T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılması çağrısı yapan 10 büyükelçiye ilişkin yaptığı yeni açıklamada, "Türkiye'yi dillerine dolayanların amaçlarının hak, hukuk olduğuna kimse bizi inandıramaz. Bizim niyetimiz kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını hukukunu onurunu ve egemenlik haklarını korumaktır. Bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan bir açıklamayla ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür" dedi.
Kabine toplantısının ardından konuşan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na 'istenmeyen adam' ilan edilmeleri talimatını verdiği 10 büyükelçiye ilişkin "Bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan bir açıklamayla ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine vurgu yapan bu büyükelçilerin beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz" ifadesini kullandı. Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamaya değinmezken, "Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayanların sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ifade etmek istiyorum" şeklinde konuştu.
TIKLAYIN | ABD, Yeni Zelanda, Hollanda, Kanada ve Finlandiya'dan 'Osman Kavala çağrısı' hakkında açıklama
"Ülkemize her fırsatta demokrasi ve hukuk diskuru çekenlerin haktan, adaletten, meşruiyetten, insanlıktan yana tavır aldığını gördünüz mü? Hepsinde terör örgütleri ve darbecilerin sırtları sıvazlanmış Türkiye'nin seçilmiş yönetimi pes ettirilmeye çalışılmıştır" diyen Erdoğan, tüm oyunları bozduklarını, tuzakları boşa çıkarttıklarını söyledi. Türkiye'ye ekonomik saldırı da yapıldığını öne süren Erdoğan, "Ülkemizin izlediği ekonomi politikasını hâlâ anlamamış olanlar, dönüp Milli Mücadele'ye bakmalıdır" dedi.
Erdoğan'ın ekonomiye ilişkin açıklamalarından satır başları şöyle:
"Ülkemizin her şehrine yaydığımız üniversitelerimizle yeniden ayağa kaldırmaya başladığımız mesleki ve teknik eğitimimizle yetişmiş insan kaynağını güçlendirdik. Adam utanmadan sıkılmadan '81 vilayete niçin üniversite kuruyorsunuz' diyor. Biz 81 vilayetteki insanlarımızın ülkemizin bir ucundan bir diğer ucuna gitmemesi için bunları kurduk. 76 vilayette üniversite varken, şimdi 207 vilayette üniversite var. Bundan niye rahatsız oluyorsun Bay Kemal? 207 üniversiteyle biz şu anda ilim irfan dağıtıyoruz.
"Büyük ve güçlü Türkiye'nin silüetinin canlanmaya başladı şu dönemde, ülkemizi eskiye döndürmek isteyenler var. Kim bunlar, CHP. 'Ce Ha Pe' deyince de çılgına dönüyorlar. Dışarda ve içerde yürütülen kampanyanın amacı, bizim ülkemizin hanesine yazdırdığımız demokrasi ve kalkınma yatırımlarını yok etmektir, dertleri bu. Amaç aynı, o da büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önünü kesmektir. Onların bilmediği bir şey var, milletimizle birlikte diplomasinin de, siyasetin de ekonominin de dilini çözeli çok oldu. Başaramayacaksınız.
"Dünyayı ve ülkemizi okurken insanlarımızın yaşadığı sıkıntıları asla görmezden gelmiyor, çözümü için çalışmaktan geri durmuyoruz. 'Evine götürmeye ekmek yok' diyor, yok böyle bir şey, kim diyor bunu, CHP'lisi, İP'lisi. Bunlarda edep, haya yok. Ne ar kaldı, ne namus kaldı, ne haya kaldı, gelen geçti, gelen geçti, gelen geçti, bunlar böyle. Her evde araba var, kapıcısında araba var, şu anda ikinci el araba yetişmiyor zaten, öyle bir durum var. Bunları nasıl görmemezlikten geliyorsunuz. Ama bunu televizyon ekranlarından vatandaşa anlatır, vatandaşı kandırabilirsiniz ama bizi kandıramazsınız. Biz çünkü hepsinin istatistiklerini tutuyoruz. Bu dönemdeki talihsizliğimiz küresel kriz ile ülkemize yönelik saldırıların zirve yapmış olmasıdır."
