek bir bedel taşımaz. lütfen bu soruyu'da Tel Aviv'de sorun; 'Bu 9 masum insanın suçu neydi?'. Bu 9 masum insanın içinde birde ABD vatandaşı var. Amerikan kamuoyuna da bunu sorun. Ne oldu da düzenli bir orduyla uluslararası sularda seyretmekte olan bir gemiye sanki bir düşman gemisiymiş gibi saldırıda bulunuldu. Türk halkının dostluğu da kavidir, Türk halkına dönük olarak yapılan saldırılara tepkisi de kavi olur. Geçmiş asırlara bakarsanız, her zaman bizim Yahudilerle ilgili sorunlarla ilgilendiğimizi, her zaman kucak açtığımızı, her zaman antisemitizme karşı çıktığımıza bütün tarih şahittir. bugünde biz anti semitizme karşı çıkan ülkelerin en başında geliyoruz. Her tür ırkçılığa karşı çıkan ülkelerin başında geliyoruz. Bu tutumumuzu da sürdüreceğiz. İsrail eğer Türkiye'den olumlu açıklamalar duymak istiyorsa, tutumunu gözden geçirmelidir. Hem bize dönük tutumunu, hem de başa batı Şeria'da ki bölge halklarına karşı olan tutumunu gözden geçirmelidir. Unutmayın ki Gazze saldırıları ve Mavi Marmara olana kadar İsrailli yetkililer Türkiye'de en üst düzeyde ağırlandılar. İsrail-Suriye barışını sağlamak için Sayın Başbakanımız, bizler çaba sarf ettik. İsrail, Filistin barışı olsun diye yine çabalar sarf ettik. Yine çaba sarf etmeye hazırız. Sayın Kerry, Sayın Obama bu konuda çok ciddi çabalar içine girecekleri bilgisini ilettiler. Her zaman Türkiye iki devletli adil bir çözüm için ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırdır. Bunu diyen bir ülkenin herhangi başka bir ülkenin varlığına dönük olarak yaklaşım içinde olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Ama başka ülkeler bizim vatandaşlarımızın hayat hakkını açıkça ve düşmanca tehdit ettiyse müsaade edinde buna karşı biz açıklama yapma hakkını mahfuz tutalım. Bu herhangi bir ülkeye veya topluluğa karşı bir tutum değil, saldırgan bir tutumla ilgili bir tepkidir. Yoksa biz her zaman Ortadoğu'da barış için her türlü çabayı göstermeye hazırız. Yakın zamana kadar da ne kadar büyük çaba sarf ettiğimizi, İsrailli yetkililerle birlikte çaba sarf ettiğimizi herkes yakından bilir. İki devletli barış çözümü konusunda ne yapılması gerekiyorsa her türlü katkıyı vermeye Türkiye hazır."
Son Roma toplantısında önemli kararlar alındığına işaret eden Davutoğlu, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti:
"ABD'nin hem BM Konseyi daimi üyesi olarak bölgede çok önemli katkılar yapacağını biliyoruz. Türkiye'nin Suriye politikası açık. Bizim alacağımız kararlara bakan kış şartlarında milyonlarca aç, susuz, barınaksız yoksul Suriyeli'den bahsediyoruz. Bu çerçevede de insani yardım programının süratle hayata geçirilmesi gerekiyor. Savaş suçları niteliğinde sivil yerleşimlere yapılan saldırıların derhal durdurulması gerekiyor. Bu konuda Roma'da çok kapsamlı görüşmeler yaptık. Bundan sonrada görüşmeye devam edeceğiz. Ama bütün görüşmelerimizin ana hedefinden Suriye'de ki masum insanların olması gerektiği kanaatindeyiz."
Bir gazetecinin son dönemde Türk yetkililerin İsrail'le ilgili açıklamaları konusun Kerry'nin görüşlerini sorması üzerine, "Ben bu konuşmayı sayın Dışişleri Bakanı'yla gayet dürüstçe gündeme getirdim, aynı şekilde Başbakan'a da ileteceğim. Bu konuda aynı fikirde değiliz. Türkiye ve İsrail, her ikisi de ABD'nin hayati müttefikleridir" diyerek şunları kaydetti:
"Bunların yaptığı etkilerin ele alınması gerekiyor. Sayın Dışişleri Bakanı ve ben, bu konuyla ilgili çok içten görüşmeler yaptık. Ben bu konuyla ilgili iki yıldır çalışmaktayım. Gerçekten ileriye yönelik çözümler görüyorum. Ancak tabii ki Viyana'daki böyle bir konuşmanın ardından daha karmaşık hale geldi. Beyaz Saray olarak bu görüşte değiliz. Bunu karşı çıkılabilir bulduk. Ama bunları söylemekle birlikte Türkiye ve İsrail, her ikisi de ABD'nin hayati müttefikleridir. Biz onların bir arada çalıştıklarını görmek istiyoruz ki, retoriğin ötesine geçebilelim ve somut adımlar atarak bu ilişkiyi değiştirebilelim. Bunun mümkün olduğuna inanıyorum. Komşular arasındaki mücadele nedeniyle Türkiye'nin hem de İsrail'in ortak bir yol bularak ileriye yönelik adımlar atması gerekir. Böylelikle tarihi işbirliklerinin tekrar toparlamaları ve gündeme getirmeleri mümkün olacak. O nedenle, bu konuyla ilgili olarak, şimdi duyduğumuz konuşma şeklinin ötesinde beklentilerimiz var. Burada son derece samimi bir niyetin olduğunu da gördüm. Davutoğlu'nun da kendisinin de bunun nasıl yapılabileceğiyle ilgili görüşleri bulunuyor. Burada Türkiye'nin gösterdiği taahhüde son derece önemli. En önemli konu, bunun uygun bir yolunu bulmak. Davutoğlu, Türkiye'nin iki devletli bir çözüme inandığını söyledi, Türkiye sürece taahhüt göstermektedir. Türkiye elindeki her tür gücü kullanarak ABD'ye yardım edip, bunun mümkün olmasına çalışacaktır. Zaten benim buraya geliş nedenlerimden bir tanesi de bu. Bu konu üzerinde de çalışmaya devam edeceğiz."
John Kerry, basın toplantısında, Türkiye'ye bir kez daha gelmiş olmanın kendisi için büyük bir mutluluk olduğunu belirtti. Kerry, ABD Büyükelçiliği'ne düzenlene saldırıda hayatını kaybeden Mustafa Akarsu'nun ailesini ziyaret ettiğini belirterek, "Kendisi çok cesur biriydi. Çok duygusal bir tören oldu. Eşine, onun cesaretinden ötürü bir nişan verildi. Mustafa'nın ölümü hepimize iki taraf arasındaki ortak bağı anımsattı. Bir hoşgörü ruhunu teşvik etmemiz gerektiğini hatırlattı" dedi.
Kerry, ABD'nin her zaman PKK gibi terör örgütlerine karşı NATO müttefiki olan Türkiye'nin yanında olmaya devam edeceğini bildirerek, "Uluslararası toplum Suriye halına olan desteğini nasıl artırabilir onu görüştük. Kendi halkına karşı katliam gerçekleştiren bir rejimin meşruiyeti olamaz. Türkiye'ye gösterdiği liderlik ve kararlılıktan dolayı teşekkür ediyorum. Öncelikle bizim önümüzdeki dönemde bu bölgede barışı getirebilme çabamızın altını çiziyor Sayın Dışişleri Bakanı'nın sarf ettiği kararlılık. Bu konuda dürüst ve samimi görüşmeler oluyor. Bu konuşmayı doğrudan sayın Dışişleri Bakanı ile görüştüm Sayın Başbakan ile yapacağım görüşmede de gündeme getireceğim" şeklinde konuştu. Kerry Suriye konusunda ise Türkiye ile hedeflerinin aynı olduğunu belirterek, "Suriye krizinin çözümünde beraber adımlar attık. Siyasi çözüm getirmek istiyoruz. Diğer ülkeleri de bunun içine katmaya çalışıyoruz. Esad rejimine ve onun savaş makinesine giden parayı kısıtladık ve muhalefete destek olduk" şeklinde konuştu. Patriotların Türkiye'ye geldiğini hatırlatan Kerry, Türkiye'nin yüz binlerce sığınmacıya kapısını açtığını belirterek, "ABD, 385 milyon dolar vererek en büyük donörlerden biri oluyor. Ülkeler scud füzelerinin kadın erkek çocuk demeden öldürmesine izin vermeyeceğine karar verdi" dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 27 Şubat'ta Birleşmiş Milletler'e bağlı Medeniyetler İttifakı 5. Küresel Forumu'nun açılış oturumunda yaptığı konuşmada "Tıpkı siyonizm gibi, antisemitizm, faşizm gibi, İslamofobinin de bir insanlık suçu olarak görülmesi kaçınılmaz olmuştur" dedi.
Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Tommy Vietor, Başbakan Erdoğan açıklamasını "Erdoğan'ın siyonizmi insanlığa karşı işlenmiş bir suç kategorisinde sınıflandırmasını reddediyoruz. Bu saldırgan ve yanlış bir tanım" sözleriyle eleştirdi.