Bühtan ne demek? Arapça kökenli bir kelime olan bühtan, bir kimseyi yapmadığı bir şeyi yapmış olmakla itham etme, iftirâ anlamına geliyor. Türk Dil Kurumu'na göre de bühtan kara çalma ve iftira anlamında kullanılıyor. |
Erdoğan'ın açıklamlarından satır başları şöyle:
"Sağlık ve iklim krizleriyle sarsılan dengeleri bozulan, yeni arayışlara yönelen dünya için Afrika'nın mümbit toprakları hâlâ en değerli kaynaktır. Sömürgecilerin sürekli biçim, yol, yöntem değiştirerek kıtayı ellerinde tutma yöntemleri bitmedi, bitmeyecektir. Afrikalı dostlarımız sahip oldukları zenginliklerin öneminin kendilerine sağlayacağı faydanın farkındadır. Hiç şüphesiz Türkiye'nin Afrika'ya bakışı Batı ülkelerinden çok farklıdır. Tarihinde sömürgecilik lekesi ve katliam ayıbı bulunmayan bir ülke olarak kıtaya insan merkezli yaklaştığımızı muhataplarımız da görüyor. Bizi farklı bir yere koyuyorlar. Asırlardır sömürülen, siyasi, sosyal, ekonomik düzeni böyle kurulmuş bir coğrafyada mesafe kat etmek öyle kolay olmuyor. Sömürgecilerin izlerini kıtanın dört bir yanında görmek mümkündür Buna rağmen Türkiye'nin karşılıklı saygıya, birlikte kazanmaya ve paylaşmaya dayalı politikaları karşılık bulmaya başlamıştır. Kıtadaki pek çok bölgeyle 500 yıllık geçmişe sahip kültürel ve beşeri ilişkilerimizin bulunması işimizi oldukça kolaylaştırıyor. İnşallah en kısa sürede Yeni Bir Afrika programıyla bu güzel iklimi daha da ileri taşıyacak adımlar atacağız. ülkemize gelen Afrikalıların sayısının her geçen yıl artması ilişkilerimizin geleceği açısından umut vericidir.
"Kimse kusura bakmasın, biz Afrikalı dostlarımızla ortak bir gelecek inşa etmeyi, dolayısıyla sömürgecilere rahatsızlık vermeyi sürdüreceğiz. Her ne kadar bize olan husumetlerinden dolayı gözlerine perde inenler Türkiye-Afrika ilişkilerini önemsizleştirmeye çalıştırsa da kıtada ülkemiz adına faydalı işler yapamaya devam edeceğiz.
"Gazi Mustafa Kemal'in milli mücadelenin en kritik safhalarından biri olan Sakarya'da söylediği "Hatı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır" ilkesi ülkemiz için hâlâ geçerlidir. Boş bıraktığımız, gereken tedbiri almadığımız her alanın ülkemizin istiklali ve istikbali için bir tehdit olarak karşımıza çıktığı gerçeğini defalarca yaşadık. Diplomasiden güvenliğe, ekonomiden teknolojiye uzanan geniş bir yelpazede ülkemizi güçlü tutmak için canla başla mücadele ediyoruz.Yürüttüğümüz mücadelede cumhuriyetimizin bir asırlık birikimi, medeniyetimizin 15 asırlık zenginliği, devletimizin 20 asırlık geleneği en büyük güç kaynağımızdır. Türkiye diye bir devletin, Türk milleri diye bir milletin bırakınız sahip oldukları gücü ve imkanları, varlığına bile tahammülü olmayanlar bugün de boş durmuyorlar.
"Küresel yönetim sisteminin vanasını elinde tutanlar, kendi sınırları içindeki tek bir olumsuzluk karşısında dahi her türlü hak ve hukuku askıya almayı meşru sayarken, milyonlarca insanın ölümünü duyarsızlıkla seyrediyor. Konu mazlum ve mağdurlar, konu Türkiye gibi hakkı ve adaleti savunanlar olunca bambaşka istikametlere yönelebiliyor. Geçmişte ülkemizi istedikleri gibi yönlendirebilenler, Türkiye artık kendi duruşunu sergilemeye başladığında paniğe kapıldılar.
"Türkiye'nin nezaketini, eski alışkanlıklarına yönelenler yaptıkları yanlışı kabul etmedikleri sürece hak ettikleri cevabı alacaklardır. Son dönemde bazı ülkelerin büyükelçileri tarafından yapılan açıklamayı da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. Bu açıklama doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik hakkını hedef almıştır. Bu tavır yargı teşkilatımızı, hakimlerimiz, savcılarımız ve avukatlarımızla birlikte yargı mensuplarımıza bir hakarettir. Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez. Türkiye'yi dillerine dolayanların amaçlarının hak, hukuk olduğuna kimse bizi inandıramaz. Malum açıklamaları yapan büyükelçiler hususunda ortaya koyduğumuz tavır bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür. Bizim niyetimiz kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını hukukunu onurunu ve egemenlik haklarını korumaktır. Bugün aynı büyükelçiler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine vurgu yapan bu büyükelçilerin beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayanların sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ifade etmek istiyorum.
"Türkiye'nin bugün yaşadığı en büyük sancılardan biri bu tür meselelerde yerli ve milli duruş sergilemeyi bir türlü başaramayan kimi siyasetçi, eski diplomat ve medya mensubundan oluşan güruhtur. Kendi ülkelerinin aleyhindeki kampanyaların gönüllü aparatlığına soyunan mankurtları milletimiz yakından takip etmektedir. Önümüzdeki dönemde pek çok sorunumuzla birlikte bu hastalıklı zihniyetten de kurtulacağız. Bu türk çarpıklıklarla ilk defa karşılaşıyor da değiliz. Gezi olaylarında neredeyse bir ay boyunca ülkemizden yapılan canlı yayınları hatırlayın. Benzer hadiseler çok daha vahim boyutlarda Avrupa başkentlerinde yaşandığında aynı çevreler tek bir karenin bile dışarıya sızmasına izin vermediler. 17-25 Aralık girişiminin ardından kopartılan fırtınaları da hatırlayın. Çukur eylemleri ve 6-8 Ekim sokak olayları sırasında yaşananları da hatırlayın. Ülkemize her fırsatta demokrasi ve hukuk diskuru çekenlerin haktan, adaletten, meşruiyetten, insanlıktan yana tavır aldığını gördünüz mü? Hepsinde terör örgütleri ve darbecilerin sırtları sıvazlanmış Türkiye'nin seçilmiş yönetimi pes ettirilmeye çalışılmıştır. Tüm bu oyunları bozduk, tuzakları boşa çıkardık. Hangi engelle karşılaşırsak karşılaşalım, ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırma azmimizden zerre kadar geri adım atmadık. Terörle ve darbeyle yapamadıklarını ekonomiyle yapmak için başlattıkları saldırıları engelledik, engelliyoruz. Ülkemizin izlediği ekonomi politikasını hâlâ anlamamış olanlar, dönüp Milli Mücadele'ye bakmalıdır.
"Türkiye gibi misyon sahibi bir ülkede hiçbir hadise rastgele yaşanmaz, hiçbir karar tesadüfen alınmaz, hiçbir eylem bilinçsiz yapılmaz. Başbakan ve cumhurbaşkanı olarak neredeyse 20 yıldır dünyada birlikte çalışmadığımız lider, içinde bulunmadığımız platform kalmadı. Avrupa'nın ve dünyanın en kıdemli lideri olarak tüm bu tecrübeler ışığında başlattığımız demokrasi ve kalkınma hamlesini sonuçlandırarak büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etmeye çalışıyoruz. Milletimiz emin olsun ki bu hedefe çok yaklaştık. Dışarda ve içerde artan gürültülerin sebebi bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesidir. Dünyanın en güçlü sağlık altyapısını biz kurduk. Şehir hastaneleri gibi eşi benzeri olmayan bir momdeli hayata geçirdik ve meyvelerini toplamaya başladık. Üretim altyapısını geliştirmek için ülkemizi fabrikalarla donattık, yeniden inşa hareketini başlattık. Hani bir şey yapılmıyordu? Eskişehir'e git Bay Kemal, bunların hepsini gör. Çin'den dünyanın en önemli markası geldi orada kurutma, çamaşır makinesi, bunun temelinin değil açılışını yaptığımız bir tesisi modern bir şekilde kurdu. Kurulu enerji gücümüzü üç katından fazla artırdık. Kara yoluyla, hava yoluyla, demir ve deniz yoluyla ulaşım altyapımıza tarihimizde görülmedik yatırımları yaptık. Ülkemizin her şehrine yaydığımız üniversitelerimizle yeniden ayağa kaldırmaya başladığımız mesleki ve teknik eğitimimizle yetişmiş insan kaynağını güçlendirdik. Adam utanmadan sıkılmadan 81 vilayete niçin üniversite kuruyorsunuz diyor. Biz 81 vilayetteki insanlarımızın ülkemizin bir ucundan bir diğer ucuna gitmemesi için bunları kurduk. Ne çileler çekti bu ülkenin evlatları. 76 vilayette üniversite varken, şimdi 207 vilayette üniversite var. Bundan niye rahatsız oluyorsun Bay Kemal? 207 üniversiteyle biz şu anda ilim irfan dağıtıyoruz. Sizin yapamadıklarınızı işte biz yaptık, yapıyoruz. Biz bugüne kadar sadece eser ve hizmet siyaseti yaptık. Milletimizin her ferdini kucaklayan eserlerimiz ve hizmetlerimizle 2053 vizyonu için gereken temeli attık. Büyük ve güçlü Türkiye'nin silüetinin canlanmaya başladı şu dönemde, ülkemizi eskiye döndürmek isteyenler var. Kim bunlar, CHP. CeHaPe deyince de çılgına dönüyorlar. Dışarda ve içerde yürütülen kampanyanın amacı, bizim ülkemizin hanesine yazdırdığımız demokrasi ve kalkınma yatırımlarını yok etmektir, dertleri bu. Amaç aynı, o da büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önünü kesmektir. Onların bilmediği bir şey var, milletimizle birlikte diplomasinin de, siyasetin de ekonominin de dilini çözeli çok oldu. Başaramayacaksınız.
"Aziz milletim, dünyayı ve ülkemizi okurken insanlarımızın yaşadığı sıkıntıları asla görmezden gelmiyor, çözümü için çalışmaktan geri durmuyoruz. Evine götürmeye ekmek yok değil, yok böyle bir şey, kim diyor bunu, CHP'lisi, İP'lisi. Bunlarda edep, haya yok. Ne ar kaldı, ne namus kaldı, ne haya kaldı, gelen geçti, gelen geçti, gelen geçti, bunlar böyle. Her evde araba var, kapıcısında araba var, şu anda ikinci el araba yetişmiyor zaten, öyle bir durum var. Bunları nasıl görmemezlikten geliyorsunuz. Ama bunu televizyon ekranlarından vatandaşa anlatır, vatandaşı kandırabilirsiniz ama bizi kandıramazsınız. Biz çünkü hepsinin istatistiklerini tutuyoruz. Nerde ne oluyor, ne satılıyor gayet iyi biliyoruz. Büyük vizyonlara ve hedeflere odaklanırken, burnumuzun dibindeki meselelere sırtımızı dönmüyoruz. Terörle mücadeleyle işsizlikle mücadele bizim için aynı mesafededir. Hepsini birden hal yoluna koymazsak yolumuza devam edemeyiz. Bu dönemdeki talihsizliğimiz küresel kriz ile ülkemize yönelik saldırıların zirve yapmış olmasıdır. Türkiye küresel fiyat artışlarını halkına nispeten az yansıtan ülkelerin başında geliyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda durum çok daha vahimdir. Türkiye olarak artan üretim ve lojistik gücümüzle yaşanan sıkıntıları kendimiz için bir fırsata dönüştürme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Yaşanan fiyat artışları ve diğer sıkıntıların insanlarımızı bunaltmaması için gereken sıkıntıları alıyoruz. Yüksek alım fiyatları bu tedbirlerden biridir. Elektrik ve doğalgaz fiyatlarında devlet olarak ciddi seviyede sübvansiyon yapıyoruz. Sosyal yardım sistemimizi etkin şekilde işleterek vatandaşlarımızı sahipsiz bırakmıyoruz. Salgın döneminde zaten fedakarlık yapan vatandaşlarımızın üzerlerine daha fazla yük binmemesi için gereken tedbirleri almaktan kararlıyız. Maliyetlerdeki artışın ötesinde fırsatçılık yapanlara göz açtırmayacağız. 2022 bütçemizi de bu anlayışla hazırladık. Nice krizleri, nice sıkıntıları, nice saldırıları geride bırakan ülkemizin bu küresel türbülansın üstesinden geleceğine inanıyoruz. Bu hafta sonu Roma'da yapılacak G20 liderler zirvesinde ve ardından Glasgow'da katılacağımı BM İklim Zirvesi'nde ülkemizin görüşlerini dile getireceğiz. Ülkemizin küresel sistemdeki söz hakkını ve itibarlı konumunu güçlendirmek için gereken her adımı attık, atıyoruz. Ülke içindeki sıkıntıları çözmek için daha çok çalışacak, daha çok kaynak üretecek ve daha çok politikalar geliştireceğiz.
"Bugün kabinemizde ülkemizin 58 ilindeki 1585 cemevi ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı bir çalışmayı görüştük. Hangi kökene, hangi inanca, hangi meşrebe sahip olursa olsun vatandaşlarımızın her birinin meselesi bizim meselemizdir. Salgın tehdidi tamamen ortadan kalkana kadar tedbirlere riayet etmeyi sürdürmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum."